Yazılarımı mümkün olduğunca kişiselleştirmemeye gayret gösteriyorum, Zira biliyorum ki büyük beyinler, kişiler yerine bozuk sistemin değişmesi için gayret göstermelidir. Ancak çabuk unutan toplum olduğumuz için, masum insanlara kurşun sıkan kalemşorlar aynı zamanda ülkenin hayati kurumlarını da bertaraf ediyorlar.  O nedenle kaleminden nefret, kin ve provokasyon damlayanları yakinen tanımak gerekiyor!..                   

***

ÖLÜMSÜZ ATASÖZLERİ – VECİZELER  

“Alma Mazlumun Ağını Çıkar  Aheste Aheste, Etme Bulma Dünyası” gibi her  zaman geçerliliğini koruyan ata sözlerimiz vardır bizim.  Konu sosyal medya olunca Türklerle özdeşleşmiş ata sözlerinden nasibini bu kez usta kalem (!) Altanların Ahmet’i aldı!

Zamanında kullandığı kalemle (silah) masum insanları hiç yok yere hedef göstererek demir parmaklıklara mahkum eden Ahmet Altan, keser dönmüş sap dönmüş ve bu kez bulunması gereken yeri adeta şereflendirmiştir. Yıl 2016- 201…..…(cezaevinde) 

Suçu nedir  derseniz, "FETÖ/PDY üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini  ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek !.. Bunu gerçekleştirirken aynı zamanda TSK mensuplarını yapmadıkları   Balyoz v.b. sözde davalarla (!) itham ederek, ülkesini korumak ve kollamak konusunda  en çok ihtiyacımızın  olduğu bir dönemde hiçte hakketmedikleri zindanlara mahkum etmek!.. 

Gelişmeleri dikkatle takip edenler olarak ABD/FETÖ/PYD birlikteliğinin de ‘ARA HEDEFİ!’ bu değil miydi?!...

Sözde Balyoz, Ergenekon V.b. Davalardan Tüm  Masum Vatandaşlar Beraat Ettiğine Göredir Şimdi Yazacaklarım:  

Altan kardeşler,  FETÖ üyesi olmak iddiasından 7.5 yıldan 15 yıla kadar, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek iddiasıyla da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar!..

Sadede gelerek işin aslına bir göz atalım: 

Türkiye’nin medar-ı iftiharı,  mensubu olmaktan gurur duyduğum  Türk Silahlı Kuvvetleri  hakkında   03 Eylül 2007 tarihinde  Gazetem- net’te “ insaf, aşk olsun, pes artık”  dedirten  bir yazı yazmıştı!.. Okurlarımın aşağıdaki linkten yazısının  tamamını  okumasını tavsiye ederim; http://www.haksozhaber.net/askerlik-ve-ciddiyet-4590yy.htm

Yazısının  ana teması ; “Abdullah  Gül'e tavır koyan generaller” 

Bir yerlerden destek almanın (!) verdiği  güvenceyle  Türk Silahlı Kuvvetlerine   olan kin ve nefretini  hiç çekinmeden satırlara dökmüştü Altanların Ahmet’i!. Silahlı gücümüzü  aşağılayıp yıpratmaya çalıştığı yazısından  birkaç  ibareyi  sizlerle paylaşıp daha sonra da  yorumlamaya çalışayım.

1-A.A- İnsanlar askerliği icat ettiğinden beri bu mesleğin değişmez bir kuralı vardır, üstüne kesin itaat ve saygı. İtaat ve saygı olmazsa askerlik de olmaz.

2-A.A “Karşı tepeye saldırın” komutunu veren bir subaya askerler, “o tepeye değil, öbürüne saldıralım,” “o tepeyi almanın insanlığa ne faydası var,”

3-A.A Son günlerde bizim generaller, üstleri olan cumhurbaşkanına karşı itaatsiz ve saygısız davranıyorlar. Eğer generaller üstlerine saygısız davranırlarsa, onların astları da onlara saygısız davranır.  Saygısız generallerin saygılı bir ordusu olamaz çünkü. 

4-A.A Onlar cumhurbaşkanına, “senin eşinin başörtüsünü beğenmedim, sana saygı göstermeyeceğim” derse, asker de generale, “senin eşinin elbisesini beğenmedim ben de sana saygı göstermeyeceğim” der. 

5-A.A Generallerimiz, yasalara, kurallara, hiyerarşiye tümüyle aldırmaz davranıyorlar. 

6-A.A-Askerlik ciddi bir meslektir.  Bu mesleğin ciddiyetini, iyi eğitilmedikleri için karakolları basılan, gerekli teknoloji uygulanmadığı için araçları mayınlarla patlatılan genç şehitlerin cenazelerine bakarak da anlayabilirler.. Biz onlardan, kendilerine emanet edilen delikanlıların hayatlarını iyi korumalarını bekliyoruz.                                                  

Özellikle önemsediğim 6. Maddede belirtilen çarpıtmaya açıklık getirmek istiyorum. Günümüzün savaşıdır,  Psikolojik Harp/Asimetrik savaş!..Diplomatik başarının olmadığı bir ülkede terör eylemlerinden başarıyla çıkılacağını düşünmek  abesle iştigal etmek olur!  Hele bir de yukarıda ifade edilen  zayiat ve hasarların faturasını Türk Silahlı Kuvvetlerine kesmek vicdanlara sığmaz!. Ancak  kaleme alınanla yapılan, doğru yada yanlış olduğu pek önem arz etmeyen, ancak  çok kişiye ulaşılması ve inandırıcı olması hedeflenen kara propagandadır. Kısaca kara propagandayı biraz açmam gerekirse, yalan haber, iftira, çarpıtma, hile, entrika gibi uygulamaların halkın beyinlerine doğruymuş gibi işlenmesidir!..                                                                                                                 

Sonuç nedir derseniz; 

Yarım asırdır mukadderatımız olan ve içimizi dağlayan  hüzün verici tabloların müsebbipleri, akılcı diplomasiyi uygulayamayan  Siyasi iktidarlardır!..NOKTA!...                

4 bölüm sonu