Star TV’de Nazlı Bilgili’nin röportajında Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, aynı kademelerden geçmiş insanlar olduğumuzu bir kez daha anladım.

Mülkiyeden mezun olunca, Maliye ve İktisat alanını seçen arkadaşlarımız önce Maliye Müfettişliği, arkasından da Hesap Uzmanlığı sınavına girerler. Bunlar olmadığı takdirde, Bankalar teftiş kurulları, Bankalar Yeminli Murakıplığı düşünülür. Banka teftiş kurulları içinde de çok önemli olmasına rağmen, turnesi uzun olduğundan, Ziraat Bankası son sırada düşünülür. Aslında Ziraat Teftiş Kurulu bir ekol olup, müfettişlikten sonra Ziraat Bankası’nda yüksek görevlerin kapısını açar. Benim durumum biraz farklı gelişti. Ben Mülkiyeden mezuniyetten sonra, yurtdışında LSE’de ihtisas yaptım. Daha sonra bir süre Amerika’da üniversiteye gittim. Dönünce kafamda iki görev vardı. Bir tanesi hariciye ve ikincisi de o tarihte çok prestijli olan Devlet Planlama. Her ikisi de olabilecekti. Tabi sınavlara girdim. Bu arada, Turgut Özal ile tanıştım. Bana, “Sen Hariciyeyi boş ver, DPT’ye gel” dedi ve Devlet Planlama Teşkilatı mensubu olarak, uzun süre devlette hizmete devam ettim.

Sn. Kılıçdaroğlu ise Hesap Uzmanlığı sınavını kazanarak, Maliye Bakanlığı’na intisap etmiştir ve bundan sonra da Maliye Bakanlığı’nda ve Devletin diğer kademelerinde yüksek dereceli memur olarak çalışmıştır. Burada önemli olan husus, hepimizin devleti iyi tanıması ve devlete sahip çıkmasıdır. Esasen Mülkiyeli olarak, “Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz”, Mülkiye düsturuna uygun olarak, kendimizi devletin sahibi olarak görmüşüzdür. Devlete hizmet ederek, devleti öğrenerek, devlete sahip çıkmak şiarımızı olmuştur. Ben devlette hizmet etmemiş, devletin rahleyi tedrisinden geçmemiş kişilerin siyaset yolu ile ülkeye hizmette eksik kaldıklarını gözlemlemişimdir. Sn. Demirel Devlet Su İşleri’nde, Sn. Özal Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde Devlet Memurluğu yapmışlardır. Bu nedenle, devleti çok iyi bilirlerdi.

Sn. Kemal Kılıçdaroğlu çeşitli devlet kademelerinden geçmiş bir insandır. Kendisi dürüst, namuslu, maaşının kaç para olduğuna bakmayan, öncelikle devlete ve millete hizmet etmeyi esas edinen bir kişidir. Mülkiye’den bizim dönemden Hesap Uzmanlığına girmiş arkadaşlar, üstadı olarak Sn. Kılıçdaroğlu’ndan sitayişle bahsediyorlar. Biz planlamacılar Maliyeye intisap eden arkadaşlara nazaran, belki de Sn. Demirel ve Sn. Özal’dan çok şey öğrenen uzmanlar olarak daha geniş vizyona, büyüme ve kalkınma hamlesine sahibizdir. Bizi yetiştiren yukarıdaki devlet adamlarından bizler daima proje yapmayı, yatırım yapmayı ve kalkınma seferberliğini yürütmeyi tabiri caiz ise, taş üzerine taş koymayı, hizmetler vermeyi öğrendik ve öngördük. İşte büyük ve güçlü Türkiye, çağ atlayan Türkiye ideali böyle yaratılmıştır.

Ne yazık ki bugün ülkemizde namuslu, dürüst ve faziletli olmak bir nitelik olarak ifade ediliyor. Oysa, bu özellikler insanın doğasında olmalıdır. Dürüstlük ve namusluluk ön şarttır. Ancak, insanın karakterinde mevcut olup, sonradan kazanılmaz… Sn. Kılıçdaroğlu açıkladığı merkez Türkiye projesi ile önemli bir iş yapmaktadır. Bu desteklenmelidir. Biz plancılar zaman zaman bu tür projeleri hazırlamıştık. Bunları Hükümete sunduk, ancak, biliyorsunuz planlama hazırlar, sunar, ancak uygulama Hükümetlerin işidir. Hatırlıyorum, örneğin, orta Anadolu’da İstanbul ve Batının ağırlaşan sanayi yükünü hafifletmek, sağlıksız şehirleşmeyi ve göçü önlemek için Çankırı, Yozgat, Çorum üçgeninde bir merkez kalkınma ve istihdam projesi hazırlamıştık. Ayrıca, Güney Doğu’da Hakkari’yi model alarak, tüm devlet ve özel kesim yatırımlarını o bölgeye kanalize ve teşvik ederek, bir kalkınma merkezi projesi hazırlamıştık. Hatta, kaliteli elemanların, doktorların, mühendislerin, yöneticilerin o bölgeye gidip görev yapmasını teşvik etmek için, modern lojmanlar yapmayı ve hatta hafta sonlarında bu elemanlara uçak temin ederek, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya’da nefes almalarını öngörmüştük. Ayrıca, bölgede kültür faaliyetlerini geliştirmek, tiyatro, konser, şiir, hatta bale ve operanın kurulmasını öngörmüştük. Düşünebiliyor musunuz, Hakkari senfoni orkestrası veya Hakkari Opera ve Balesi belki de sizlere hayal gibi geliyordur… Ülkemiz ve milletimiz için yapılan ve yapılacak her olumlu yatırım ve projeyi gerek DPT sıralarında, gerekse TBMM’de destekledim.

Eğer Türkiye dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girecekse, kendisiyle yarışan ülkeleri geçmek için teknolojiye, bilime, ar-geye inovasyona ezcümle katma değeri yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatına ihtiyacı vardır. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 yılında dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında bulunmasını istiyoruz. Bölgeler arası dengesizliklerin, gelişmişlik farklarının ortadan kalkmasını, gelir ve refahın eşit ve adil şekilde dağılımını istiyoruz. Ancak, bütün bunlar yapılırken Türkiye laik, demokratik Cumhuriyetten, çağdaşlıktan ve en önemlisi büyük Önder Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından asla taviz vermemeli, din, siyasete katiyen alet edilmemeli, halkımızın yüce dini duyguları ile oynanmamalı ve Atatürk’ün yolundan ayrılmamalıdır.