Pat diye, tamamen olan bir şey değildir kesinlikle. Hiçbir insan böyle doğmaz. Hepimiz bir noktada bazı şeylere karşı köreliriz illa ki.. Bazılarına çok erken gelir bu durum, bazılarına hiç gelmeyebilir. Bazen çok yakınınız olan birinin ölümü tetikler bu süreci, bazen çok sevip de olmayacağını bildiğinizde yitirirsiniz inancınızı hayata. Bazen de bizzat başınıza gelen kötü bir olaydan sonra..  Stabil hayat başlar. Her seferinde biraz daha soğur kalp, bırakır bazı parçalarını köşelere. Genelde memnun olunur durumdan. Çünkü bu durum kendini sevmekle ve kendine güvenmekle doğrudan ilişkilidir. İnanılmaz rahatlıktır. İlerlerken hiçbir sorun teşkil etmez ama kafayı arkaya doğru çevirmekle yaptığınız hatalar, yaşadığınız olaylar gözünüzün içine, içine bakar. Ben ne zaman böyle oldum? Diye düşünülür. Ona bile üzülmek istenilir de üzülünemez ya..

Aşk, sevgi, kıskançlık, hırs vb. Hepsi geride kalır ama bir ölümü geride bırakamazsınız. Bir onu aşamazsınız. Fakat sona kalır. Belirtmekten bile korktuğum, sevdiklerini birer birer kaybetmek demek çünkü ölümü geride bırakabilmek. Yaşama hiç olmamış gibi devam edebilmek alışmak. Zaman ile sizin için büyük yaşanıp, yorumlanıp, hissedilip, tepki verilen konu, olay ve kişilere karşı değerinizin değişmesi ve beraberinde bu yeni değerleri ile yaşamınıza yansıtmaktadır. 

Yoksa hissedersiniz elbet ancak alginiz değişir. Kasabın ete bakışı gibi, doktorun hastaya, yaşınız ilerledikçe insanlara bakışınız gibi.. Düştüğünüzde kanayan dizinize çocukken ve yetişkin olduğunuzda verdiginiz tepkinin farkı gibi. Hissedersiniz ama tepkiniz, eyleminiz değişir. Düştüğünuz yerler kabuk bağlar. Siz acısına aşina olur, kabuğu koparip atar, izine bakar ama yaşanmamış gibi devam edersiniz.

Hümanist, doğa aşığı, aşka aşık, umut etmeyi seven, şiirden anlayan, çok kitap okuyan, siyasetten ergenliğe kadar her konuda kendini geliştirmiş bir bireyin; kainatın en berbat sebepleri yüzünden içine düştüğü durum belki de.. Stabil hayat..

17 Ağustos ve sonrasında yitip gidenlerin ardından edilen 7.3 yetmedi mi lafzı. Ne bileyim Soma faciası, ya da geçmişten Sivas katliamı. Gezi'olayı, Suruç'ta, Hocalı'da, Çukurca'da, Halep'te, Arakan'da, Bulgaristan'da, Ankara'da karlı sokak'ta, Diyarbakır'da, Kuşadasında bir minibüs'te, karlı dağlarda bir helikopterde, Reyhanlı'da, Gazi mahallesinde... Darbe de 15 Temmuz'da, Afrin'de Askerlerimizin şehit ve gazi olmaları. Zaman geçtikçe yılda bir kez hatırlanan, artık alışılmış gibi davranmak. Hep yitip giden, hep unutulan yerlerdeki ruhları düşündükte varılan son noktadır stabil olmak. 

Serinlemek için girdiği gölette boğulan çocuklar, minibüste katledilip yakılan bir Özgecan, testereye layık görülen bir Münevver vs ler. Ama buna rağmen duygusuz olduk. 

Oldurulduk, öldürüldük. Ruhen öldürüldük.

Yarın binlerce kişi yine bir katliama kurban gitse, facebookta iki atarlanıp on dakika sonra sevgilimle sevişeceğim, içeceğim umurumda değil modunda stabil olmuş hayatlar.. Acı ama gerçek bu..

Bazılarımız ise, aaaa bak kuşlar, böcekler.. Aşklar, insanlar, dünya, hayat ne güzel. Diyemiyoruz maalesef.. Sanırım instabil haldeyiz. Duygusuz hayatlar içinde körelmiş ruhlar ordusu tarafından sunulan şu yaşamda..