Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurları, Eylül ayının gelmesiyle birlikte, yaz ayının bittiğinin bilincinde olarak tatillerimizin de sona ermesiyle birlikte, içimizi sonbahar mevsiminin simgesi olan ağaçların sararan yapraklarının hüznü ile iç içe bulmaktayız. Hal böyle olunca karamsarlıklarımız daha da artmakta, büyük bir moral bozukluğuna sürüklenebilmekteyiz. Halbuki, yaz mevsiminden sağlıklı ve güzel anılar ile dönmekten daha güzel ne olabilir ki?
Şu bir gerçektir ki; Mevsimler farklı coğrafi şartlar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Çok büyük uyum ve adaptasyon kapasitesine sahip olan insan metabolizması, hem bedensel, hem ruhsal hem de sosyal olarak değişen koşullara hızla uyum sağlayabilecek güce sahiptir. İnsanın bünyesi, yaşam şartlarında önemli değişiklik olmadığı takdirde son sağlamış olduğu uyumu sürdürme eğilimindedir. Ancak hızlı bir şekilde ortaya çıkan değişikliklerin kişinin bedensel ve ruhsal dengesinde de bazı farklı değişikliklere yol açabileceği de bir gerçektir. Yeniden oluşacak uyum süresi içinde, yani mevsimin değişmesini olumsuz yönde algılayan kişi bedensel ve ruhsal olumsuzluklar yaşayabilir. Göreceli olarak duygusal yapıda artış, kendini huzursuz hissetme, iştahta değişim, uyku düzensizlikleri, çalışma ve verimde düşüşler vücudumuzda sık olarak şekillenebilmektedir.
     Yapılan araştırmalar sonucu biliyoruz ki, özellikle güneşin insana canlılık veren bir özelliği bulunmaktadır. Güneşin olmadığı zamanlarda biraz daha karamsar olmaktayız. Evet, Güneş bizim ve kahinatın en önemli enerji kaynağıdır. Onun eksikliği tüm canlılarda olduğu gibi insanlar içinde de olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Sonbahar mevsimi ile birlikte Güneş yüzünü az göstermeye ve kimi günler boyunca hiç gözükmemeye başlar. Yaydığı enerji ve ısıdan mahrum kalırız. Bu durumda oluşan hava koşulları insan fizyolojisi için çok farklı özellikler taşıdığından, bu nedenledir ki diğer mevsimlere göre bu mevsimde ruh halimiz üzerinde bazı farklılıkların oluşması kaçınılmazdır. Psikologlar bu konuya ilişkin olarak ciddi depresyon, motivasyon eksikliği, uykuya eğilim ya da uyuyamama, can sıkıntısı, cinsel istekte azalma, zevk alamama, mutsuzluk, kimseyle görüşmek istememe gibi belirtilerle birlikte mevsimsel duygusal bozukluk ortaya çıkabileceğini öne sürmektedirler. Yani kısaca söylemek gerekirse, coşkumuz kaybolmakta ve her türlü verimimiz düşebilmektedir.
     Bu mevsimin karamsarlığından kurtulmanın yollarını ise kısaca şöyle sıralayabiliriz:
 Mevsim gereği şekillenen karamsar tabloya, insan metabolizmasının geliştirdiği bir refleks söz konusudur.  İnsanlar güneşten alamadığı enerjiyi bir anlamda kendi kendine üretmek durumundadır. Daha çok hareket etmek, ısınmak ve ısınmak için diğer enerji kaynaklarına başvurmak gibi çözümler üretebilme yeteneğine sahiptir. Unutmamalıyız ki beden sağlığı, ruh sağlığımız için çok önemlidir. Mevsim geçişlerinde, bağışıklık sistemimiz ( immun sistem ) yani vücudu dış etkenlere karşı koruyan yapı zayıflamaktadır. Bu nedenle bulaşıcı hastalıklardan korunmak, beslenmeye dikkat etmek gerekir. Bu aylar nezle, grip, daha da ötesinde zatürre (pnömoni) bronşit gibi solunum sistemi hastalıklarının en sık yaşandığı bir gerçektir. Havada dolaşan virüsler, sıcaklık değişiklikleri ve zayıf düşen bağışıklık sistemi sayesinde hastalığa neden olmaktadır. İnsanlar doğal olarak soğuk günlerde biraz daha fazla uyku uyumak arzusundadır. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, moralimizi yüksek tutmalı, bu süreçte sağlıklı beslenmeli, sosyal aktivitelere yönelmeli, hareketliliğimizi artırmalı ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıyız. Yaşamın kıymetinin bilincinde olarak, sağlıklı ve yaşadığımız süreçte nice ilkbahar ve yaz mevsimlerini idrak edebilmek arzusu ile hayata sıkı bir şekilde bağlanmalı ve geçen zamanın değerini bilmeli ve keyfine varmalıyız.
    Sağlıklı günler diliyor, saygılar sunuyorum.