Türkiye’nin bugüne kadar en büyük maden faciasından ölenlerin üç yüze yaklaştı. Öncelikle ölen madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet kederli aile ve milletimize başsağlığı diliyorum. Manisa Soma’da yaşanan maden faciası tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Yüreklerimizi dağladı. Ölenlerin hepsinin ayrı ayrı dramı kalplerimizi yaraladı. Sanat, iş, spor dünyası da dâhil toplumun her kesimi Somalı maden işçilerinin acısını paylaşıyor. Ama içlerinde biri var ki, o madende yakınlarını kaybedenlerin acısını içinde hissediyor. Dört yaşındayken babasını maden kazasında kaybeden komedyen Atalay Demirci, “Ben babasızlığın ne demek olduğunu iyi bilirim. Her çıkarılan cenazede farklı duygular yaşıyorum, kanım donuyor. Benim tek tesellim, babam da dâhil göçük altında kalan, patlamalarda ölen insanların şehit olması.” diyen ünlü komedyen, kaza nedeninin mutlaka sorgulanması ve maden ocaklarının şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bundan 33 yıl önce maden kazasında babasını kaybeden Demirci’nin itirazını yerinde bulunularak maden ocaklarının şartlarında Batı olduğu gibi iyileştirme bulundurulmaması ciddi noksanlıklardan biridir.  
1981 yılında Ankara Çayırhan’da bulunan kömür madeninde çıkan bir patlamada babasını kaybettiğini belirten Demirci, 33 yıl geçmesine rağmen madenlerde hiçbir şeyin değişmediğinden dert yanıyor. Demirci, “3 gün Allah rızası için yasımızı tutalım ama sonra sorgulayalım. Derinlemesine araştırma yapıp kimler ihmal etmişse onları bulalım. Bu insanların şartlarını iyileştirmek için elimizden geleni yapalım.” diyor. Dünyada pek çok ülkede maden ocağı var. Ancak böylesine facia ülkemizde yaşanıyor. İş kazası dediğimiz hadisenin Türkiye’de çok yüksek noktaya gelmesi utanç vericidir. İnsan gücümüz var. Ekonomimiz yerinde; aklımız var, bilime inanıyoruz ama hala eksikliklerimiz var. Yaşanan facia Türkiye’nin imajını zedelediği gibi büyük can, mal, yetişmiş insan potansiyelini de heba etti. Dünya bizi adeta insana değer vermeyen bir ülke olarak görüyor. 
Demirci’nin işaret ettiği duruma aslında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de dikkat çekiyor. Soma’da yaşanan maden faciasının ardından, Çin ziyaretini iptal eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, incelemelerde bulunmak üzere dün Manisa’ya geldi. Gül’e, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de eşlik etti. Ölenlere rahmet, kalanlara sabır dileyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bütün milletimizin başı sağ olsun. Şüphesiz ki maden ve yer altında çalışmak, yer altında alın teri olarak çalışmak, rızık kazanmak için çalışmak, kazançların belki de en kutsalıdır. Elden gelen her şey yapılıyor. Kurtarma çalışmaları kesintisiz devam ediyor.” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kaza ilk haber alındığından itibaren işin vahametinin anlaşıldığını, devletin bütün imkânları ile seferber olduğunu ifade etti. Gül, “Maalesef kaybımız büyük. Her canın acısı hepimizin acısıdır. Şunu bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim ki bir kişi bir kişidir, bir kayıp o ailenin kıyameti demektir. Şüphesiz ki bu acıların yaşanmaması gerekir. Bu acıları nasıl gelişmiş ülkeler minimize ettilerse, yaşamıyorlarsa artık biz de bütün kurallarımızı tekrar gözden geçirmeli, yapılması gereken tedbirleri tekrar almalıyız. Bu doğrultuda Devlet Denetleme Kurulu olarak tavsiyelerimiz var. Bunlar da ışık tutacaktır bütün bu düzenlemelere. Bu acıları bir daha yaşamamak için ne gerekiyorsa bunların hepsi yapılacaktır. Buradan alacağımız derslerle bir daha bu acıları yaşamamak için de ne gerekirse yapılması şarttır. Devletimiz, hükümetimiz bu acılara bir nebze de merhem olmak için ailelere yardım için ne gerekiyorsa yapacaktır.” ifadelerini kullandı.
Evet, ölümlü dünya elbette hepimiz öleceğiz. Ama ölümün bir vakti zamanı var. O vakti zamanı gelince o canı veren emanetini geri alır.  Ölüm her ne şekilde olursa olsun ister kaza, ister hastalık ve ister savaş yoluyla olsun her ölüm erken ölümdür. Yaşlısı, genci, çocuğu, kadını ve erkeği fark etmez. Ancak yangın gibi, iş ve trafik kazası gibi ölümler insanları daha fazla etkiliyor. Çünkü insanlar bunu sanki ‘haşa’ “Allah’ın emri değil” de dışarıdan bir müdahale sonucu öldüğü şeklinde algılıyor. İşte insanları asıl üzen ölümün bu yanı. O nedenle Soma faciasına bu açıdan bakıldığında gerek ölen yakınları ve gerekse diğer insanlar olayda bir ihmalden dolayı ölenlerin olduğuna kanaat getiriyorlar. Değilse her gün Türkiye’de belki de bin insan ölüyor ve yine bin insan doğuyor. Çünkü doğan insan ölecek çare yok. Ölümü de öldürmek mümkün değil. 
Maden faciasını bahane ederek hükümeti yıkma girişimine dönüştürmek en hafif ifadeyle büyük bir fırsatçılık ve istismardır.  Bu faciadan nemalanmak isteyenleri iyi niyetle izah etmek mümkün değildir. Ancak bu faciada kusuru olan her kim ve kimlerse hesabını vermelidir. Böylesi büyük açı olaydan kimsenin ülkeyi karıştırmak için bir fırsat çıkarmamalıdır. Aksine birlik ve beraberlik böyle günler için büyük önem taşımaktadır. Hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Soma faciasında ihmali olanlara gerekli müeyyide uygulanmalı ve bundan ileriye dönük ciddi dersler çıkartmalıyız.