Aşk faz fazdır… Derecesi, şiddeti, içeriği yaşayana ve yaşatana göre değişir. Kimi kendisi için yaşar aşkı, kimisi karşısındaki için yaşatır. Kiminin sevgisi çok bencilcedir, kimselerle paylaşamaz sevdiğini, kimisi de sevdiceği mutlu olsun, sadece ona bağımlı olmasın, tek başına sağlam durabilsin ister. Kimi 0-1 mantığıyla ya hep ya hiç diye sever, kimi de grilere yer açar siyah ve beyazın tonları arasında. Kimi çok şekilcidir, sevdasını bile prestij ve statü meselesi yapabilir, kimi de dupduru, olduğu gibidir ve öyle de yaşar sevdasını.  Kiminin aşkı alev gibidir, yanar ve yakar geçer, bir anda parlar ve yine bir anda söner, kimisininki ise köz köz kül olur, küllerinden yeniden doğar her seferinde. Kiminin yaşam felsefesidir aşk. Eşine, yuvasına, çocuklarına, sevdiklerine, işine, inancına, hayata aşkla bağlıdır, yüreği kocamandır, sevdikçe yer açılır hayatındaki tüm güzelliklere… Kimi ise aşkı gelip geçici bir heves ya da hastalıklı bir duygu bulur, kapatır kendini, kilitler yüreğini sevdalara, incinmekten, kırılmaktan korkarak…

Nev-i şahsına münhasırdır aşk! Faz değiştirir, kimi zaman güçlenir, kimi zaman durağanlaşır, kimi zaman ötelenir, kimi zaman da dönüşür ya da dönüştürür. Bence yüzyılımızın ilacı aşk ve sevmek, hem de yürek dolusu, çok ama çok, yüreğinden taşa taşa sevmek, sevdiklerimizin kıymetini bilmek, sadece eleştirmemek, hep görünene değil de biraz da içe, öze bakabilmek, baktığını görebilmek, şükretmek, hem de soluduğumuz oksijeni ciğerlerimize doldura doldura milyon kez şükretmek, yüreğimizi gönlümüzü köreltmemek, güzellikleri ve pozitiflikleri anda yakalayabilmek ve tadına varabilmek… Bence tüm bu hayat koşuşturmacasında es geçilen, çarçabuk tüketilen, kıymeti yeterince bilinmeyen yegane deva aşk…

Belki bu satırları okurken şöyle bir durup düşünmüşsünüzdür. Siz aşkın hangi fazındasınız?

Hepinize sevdiklerinizle, sağlıkla, gönlünüzce geçireceğiniz aşk ve sevda yüklü, muhabbet dolu nice güzel günler dilerim. Sevgilerimle…