Siyasette serbest ve hür, demokratik seçimler sonucu, halkın takdir ve iradesi ile iktidar olmak ve ülkeyi yönetmek önemlidir. Demokrasilerde halka, bana neden oy vermedin, bu millet kimleri seçeceğini bilmez, diye halka sitem etmek, kızmak, sandıktan çıkan neticeyi küçümsemek doğru değildir. Halktan oy alarak, İktidar olan parti, bu oyları nasıl ve neden aldı diye düşünmek, ben nerede yanlış yaptım diyerek, seçim sonuçlarını analiz etmek esastır.
AKP şimdiye kadar 9 defa milletin teveccühüne mazhar oluyorsa, bunun nedenleri vardır… AKP, tıpkı Rahmetli Özal’ın yaptığı gibi, halka dönük, halka yakın, halk ile bütünleşen siyaset uygulamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri, halktan uzaklaşan, aristoklaşan, siyaset yaklaşımının toplumumuzda, beyaz Türkler ve diğerleri olarak ayrım yarattığı ve toplumda ikinci sınıf vatandaş olarak görülen insanlara sahip çıkılması, onlara şahsiyet kazandırılması önemlidir. Örneğin, hastanelerde hakaret gören, iyi bakılmayan insanlar artık iyi muamele görüyorlar, her hastaneye kabul ediliyorlar ve olumsuz davranan doktorlar, cezalandırılıp, mesleklerini yapamaz duruma geliyorlar. Zira, vatandaşın arkasında devlet olduğu ortaya çıkmıştır.
İnsanların en hassas ve acılı günleri, yakınlarını kaybettikleri günlerdir. Özellikle, AKP’li belediyeler, başka yerde görülmediği şekilde hareket geçmekte, acılı aileler derhal ziyaret edilmekte, cenazeler aileye hiçbir yük vermeyecek şekilde toprağa verilmektedir. Hatta, cenazeyi aile hangi şehirde defnetmek istiyorsa, oraya da gönderiyorlar ve bu hizmetler karşısında, vatandaşın cebinden, bir kuruş dahi çıkmamaktadır. Halka erzak, çamaşır, bulaşık makineleri, buzdolapları, TV dağıtılması onlar için önemlidir. Belki diyeceksiniz, bir buzdolabına oylarını satıyorlar! Hadise öyle değil… Rahmetli Özal da, fakir ailelere yardım için fakfonu kurmuştu. Vatandaş, madem ki AKP bana sahip çıkıyor, beni ikinci sınıf vatandaşı olarak kabul etmiyor, bende oyumu veririm diyor.
En önemli hususlardan birisi başörtü ve türban olayıdır. Bazı kesimler tasvip etmese de, başı bağlılar, her yerde, en modern mekanlarda, sosyal alanlarda, üniversitelerde, devlet dairelerinde hatta meclistedirler. AKP Hükümeti onlara şahsiyet ve toplumda kabul sağlamıştır. Tabiatıyla mahalle, yerel yönetim, Hükümet, parti baskısı ile kadınlar örtünmeye yönlendirilmektedir. Hatta, ailelerde, bu zorlama şeklindedir. Vatandaş şöyle düşünüyor: Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Bakanların eşleri kapalıdır. Bende kapalı olmaktan zarar görmemeliyim. Cumhurbaşkanının 4000 kişilik 30 Ağustos Resepsiyonunda gelenlerin eşlerinin %80’inin başlarının bağlı olduğunu gözlemledim. Bazıları da, namahrem olduğu için, elde sıkmadılar.
AKP, benimde mensup olduğum, ANAVATAN ve DYP, Merkez Sağ Partilerin birbirlerini yiyip, siyaset sahnesinden çekilmesi ile kendisine sunulan kaymaklı ekmek kadayıf ortamını, çok iyi değerlendirdi. Toplumun büyük kesiminin esasen mevcut olan din ve muhafazakarlık geleneklerine sahip çıktı. Merkez sağa yerleşti. Kendi asıl oyları, %15’lerde olduğu halde, ANAVATAN ve DYP seçmenini, onların başka oy verecek seçenekleri kalmadığından, AKP’ye oy vermelerini becerdi. Ben, tüm bu hususları, yapılanları tasvip ettiğim için söylemiyorum. Tam tersine, bana göre bunlar yanlıştır. Ama, bu 12 yıllık İktidarın siyasal ve sosyolojik bir gerçeğidir. Bu bir olgudur ve kabul etmek durumundayız.
Demokrasilerde, İktidarlara karşı her an onların yerine geçebilecek alternatifler olması şarttır. Normal olarak, İktidarlar iki dönemden sonra yıpranırlar. Fakat, AKP 12 yıldır yıpranmıyor. Halk %50’lere yakın oy vererek bunları destekliyor. Meydanları AKP dolduruyor. Taşımayla da olsa, 1 milyon insanı topluyorlar ve millet “dik dur eğilme, bu millet seninle, Türkiye seninle gurur duyuyor” diye yeri göğü inletiyor. Demek ki, İktidara alternatif yaratacak, Muhalefet olayında bir yanlışlık var. Aslında, Muhalefet kendi arasında, birbirlerini yiyecek eforu ve gücü AKP’ye karşı kullansa, yaptığı yanlışlıklarla AKP’nin ekmeğine yağ sürmese ve Türkiye gerçeklerini görerek, ona göre strateji ve politika yürütse, çok daha iyi olacaktır.
CHP’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yok olması normal midir? CHP, Trakya ve sahil kesimini kendisinin sanıyor. Durum öyle değil. Burada, CHP’nin önde olmasının nedeni, buraların halkının laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı olması ve kendi hayat tarzları üzerindeki tehditlerden korkmasıdır. Ancak, yukarıda ifade ettiğim ilkelere önem veren bir parti, buraları hemen alabilir. Unutulmasın ki, Ege ve İzmir Adnan Menderes’in, Demirel’in ve Özal’ın kaleleri idi. CHP, asıl Merkez Sağ olan ANAP ve DYP’nin yok edilmesinden sonra ortada kalan, bu partilere mensup Milletvekillerini, ezcümle kadro ve seçmenleri kendisine bağlayamadı. Bunu AKP başardı. CHP bu yeteneği gösteremedi. Aynı hususu, MHP içinde söylemek mümkündür. Daha son Kurultayda CHP içinde, “efendim biz sosyal demokratız, başkalarını istemeyiz” diyerek, Merkez Sağdan gelenlere dışlayıcı söylemler olmuştur. Tamam, eğer sosyal demokratsan en fazla %20 oy alır, oturur aşağıya ve ebedi Muhalefet olursun… Oysa siyasi partiler, Muhalefette olmak için değil, İktidara gelmek için kurulurlar. CHP kendini sadece sosyal demokrat bir parti göreceği yerde, tüm Türkiye’yi kapsayan ve kucaklayan demokratik alternatif yaratan bir Türkiye partisi olsa, memlekete daha büyük hizmet etmiş olur. Son dönemlerde Sn. Baykal ve Sn. Kılıçdaroğlu bu gerçeği gördülerse de, partideki inatçı, radikal unsurlar nedeniyle tatbikata geçiremediler.
Netice itibariyle, AKP 9 defa galip geldi, 2015’ide alabilir. Şimdi bütün bu gerçekleri görüp, 2015 seçimlerine hazırlanmak, ucuz politika ve polemikler yerine Laik, Demokratik Cumhuriyeti güçlendirecek ve İktidara gelebilecek halka dönük politikalar uygulamak daha gerçekçi olmaz mı?