Tarihimizde yasalar çerçevesinde iktidara gelemeyenler ne acıdır ki; çeşitli bahanelerle darbe yaparak devleti ele geçirmek istemişlerdir. Bu olaylardan birisi de Sultan Abdülaziz’in haince bir planla tahtan indirilip -şehit edilmesi-öldürülmesi olaydır. Bildiğiniz gibi 15 Temmuz’da da sonuncusu olduğuna inandığım ve de kalleşçe yapılan bir darbeyle karşı karşıya kaldık. Millet olarak birçok şehit ve gazi verdik ve çok büyük üzüntüler yaşadık. Çok şükür ki; devletiyle, milletiyle, hükümetiyle ve muhalefetiyle hep “bir” olup bu acıları paylaşarak daha da güçlü olarak çıktık.

Gelelim Sultan Abdülaziz’in tahtta indirilmesi olayına: “Osmanlı Devleti tahtında 14 yıl padişahlık yapan Sultan Abdülaziz’in tahta indirilmesi ve de bilhassa ölümü hala tartışılan bir konudur. Sultan Abdülaziz görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Abdülaziz, Avrupa'ya seyahat eden ilk Osmanlı Padişahı'dır. Yenilikçidir, pehlivandır ve de sporcu bir padişahtır. Günümüzdeki Sayıştay, Danıştay ve Yargıtay'ın temelleri onun döneminde atılmıştır.

Saltanatının ilk 10 yılı Tanzimat devrinin ünlü devlet adamlarından Ali ve Fuat paşaların başarılı icraatlarıyla geçmiştir. Sonraki yıllarda bu iki devlet adamının vefatıyla birlikte Sultan Aziz'in devrinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu yıllarda iç ve dış siyasette büyük sıkıntılar yaşanmıştır. İçte ekonomi giderek kötüye doğru gitmeye başlamış, dışta da birçok Balkan ulusu, Rusya ve Avrupa Devletleri'nin kışkırtmalarıyla Osmanlı Devleti'ni bir hayli uğraştırmışlardır. Son olarak Bulgar isyanı ile Osmanlı Devleti oldukça sarsılmıştır. Bu olaylardan sonra sahneye ülke yönetiminde değişiklik isteyen Mithat Paşa çıkmıştır. Seraskerlikten azledilip sürgüne gönderilen, padişaha diş bileyen Hüseyin Avni Paşa ve Rüştü Paşa Mithat Paşa'yı desteklemişlerdir. Meşrutiyet rejimine geçilmesini isteyen, rejiminin gerekliliği konusunda kışkırtmalar yapmışlar ve Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilerek Şehzade Murat Efendi'nin padişah olmasını istemişlerdir. Zaten Şehzade Murat Efendi'de tahta çıkmayı dört gözle beklemektedir.

Sultan Abdülaziz karşıtı darbeciler Sultanı tahttan indirmek için harekete geçmişlerdir. 10 Nisan 1876 tarihinde askeri talebeleri ayaklandırmışlardır. Bu isyan 3 gün sürmüştür. Sultan Abdülaziz Sadrazamlığa Mütercim Rüştü Paşa'yı, Seraskerliğe'de Hüseyin Avni Paşa'yı, Şeyhülislamlığa da Hoca Hayrullah Efendi'yi, Mithat Paşa'yı da hükümet üyeliğine tayin etmiştir. Darbeyi tertipleyenler bu değişiklikleri yeterli bulmamışlar ve asıl hedefleri Sultan Abdülaziz'i tahttan indirmek için türlü oyunlara başvurmuşlardır. Şeyhülislam Efendi'den padişahın şuurunun yerinde olmadığını belirten bir hal fetvası almışlardır.

Tarih 30 Mayıs 1876'yı gösterdiğinde Harbiye Mektebi Komutanı yanındaki askerlerle beraber Dolmabahçe Sarayı'na gelmişler ve Sultan Abdülaziz'i tahtından indirip bütün şahsi servetini yağma etmişlerdir. Artık Osmanlı tahtında V. Murat vardır.

Padişah haremleriyle birlikte yağmur altında kayıklara bindirilerek Topkapı Sarayı’na getirilmiştir. Yağmurda ıslanan kıyafetlerini dâhil değiştirmesine izin vermeden onu boş bir odada bekletmişlerdir. Bir süre sonra III. Selim'in öldürüldüğü daireye yerleştirilmiştir. Sultan Abdülaziz yeğeni V. Murat'a bir mektup yazmış, evvela onu tebrik etmiş ve bir ricada bulunarak Topkapı Sarayı'ndan başka bir yere yerleştirilmek istediğini belirtmiştir. Birkaç gün sonra Sultan Abdülaziz ve haremi kendi yaptırdığı Feriye Sarayı(bugünkü Kabataş Lisesi)'na nakledilmişlerdir. Burada Sultan'a bakılmadığı aç bırakıldığı söylenmektedir. Tahttan indirildikten 4 gün sonra Sultan Abdülaziz odasında iki bileğindeki derin kesiklerle bağlı olarak ölmüş bir şekilde bulunmuştur.

Hüseyin Avni Paşa hemen saraya gelmiştir. Yanında getirdiği doktorlara doğru dürüst muayene yaptırmadan bir ölüm raporu düzenletmiştir. Bu raporda son günlerde bunalıma girip intihar ettiği yazılmıştır. İşte bu safhada kamuoyu ikiye ayrılmaktadır. Abdülaziz gerçekten de kamuoyuna duyurulduğu gibi İntihar mı etmiştir? Yoksa Hüseyin Avni Paşa ve arkadaşları tarafından mı öldürülmüştür?

Resmi kayıtlara göre; 4 Haziran 1876 tarihinde sabah Sultan Aziz Validesi'nden sakallarını düzeltmek için bir makas istemiştir. Sonrasında da herkesi odasından dışarı çıkartmıştır. Uzun bir süre odadan ses gelmeyince kapı kırılıp içeri girilmiş ve Sultan Abdülaziz iki bileğini oldukça derin bir şeklide kesmiş vaziyette bulunmuştur.

Diğer taraftan; Sultan Abdülaziz'in intihar edecek bir yapıya sahip olmadığı, dinine oldukça bağlı bir insan olduğu, dolayısıyla intihar gibi büyük bir günahı işlemesinin mümkün olamayacağı, bunun bir cinayet olduğu görüşü, gerek ülke içinde gerekse Avrupa basınında oldukça büyük bir yer tutmuştur. Tabi ki bu işin manevi kısmıdır. Akla ve mantığa ters olan kısmı ise bir insanın iki bileğini de oldukça derin şekilde kesmesinin oldukça zor ve neredeyse imkânsız olduğudur. Çünkü yaralı olan sol bileğiyle makası tutup tekrar diğer bileğini kesebilmesi neredeyse imkânsız olduğundan pek akla sığmayacak bir durumdur.

Ayrıca ölen bir Osmanlı Padişahı’dır. Her çeşit soruşturma ve otopsi yapılması gerekirken aksine olay yerinde alelacele bir rapor düzenlenmiş hemen akabinde de cenazesi defnedilmiştir. Cenazeyi yıkayan Sultan Ahmet Camii imamı Sultan'ın iki dişinin de kırık olduğunu, saçlarının ve sakalının da bir kısmının yolunmuş olduğunu söylemiştir. Valide Sultan ve cariyelere konu ile alakalı sorular sorulmamış hatta gelen askerlerden birisi Valide Sultan'ın kulağındaki küpeyi çekerek alma cüretini gösterdiği söylenmektedir.

Sultan Abdülaziz'in ölümünden kısa bir süre sonra eşlerinden Neşerek Hanım'da vefat etmiştir. Neşerek Hanım'ın kardeşi Sultan Abdülaziz'in kayınbiraderi Yüzbaşı Çerkez Hasan intikam hissiyle  yaşananların sebebi olarak gördüğü Hüseyin Avni Paşa'yı ve Harbiye Nazırı Raşit Paşa'yı, hükümet toplantısı esnasında toplantıyı basarak öldürmüştür. V. Murat yaşanan olaylardan sonra bunalıma girmiş ve gittikçe ruhsal yapısı bozulmaya başlamıştır. Bunun üzerine saray hekimlerinin raporu ve Şeyhülislam'dan yine bir hal fetvası alınarak V. Murat tahttan indirilmiştir. V.Murat 93 gün padişahlık yapmıştır onun yerine II. Abdülhamit padişah olarak tahta geçirilmiştir.

Sultan II. Abdülhamit amcası Sultan Aziz'in öldürüldüğünden emindi. Bu cinayetin hesabını darbecilerden sormaya da kararlıydı.

. 1881 yılında Sultan Abdülaziz'in ölümü ile ilgili Yıldız Sarayı'nda bir mahkeme kurulmuştur. Yargılama sırasında olayla bağlantılı olduğu düşünülen birçok darbeci ağır cezalar almıştır. Abdülaziz suikastının görüldüğü Çadır Köşkü Mahkemesi'nde (Yıldız Mahkemesi) Mithat Paşa, Damat Mahmut Celalettin Paşa, Damat Nuri Paşa, Binbaşı Necip, Namık Paşazade Ali Bey, Mabeynci Fahri Bey, Pehlivan Mustafa, Cezayirli Mustafa ve Boyabatlı Hacı Mehmet Yıldız idam cezasına, Kaymakam İzzet Bey ile Seyyit Bey onar yıl kürek hapsine mahkûm edildiler. İngiltere hükümetinin arabuluculuğuyla Mithat Paşa'nın ve diğerlerinin idam cezaları ömür boyu hapse çevrildi. Mahkûmlar Arabistan'daki Taif Kalesi'ne gönderildi. Davada adı geçen Mütercim Rüştü Paşa ise hasta ve yaşlı olduğu için duruşmaya çıkartılmadı. Zaten birkaç ay sonra da Manisa'daki çiftliğinde öldü.”

Kısacası: Sultan Abdülaziz öldürüldü mü? Yoksa intihar mı etti? Cevabı çok basit, Sultan Abdülaziz intihar etmemiştir; elbette ki, öldürülmüştür yani şehit edilmiştir! Tıp uzmanlarının, cerrahların görüşü şudur ki, bir insan bileğinden birini keserse, hele küçük bir sakal makasıyla diğer bileğini asla kesemez ve kesmesi de mümkün değildir. Evet Sultan Abdülaziz darbeciler tarafından şehit edilmiştir. Darbecilerin en başında olanlardan biriside Mithat Paşa’dır. Taif’e sürgüne gönderilen Mithat Paşa’nın 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından öldürüldüğü iddia edilmektedir.

Sonuç olarak diyorum ki: Millet olarak tarihimizde yaşanan olaylardan ibretler alarak; bu Cennet vatanımızı, milletimizi, hükümetimizi ve devletimizi; başta FETÖ/PDY, PKK, DAEŞ, PYD ve YPG olmak üzere ….ve benzeri kötü niyetli örgütlerden korumak için; “bir olalım, diri olalım ve de iri olalım!”