Hemen hemen her birimizin evinde eski fotoğraflardan oluşan birer albümü mutlaka mevcuttur. Geçmişe tanıklık eden en büyük şahitlerdir resimler.
Daha ilk sayfasını açtığımız anda buram buram maziye dayanan hatıralar teker teker canlanır hazfızalarımızda. Her birine baktığımızda anılar dans eder zihnimizin en tozlu raflarında.
‘Ah bir dönebilsek o günlere neler yapardık’ diyerek hayıflarınız maziyi andıkça. 
Yaşımız ilerledikçe, anılara daha bir bağlanıyoruz, daha sıkı sarılıyoruz; biliyoruz ki bizi bu günlere getiren ve içinde bulunduğumuz günleri yaşama sebebimizdir geçen günlerimizde yaşadıklarımız. 
Albümün ilk sıralarında yer alan renkli fotoğraflar; sayfalar ilerledikçe yerini siyah beyaz resimlere bırakır çoğu zaman. En değerlileri de onlardır, tarihin gizemi gizlenmiştir dudak kenarlarındaki gülümsemeye. Atalarımızın, hısım ve akrabalarımızın ömürlük yaşamları, kare yada dikdörtgen bir kağıt parçasına sığmıştır. 
‘Ne güzel günlerdi herşey farklı, herşey daha güzeldi o günlerde’ demekten de kendimizi alamayız. 
Ömür dediğimiz; yaşamın içinde bulunan koşturmaca, bir yerlere yetişme çabası ve telaş içinde geçirdiğimiz zaman dilimine baktığımızda anlarız hayatımızı ne kadar cömertçe kullandığımızı. 
Sanki hiç geçmeyecek sandığımız günlerin çırpınışları üzerine, daha kaç sancılı günler yaşamışız, biz bile şaşarız. 
Sürekli isteklerimizi ertelerken, geriye dönüp baktığımız da kendimiz için hiç birşey yapmadığımızı, hayatın içinde yaşanan kısır bir döngü içinde dönüp durduğumuzu anlarız. Hayatımızı idame ettirmek uğruna, rütine bağladığımız yaşamın farkına çok geç varırız.
Hani derler ya ‘hiç bir şey için geç kalınmış sayılmaz’ diye. Bazı şeylerin telafisi, geri dönüşü asla olmuyor. ‘An’ dediğimiz zaman dilimi avuçlarımızın arasından akıp geçiyor.
Derin bir ‘ah’ nidası ise dudak kenarlarımızdan zorlanarak dökülüyor.
Geçmişimiz eski fotoğraf albümlerinde yerini alırken, gelecek günlerin ağırlığı yüreğimize çörekleniyor.
Yaptığımız, yapamadığımız ne var ne yoksa gözlerimizin önünden bir flim şeridin de hızla kayarak geçiyor. 
Hayatı dolu dolu yaşamak varken, doğanın gücünü ve bize bahşedilen bir nefeslik ömrümüzün değerini fark ettiğimiz zaman ise bize düşen derin bir nefes alıp ‘ah’ çekmek kalıyor.
O yüzden bize verilen bir nefeslik ömrümüzün farkında olarak yaşamak, gelecek günlerde ‘keşke’ dememek istiyorsak, bu günümüzün değerinin bilincinde olmamız gerekiyor.
Siyah- beyaz resimler gibi albümde yerimizi alırken hayata en güzel tebessübümümüzü takınır, zamanı geldiğinde geçmişin tozlu raflarında bizler de yerlerimizi alırız.
Sevgi ile kalın.