Haziran 2015 seçimlerine 4 ay kadar kısa bir süre kala siyasi partiler vekil adaylarını ve Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirecek projelerini açıklamaya başladı. Hem partiler arasındaki, hem de parti içinde adaylar arasındaki yarış gün geçtikçe daha da kızışıyor. Doğru strateji yaparak partisini iktidara taşımak isteyen parti genel başkanları adaylık konusunda ince eleyip sık dokumak zorundadır. Adaylar arasında kadın vekil adayların sayısının çok az olması düşündürücü olduğu kadar üzücüdür. Zira Türk toplumunda kadınlar çok eskiden beri önemli siyasi konularda fikir belirtme hakkına sahip olduklarını söylemekte yarar var. Günümüzde TBMM’deki milletvekillerine ve bürokrasideki kadın sayısına baktığımızda, kadınların yüzde olarak tek haneli rakamlarda olduğunu görmek mümkündür. Bunun nedeni nedir? Toplumun yarısını, bazen yarısından fazlasını oluşturan kadınlar neden siyasetin dışında bırakılıyor? Kadınların mecliste söz söyleme, fikir belirtme, karar alma hakkı yok mu? Erkeklerin egemen olduğu bir toplumda, bilhassa son zamanlarda farklı bir bakış açısı oluşmuştur. Siyaseti bir erkek işi olarak gören siyasetçiler, kadınların “elinin hamuru ile erkek işine karışmasını” istemiyorlar. Kadınları bir hizmetli olarak gören bu zihniyet, kadınların evde oturup çocuğuna bakan, ev işlerini çekip çeviren bir birey olarak görmektedir. Oysa kadınlar, bir ana, bir eş, bir kardeştir… Ayrıca savaşta da, barışta da eşiyle birlikte omuz omuza mücadele veren bir bireydir kadın. Genel Türk tarihinde birçok kahraman Türk kadınına rastlamak mümkündür. Kadınların göz dolduran cesaretleri romanlara konu olacak nitelikte etkilidir.

         Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Şuna kani olmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadınların eseridir” şeklindeki sözleri kadınlarla ilgili tüm soruları yanıtlar niteliktedir. Atatürk’ün kadınlara verdiği önem sadece sözde kalmamış, siyasal alanda kadınlara tanınan haklara da yansımıştır. Örneğin, kadınlara, 3 Kasım 1930 tarihinde yapılan belediye seçimlerinde oy kullanma hakkı, 8 Ekim 1934 tarihinde de milletvekili seçme ve seçilme hakları verilmiştir. Böylece sosyal hayatta kadınların önlerine çıkan engeller kaldırılmıştır. Cumhuriyet kurulduğu dönemin ilk yıllarında kadınları sosyal hayata katılmasını sağlama çabası bugün tam bir ters işleme dönmüş durumdadır. Kadınları siyasetten uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapan siyasetçiler eski dönemlere dönüp baksalar hiç değilse geçmişle yüzleşirlerdi. Kadınların kılık kıyafetinden, kaç çocuk doğuracağına, hangi renk ruj süreceğine veya süremeyeceğine, dışarıya tek başına çıkıp çıkamayacağına, yüksek sesle kahkaha atıp atamayacağına karar veren erkek milletvekillerinin bu tutumları kadınları oldukça üzmektedir. Her şeye erkek siyasetçilerin karar vermesi, tek tip insan yaratmaya çalışması - bireyselliğin ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Genellikle kadın-erkek eşitliğinden bahsetmeyi seven siyasetçiler, bu eşitliği ancak emeklilik ile ilgili “kadın-erkek aynı yaşta emekli olacak” gibi tasarılarda hatırlıyorlar.

         “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” tabirini sıkça kullanırız. Kadınlar olmadan bir hayat olur mu, sorusuna hemen olmaz cevabını alırız. Çünkü kadınlar, geleneklerimizi yaşatan, ana dilini koruyan, geleceğin büyükleri olacak bugünün çocuklarını yetiştiren birileri, yani toplumun can damarıdır. Hayatta kadınlar eşlerine destek olmazsa başarı ve mutluluk olmaz. Erkeklerin her başarısında kadınların büyük desteği ve katkısı vardır. Kadınlar sağlam bir kale gibidir, sözünün eridir, insanı yarı yolda bırakmaz. Verdiği sözden dönmez, hayatı pahasına olsa dahi… Ama siyasette sözünden dönen erkekleri çok gördük. Bunlar arasında sağcıyken solcu olanlar mı ya da solcuyken sağa geçenler mi, gömlek değiştirenler mi, yani ne ararsan var. Ancak ben bugüne kadar parti değiştiren bir bayan milletvekili görmedim. Varsa bile tek tüktür. Miting meydanlarına hiç dikkat ettiniz mi bilmem, ama kalabalığın büyük çoğunluğu kadınlar ve gençlerden oluşmaktadır. Kadınlar her zaman ve her yerde ön sıralardadır. Kadınlar tüm konularda erkeklere oranla daha hassas ve detaycıdır.

         Siyasetçi değiliz ama istesek de istemesek de siyasetin içindeyiz, zira siyasilerin çeşitli konularda aldığı kararlar, meclisteki konuşmalar tüm toplumu ilgilendirmektedir. Ben siyasete karışmıyorum, şeklindeki sözler gerçek dışı ifadelerdir. Bir toplumun içindeysen o toplumun siyaseti ile iç içesin demektir. 2015 Haziran seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde Türkiye işsizlik, kadına yönelik şiddet, uyuşturucu, alkol, çocuk gelinler gibi birçok önemli sorun ile karşı karşıyadır. Sorunları tespit edip çözüm üretme konusunda kadınların da büyük desteği olacağından eminim. Kadın milletvekillerinin sayısının arttırılması yalnız meclis açısından değil Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından da önemli ve gereklidir. Kadın milletvekillerinin sayısı artarsa kadınların yapıcı yapısı sayesinde meclisteki bitmek tükenmek bilmeyen kavga, dövüşlerin de azalacağını düşünüyorum. Parti genel başkanlarının vekil adaylarını onaylarken kadınların isimlerinin üzerini çizmemesi herkesin yararına olacaktır. Çeşitli partilerin kadın üyelerinin dur durak dememden toplumun içinde halkın derdine derman aradığının da canlı şahidiyim. 2015 Haziran seçimlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanması dileğiyle…