İnsan gözünün saniyede 24 karelik ard arda gösterilen resimleri algılayabilmesi bilincin normal seyrindeki işlemlerinden bir tanesi olarak bilinmektedir.
 
Ancak bu standardın üzerine birde 25. kare eklendiğinde normal bilinç bu durumu algılamaz fakat orta saha oyuncusu olan normal bilincin kaçırdığı bu 25. kareyi beynimizdeki kaleci sıfatında bulunan bilinç altımız da ıskalamaz!
 
En az bir göz kırpma hızındaki bu gösterimi bilinç altımız çok rahat algılayabiliyor zira vücut fonksiyonlarımızın temas ettiği dokunsal, işitsel veya görselleri bilinç altı bu duyarlılığa sahip olduğu için kaçırmayarak kaydediyor.
 
Kaydedilen bu bilgiler ise bilinç altımızın gelen bilginin aynı minvalde olmasıyla birlikte bir dağılıma giriyor ve bu dağılım bizim karakterimiz, davranış şekillerimiz, hayata bakış açımız, kişisel ve toplumsal tercihlerimizi etkiliyor.
 
Bu durumun farkına varan pek çok şer gruplar ve örgütler insanlar üzerinde istediklerini yapabilmek, zihinleri kontrol edebilmek ya da yaptıklarına duyarsız kalacak toplumlar oluşturabilmek adına bilinç altının bu özelliğini kullanmanın yollarına başvurdular.
 
Subliminal Mesajlar ve 25. Kare teknikleriyle evlerimizdeki küçük çocuklardan, deli çağlarını yaşayan gençlerimizin beyinlerine nüfuz ederek yoğun bir algı operasyonu uyguladılar ve şuanki duruma bakılırsa da büyük ölçü de başarılı oldular.
 
Gizli telkinler ile birlikte koku, tat ve haz duygularını harekete geçiren subliminal mesajlarla kimi zaman ticari kazanç, kimi zaman siyasal bir kazanım, kimi zaman ise toplumu yozlaştırma adına pek çok operasyon dünya toplumu üzerinde denendi ve denenmeye devam ediyor.
 
Bunların içine semboller, şekiller, harfler ve seslerin adeta bir tılsım gibi zihnimize enjekte edilmesiyle birlikte fark edemediğimiz için karşı koyamadığımız bir saldırıya maruz kalıyoruz.
 
Bu olmaz mı?
 
Kolay bir deney yapalım?
 
Midenizi bulandıran veya tahammül sınırlarınızı zorlayan herhangi bir şeyi sık sık görebileceğiniz bir yere bırakın!
 
İlk kez gördüğünüzde dayanamayacaksınız ve vazgeçmek isteyenceksiniz, ikinci de ve üçüncüde de aynısı olacak. Fakat beşi geçtiğinizde sadece bir kızgınlık ve öfke olacak, daha sonraki karşılaşmalarda ise sıradanlaştığını fark edeceksiniz.
 
Sonra?
 
On gün sonra ise o objenin sizi hiç ilgilendirmediğini, hayatınızda sıradan bir materyal olduğunu, yani deyim yerindeyse ona alıştığınızı fark edeceksiniz.
 
Gizli Örgütlerde (İlluminati ve Taviststock) bunu bildiklerinden yoğun şekilde subliminal saldırılara başvururlar ve bilinç altına gönderdikleri pek çok sembol veya ses tınısı hayatımızı şekillendirir ve bir süre sonra aslında değer yargılarımız ile bağdaşmayan pek çok şeyi sıradan görmemizi sağlar.
 
Örneğin Türkiye'de milli değerlere olan bu tür saldırılar bugün had safhaya ulaşmış durumdadır ve artık 1990'lar da ki gibi vatan, millet, bayrak gibi mefhumlara yapılan saldırılar sanki sıradan yapılan eylemlermiş gibi algılanmaktadır.
 
Yine gençlerimizin önemli bir çoğunluğunda satanik işaretler ve sombellere olan ilgi ve giyim, kuşam, takı ve yaşam tarzı gibi pek çok atraksiyona giriftar olmaları ebeveynler tarafından normal karşılanmaktadır çünkü ne Pentagram'ın anlamını biliriz, ne Heksegram'ın anlamını biliriz.
 
Esasında Hz.Süleyman'ın hükümdarlık mührü olan Pentagram'ın bugün gücü eline geçirdiğini düşünen Şeytan tarafından benimsendiğini ve bugün hükümdarlığın Şeytan'da olduğunu anlatmak için Şeytanın sembolü olduğu gerçeği ile ilgilenmeyiz çünkü bilinç altımız satanik pek çok sembolü bize masum olarak tanıtmış ve göstermiştir.
 
Gizli telkinler, reklamlar, filmler, müzikler ve hatta ilk okulların defter ve kitaplarındaki gizlenmiş pek çok öğe ne yazık ki bilinç altımız tarafından algılanmakta ve bu algı boyutları karakteristik yapımıza dalga boyutu olarak iletilmekte dolayısı ile yazımızın başında da bahsettiğimiz üzere pek çok koldan hayatımızın şekillenmesine sebep olmaktadır.
 
Tanıyan dostlarımız bilirler, metafizik ilmi ile de ilgili çalışmalarımız vardır. Metafizik ilminde metafizik varlıkları da aracı kılarak bazı tılsımlar yapılır ve bunların bütününe insanın istem dışında yapıldığı için büyü denir.
 
İşte bu subliminal mesajlarda insanın istem dışında bilinç altına işlendiği için bir nevi büyüdür ve ne yazık ki bugün TV programları, TV dizileri, pek çok müzik, çizgi filmler, hoyratça kontrolsüz oluşturulmuş ders kitapları vesilesiyle ne yazık ki toplum olarak büyüleniyoruz!
 
LÜTFEN! 0-7 yaş arasında ki körpe beyinleri yani çocuklarımızı tv başından uzak tutalım, onlara aldığımız giysilerin üzerinde dahi anlamadığımız yazı ve semboller var ise almayalım. Reklam ve imajinasyonlar ile çocuklarımıza büyüler yapılmasına izin vermeyelim, onları korumak bizim elimizde...