Merhaba Değerli Okurlarım..

Sizlerin hiç Arap Bacıları oldu mu?

Yada şimdi olsalar ne güzel olurdu değil mi? Benim olmadı ama çocukluğumda Arap Bacısı olan bir arkadaşım vardı. Onlara gittiğimde ilgiyle izler, yaptığı yemeklerin tadına doyamazdım.

Geçen gün sosyal medya paylaşım sitelerinden birinde, sevgili Ruşen Özben üstat, paylaşmış çok hoşuma gitti. Ramazan da akıllarımıza gelen şimdi artık kırıntıları kalan, birkaç sene sonra bu kırıntıları da kaybolup sadece tarih sayfalarında yaşayacak olan Arap Bacı Kalfaların hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Arap Bacılar, halayıklar, dadılar.. Bu isimler bile onların bir evde ne kadar önemli olduğunu, incelik isteyen işlere verildiğini kolaylıkla anlatabilmektedir..

Bundan 50 sene evveline kadar sadece büyük konaklarda, yalılarda, köşklerde değil, orta halli ailelerin konak yavrusu denilen birkaç odalı evlerinde dahi, muhakkak bir Arap Bacı bulunurdu. Sudan'dan, Habeşistan'dan, hatta Afrika'nın göbeğinden getirilmiş olan bu zenci kadınlar, siyah tenleri ile eski yaşantılara ayrı, hem de çok sevimli, zevkli bir renk katarlardı.

Vazifeleri çok çeşitli ve önemli idi bu kadınların. Gayet güzel yemek pişiren bacılar, çocuklara bakan dadılar, orta işleri gören halayıklar, varlıklı evlerin tatlı simalarıydı. Zengin konaklarında bu bacılardan birkaç tanesi bulunur, hepsine ayrı görevler verilirdi. Orta halli ailelerde ise, bütün bu işler tek bir bacıya verilir. Böyle olduğu için de zavallı zenci kadına dur, otur olmaz, bütün gündüz ve geceleri de geç saatlere kadar durmadan çalışıp, ayakta kalırlardı. Hele Ramazanlarda

Bacıların işleri büsbütün artardı. Her gün en azından 8-10 çeşit yemek hazırlamak, iftardan sonra da sahur yemeklerinin hazırlığına girişmek her zaman onların işi idi. Arap Bacıların Ramazan geceleri uykulu uykulu oradan oraya dolaşmaları, sahur pilavının pirincini ayıklarken uyuya kalmaları, hele bazen yemekleri ateşte unutup yakmaları, ev halkında hiddet değil, hoş bir gülümseme yaratırdı.

Çünkü Arap Bacılar, evde en sevilen insanlardı. Onlara emektar gözü ile bakılır, belki fazla iş yüklenirdi ama kalplerinin kırılmamasına da çok dikkat edilir, adeta el üstünde tutulurlardı.

Onlar da yanı şekilde ev halkını severlerdi. Örneğin, evin kızı gelin olup gidince, öz anne ve babasından daha fazla üzülürler. Ana-babasının üzüntüsü zamanla azaldığı halde bu hisli kadınlar senelerce gizli gizli ağlarlardı.

"Deryalarda yüzer balıklar, 
Bizim bekçi baklava sayıklar. 
Arap Bacıyı sorarsanız,
Uykuda pirinç ayıklar.’’

Arap bacılarımızı seviyoruz ve saygıyla anıyoruz..

Sağlıcakla ve Sevgiyle kalın..