Var mı ki dünyâda eşi?

 En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. 13 Mayıs 1915, Çanakkale Savaşları’nın belki de kaderinin değiştiği tarihlerden biri… 

Gece uzun, boğazın haşin ve gaddar suları adeta zifiri karanlık içerisinde. Mayıs ayından beklenmeyecek kadar hava serin ve kara bulutlar her yanı sarmış… Muaveneti Milliye, büyük sayılamayacak ölçüde, küçük bir hücum muhribiydi. 

Donanmanın güçlendirilmesi için kamuoyundan finans sağlanması amacıyla İstanbullu 28 işadamının öncülüğünde kurulmuş ve faaliyetlerini kısa sürede bütün yurda yaymış "Donanma-i Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti" almıştır.

 Muavenet-i Milliye bu cemiyet tarafından satın alınmış ilk gemidir. 1910'da Almanya'dan satın alınan Muavenet-i Milliye'nin gemi komutanlığını 1912'den itibaren kıdemli Yüzbaşı Ahmed Saffet yürütmüştür.

 Türk askerleri arasında “Kocakarı” olarak adlandırılan Goliath, Türk savaş mevzilerine gündüzleri ciddi hasar vermekte ve adeta kan dökmekteydi. Osmanl’nın tabyalar içindeki topların da menzili kısa mesafeli olduğu için düşmana ciddi anlamda bir üstünlük sağlıyordu. Tek çıkar yol ise tabiri caizse bir geminin intihar saldırısı yapılmasını kaçınılmaz kılıyordu. 

Belki de Muavenet başarısız olacak ve içindeki mürettebatla beraber boğazın soğuk sularına gömülecekti. Türk askeri kademesi çaresiz ve zor bir karar eşiğindeydiler. Gece yarısı 00.30 sularında gemide tüm ışıklar kapatılıp, motor en asgari seviyede çalıştırılmıştı. Geminin tamamında karartma uygulanıyordu. Adeta bir bez yığınıyla sarmalanmıştı. 

Muavenet yavaş yavaş Goliath’a yaklaşıyordu. Havanın bulutlu ve karanlık olması da büyük bir fırsattı. Muavenet-i Milliye karanlıkta sessizce seyrederek düşman destroyerleri aşmayı başardı. Bu esnada destroyerlerden sadece birkaç yüz metre mesafeden geçmiş ve bunlar tarafından Rabbimin hikmeti ile fark edilmemeyi başarmıştı. 

İki savaş gemisinden Goliath üzerine yaklaştığı esnada, düşman gemisinin nöbetçileri anlık bir tereddütle "parola" sormalarını fırsat bilmiş ve 300 metre mesafeden üç isabetli torpidoyu peşi sıra ateşlemiştir. Torpidolar Goliath'ın zırhını delerek geminin kazan dairesi ve mühimmat kısmına isabet ederek büyük bir patlama yaratmıştır. 

Goliath birkaç dakika içinde alabora olmuş ve batmıştı. 700 kişilik mürettebatından kaptanı da dâhil 570'i asker ölmüşlerdir. Ortalık buz gibi kesmiş. Patlayan koca geminin oluşturduğu ışık haleleri boğazın kara sularını belli belirsiz aydınlatıyordu. 

Son hızla kaçması beklenen Muavenet bacasından alevlerin ve kıvılcımların çıkacağı ve doğal hedef olacağı endişesi ile yavaş bir tempoda kıyıya yakın bir seyri sefer izleyerek 04.30 sıralarında güvenli limanına çekilmiştir. 

Muavenet-i Milliye’nin yapmış olduğu bu başarılı hareket başta dünya ve Avrupa olmak üzere büyük yankılar uyandırmıştır. "Düşman madalyayı hak etti, Kahrolsunlar" Cümlesini İngilizlerin Akdeniz sefer Kuvvetleri Komutanı İan Hamilton’un günlüğünün son satırlarında yer alacak.

 II.Amiral Lord Fisher görevinden istifa etmek zorunda kalacaktı. Bu olaydan sonraki bir hafta içerisinde İngilizlere ait bir denizaltının periskopundan vurularak batırılması ikinci şok dalgası olmuş ve bu sefer Churchill’de görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Demiş ya şair “Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur.

” İşte o gecede Rabbim olmayacak işleri “Künfe yekün” emri ile olduruvermiş.