Uzun zamandır gittikçe artan bir mutsuzluk, umutsuzluk tırmanıyor insanlarda. Kime yönünüzü çevirseniz yüzünde kasvet var. Varsılın kibirden, yoksulun kederden…

Sosyal huzursuzluğun giderek tırmandığı son zamanlarda bireyler sonsuz bir öfke nöbetindeler. Aile içinde, okulda, sokakta, gücü yeten bir diğerinin yaşam hakkını tehdit ediyor. İnsanı şaşırtan sıra dışı olayların failleri; çocukluktan itibaren aile, öğretmen sırasından geçerek toplumun karşısına dikiliyor.

Adalet duyguları çocukluktan itibaren tahrip edilen, merhamet duygusunu kaybeden kişilerin savunma mekanizması otomatik. Vicdanları körelmiş yine de sürekli namus, onur, vicdan gibi olgulardan söz ederek aklı almaz sonuçlara neden olabiliyorlar.

Şiddet ve kavgaya karşı zamanla duyarsızlaşan bireyler, kendilerini şiddet yolu ile korumaya çalışarak hakkını bu yol ile savunuyor. Şiddetin yön değiştirebilme özelliği asıl sebep yerine masumlara zarar veriyor. Kişisel çıkarlar, değerleri her geçen gün yok ediyor.

Günlük hayatta baskı altında kalan bireyler yeni savunma mekanizmaları geliştiriyor. Her hastalıklı beyin, kendinden bir sonrakine tutumlarını miras bırakıyor. Sonunda insan hayata tehdit olarak geliyor. Hakkı olmayanı güç ve baskı yolu ile almakta bir mahzur görmüyor.

Ölüm tehdidi ile insanlar evlerini, arsalarını devrediyor. Yasaların boşluğundan yararlanan dolandırıcılar serbest dolaşıyor.

Şiddeti ortaya çıkaran ya da kolaylaştıran unsurlar arasında; aile yapısındaki hızlı değişim, eğitimsizlik, psikolojik durum, ekonomik koşullar sebep sayılsa da asıl neden toplumdaki değerlerin alt-üst olması.

Sosyal kurumların çare üretememesi, suç ve cezanın oransız karşılığı da şiddeti tırmandıran, öfkenin daha büyük boyutlara taşınmasına sebep olan önemli etkenler arasında.

Burada her kurumun görevi, öncelikle aile kurumunu eğiterek bireylere topluma karşı sorumluluk bilinci aşılaması, nitelikleri de adalet ve merhamet olan iyi insan olmalarına olanak tanımalı.