Yürüdük Kaydık… Güldük… Spor yaptık…Doğayı paylaştık… Nerede mi? İŞteeeee...KARTEPE!

Şanslıyız kışın son haftalarında iki rota bulduk. Kar dolu… Geçen hafta biliyorsunuz Aytepe, bu hafta ise dünürü Kartepe…

TREKİN TURKEY DOĞA YÜRÜYÜŞ GRUBUNA, takıldım yine. Eee bu doğa sporları mağlum tek başına olmaz. Hayatımda erken kalkmanın en eğlenceli olduğu saatler, hani derler ya; Karga ….nu yemeden!

İstanbul puslu… İstanbul süt dökmüş gibi sessiz… Aracımızla düştük yollara. Otobüs kalabalık. Bir kişi nolur geleyim dese ı-ıhhh. Grubumuz değişken ama hep kalabalığız. Aynı kaderi paylaşmış şehir mağdurları birbirimizi tanısak tanımasak da yılların tanışıklığı içindeyiz. Fair-Play tavan! (Aslında ben bunu bir yerde daha yaşadım. Ataköy’de 1999 depreminden sonra birbirinin gözünü oyacakmış gibi dipdibe yaşayan komşuların bahçede konaklarken birbirlerine olan trajikomik saygı- sevgi zinciri çabaları. )

Bu doğa kaçışlarımız belli ki psikolojik depremlerden.

Hem durum oldukça ciddi. Kalabalığız. Ünlü bir spor marketinin güzel logolu bold yazılarını, üzerimizde taşıdığımız her parçada okumak mümkün. ‘Sürümden kazanıyor’ diyor komşular, başka bir komşu ‘Satış arttı kalite bozuldu.’

Susun bunlar şehir lugatı arkadaşlar! Geride bırakın kapitalizm canavarını, hırsı, enflasyonu… Doğa çok cömert içinize çekin çekebildiğinizce. Zor bir hafta ve gelecek zor bir hafta şerefine.. OHHH

Kocaeli İlçesi sınırları içinde yarı uykulu yarı aç indik aracımızdan. Ne güzel bir pus ve ne güzel bir yağmur. Sanki üzerimize yağmuyor, bizi hiç ıslatmıyor. Garfield gibi şimdiden sırıtık halim oturmuş yüzüme.

İşte bu kır kahvelerini çayı, tostu. Sıcak ev pohaçası… Bayılıyorum.

Maşukiye’deymişiz. Aman da yerim bu bahçe içinde topraktan kendi kendine bitivermiş evleri ben. Eklektik yapının doğal sendromu. İşte ya. Benim özlemim. Kendi kendine bitmiş otlar, yavrulamış sokak köpeklerinin geçici konakları. Ne çit var ne evlerde hapishane demiri. Hay Allah hani İstanbul’u geride bırakacaktım. Hani lüx inşaat, uydu kentler, metro inşaatları unutulacaktı?

Kahvaltı sonrası aracımızla kısa bir yolculuktan sonra Kuzu Yayla’ya geldik. Bu kez ekibimize Necdet Küçükarpacı rehberlik etmekte. Geçen hafta kara doyamadığımız için rotamızı istekler üzerine değiştirip tepeye yöneltiyoruz. Tepenin güneyinden dolaşarak batısına geçeceğiz. Kayak merkezi olmadan önceki adı Keltepe olan;

Kartepe’ye…

Kısmet olupta gidememiştim. Yürüyerek çıkacakmışım meğer.

Ne konuşabiliyoruz, ne kendimizi dinleyebiliyoruz. Tam hedef; 12

Doğanın sessizliği ve ayaklarımızın altında hışır hışır beyaz kar. Çam kayın ıhlamur ağaçları kara teslim olmuş bitki örtüsüyle dayanışmamız. Kısa molalarda ne kadar muteşem bir panaromanın içinde bulunduğumu, bulutların içinde kaybolduğumu, düşlerin gökkuşağında bir yerlerde nefes aldığımın hazzını yaşıyorum.

Yürürken yazmış gibi terlerken, durduğumda rüzgarın, ‘pısssttttt devam et hadi’ uğultusuyla titrediğimi hissediyorum.

Asırlık ağaçlar rüzgara eşlik edip ne muhteşem müzik yapmaktalar. Ey İsrail, Ey Amerika…

Haydaaa bu da nereden… Angara çık aradan!!!!

Ey kainat… Ey kosmos… Ey galaksi… Ey yaradan

Şükürler olsun verdiğin güzelliklere… Baharda ki su sesleri, şelalele, rengarenk çiçekleri hayal etmek zor değil. Kartepe canım yurdumun dört mevsim çadır misali konumda ki yerlerinden biri. Samanlı Dağı ile bütünleşmiş sıkı dostlar gibiler.

Aha da şuracıkta Şaman olucam arkadaşlar tutmayın beni!

Düşlerimizin desteğiyle 1602 m. zirveli Kartepe’ye çıkabildik. Tabii ben izin aldım dağdan. Diğerlerini bilmem. İzin alır, veda eder, teşekkür ederim.

Ay sonra da bir huzur kaplar içimi sevindirik olurum.

Zirve bizden başka kimseyi ağarlamıyordu. Teleferikler rüzgarda beşik sallamaca oynarken, uçmamaya özen gösterdik. Kar sezonu bitmiş değil ama son zamanlarda kayak yapılabilecek kar yağmadığı için tepeyi biz kapatmış olduk. O meşakkatin ardından yediğimiz sandviç ve destek yiyecek-içecekleri ile mükellef bir şekilde donatıldık. Veee inişe geçtik.

Hayatımda hiç kayak pistinden baton ve bileklikli yürüyüş ayakkabılarıyla geçmemiştim. Bugün yine ilkler oldu yaşamımda.

Bazılarımız mabadının altına poşet koyarak, bazılarımız sürtünme katsayısı ve hissizleşme kriterini göze alıp saldık kendimizi aşağıya. Düştük kalktık. Çocuklar gibi neşeyle…

Buz Devri çizgi filmi çevirircesine…

Emeği geçen herkese çok teşekkürler. Fotoğraflar mı? Hepimizden kareler.

Ülkemizde Marmara ve Kuzey bölgelerde karlı havalarda çiçek açabilen nemli ortam aşığı Kardelenlerden bahsetmeden geçemeyeceğim. Türkan Saylan’ın kiler değil tabii bahsedeceğim Kardelen.

KARDELEN

14 tane türü Kardelen Çiçeği beyaz ve parlak görüntülü kökleri yumru şeklinde ve yumruların etrafı üç adet beyaz yaprak tarafından çevrelenmiş. Maalesef onun da nesli tükenme tehlikesinde. 1800 metre yüksekliğe kadar yetişebilen çiçek eksi 15 derecelere kadar çiçeğini muhafaza edebiliyor. Yılın ilk açan çiçeği olma özelliği olan Kardelen çiçeği ocak ayında çiçek açmaya başlayabilme ve mart ayına kadar açmaya devam edebilmekte… Kışa dayanıklı olup, her ortama kolayca uyum sağlayarak çamur ve balçık içinde bile çiçek açabilmekte ve de bembeyaz kalabilmekte. Adı o yüzden kara benzeyen süt çiçeği anlamına gelir. Karı delip çıkan azmine karşılık, narin duruşu, saf-sadık ifadesiyle bana hüznü yansıtır. Rengi o kadar aktır ki bakmaya doyamazsınız. Gizemli bir güzelliğin asil temsilcisi kırılgan duygularını taşımaktan boynu aşağıya eğilmiş gibidir. Allah allahhh

Sevgiliyi beklerken, adlı bir kitap yazsam mı acaba? Çok hassas bir çiçek olan Kardelen yaprak, çiçek ve gövdesine dokunulmasını asla istemez Canım yaaa onu da yerim ben. İşte bu da teknik bir bilgi; ‘Kardelen çiçeği aynı zamanda sağlığa da iyi geldiği bilinmektedir. Özellikle kalp kaslarının iltihaplanmasını engellemek amacı ile tentür yapılmaktadır. Daha çok sinirlere etki eden maddeleri bulunan bitkide felç geçiren çocukların sinirlerini tekrar harekete geçirmek amacı ile kardelen çiçeğinin kullanımı gerçekleşmektedir. Kadınların regl dönemlerinde çektikleri ağrı ve kasıntıları azalttığı bilinmektedir. Ayrıca Alzheimer hastalığını engellemek ve hasta olanların hastalığını hafifletmek amacı ile kullanımı gerçekleşmektedir.’ der kaynak…