“Herkesin bilmesi gerekir ki, ferdi temel alıp, bir sıralama yapmak gerekirse, önce millet, sonra vatan, daha sonra devlet gelir. Millet olmadan vatan, millet ve vatan olmadan da devlet olamaz. Ordu ise milletin ordusu ve devletin emrinde vatanın koruyucusudur. Topluma şekil verip, yön göstermek ise ordunun işi değildir ve zorla olmaz.

“Geniş tabanlı ve istikrarlı hükümetlerin kurulması, işlemesi ve hizmet yapabilmesi için, hem liberal demokrasinin kurulup kökleştirilmesinde, hem de bizim memleketimize uygun olduğuna inandığımız parlâmenter rejimin istikrarının sağlanmasında son derece önemli olan ve her şeyin başında gelen bünyemize uygun bir seçim sisteminde anlaşmak ve buna göre, gerekli istikrarı sağlayacak seçim kanununu çıkarmak üzere hemen harekete geçmek gerekir.
“Seçim kanunları çıkarılırken, hem memleketin jeopolitik ve jeostratejik durumu, hem milletimizin geçmişi ve bölgeler arası denge, hem de sistemin istikrarlı olmasında büyük rolü olacak olan bir husus, değişik fikirlerin parlâmentoda mı, yoksa partilerde mi, yani partilerin içinde mi temsil edilmesi gerekir, sorusunun cevabı hususudur. Bu mesele son derece önemlidir; dolayısı ile üzerinde çok hassas olunması, her ölçünün çok iyi ayarlanması gerekir. Bu konuda bizim için, bugün Japonya'da olduğu gibi, uç fikirlerin parlâmentoda değil, kitle partileri içinde temsil edilmesi son derece faydalı olacaktır ve bu durum mutlaka sağlanmalıdır. Bu sağlandığı zaman, yani bir yandan şahıslarla kaim küçük partilerin çoğalmasını önlemek, diğer yandan da ırk, din, mezhep ve bölge esasına göre kurulacak partilerin önlerini kesmek mümkün olacaktır. Ayrıca da iktidar olamayacaklarına göre, memlekete veya temsil ettikleri gruplara hizmet götüremeyeceklerini bile bile, değişik maksatlarla parti kurma zihniyeti ortadan kalkacaktır. Bu suretle de hem uç fikirler kışkırtıcı olmaktan, bölüp parçalamaktan çıkar, hem de parti münakaşalarının sertleşmesi ve huzursuzluk yaratacak seçim devreleri tortularının uzun zaman kalması ortadan kalkmış olur. Sonuç olarak, kütle partilerinin kurulup yaşaması ve partiler arası münasebetlerinin iyileşmesi sağlanır. Kanaatimizce yarım yamalak fikir hürriyeti anlayışı, değişik kavram karışıklıkları ve bir yığın yasalarla parti kurup kapatmak yerine, prensipleri sağlam düşünüp, sistemi istikrarlı kurmalıyız.
“Bunun tek yolu ise seçimlerdeki baraj nispetini yükseltmektir. Bu nispetin yükseltilmesi, demokratik sistemin ruhuna, özellikle Anglo-Saksonların demokrasi anlayışına aykırı olmadığı gibi, istikrarı sağlamak için de en makul sistemlerden biridir. Onlarda sistem zaman içinde ve tecrübe ile bir yere gelmiş, biz ise onların geldiği yere, en az otuz yıllık bir tecrübeden sonra, demokratik sistem içinde ve bazı normal tedbirlerle gelmek durumundayız. Aslında demokratik sistemde bütün fikirlerin ve görüşlerin parlâmentoda mutlaka partiler hâlinde temsil edilmesi diye bir prensip de yoktur. Bunun millete, memlekete ve temsil edilen fikirlere bir faydası olduğu da kabul edilemez. Üstelik bu fikir, yani her fikrin parlâmentoda partilerle temsil edilmesi gerektiği fikri, zan ve iddia edildiği gibi, Batı'da tatbik edilen ve yerleşmiş olan bir sistem hâline gelmiş de değildir. Tatbik edilen memleketlerin de çoğunda, aynen bizde olduğu gibi, sistemi çalışamaz hâle getirmekte ve memleketi kaosa sürüklemektedir.
“Seçilmemişlerle seçilmişler, daha doğrusu seçilmişlerle tayin edilmişler arasındaki münasebetlerdeki denge son derece önemlidir ve son sözün veya otoritenin seçilmişlerde olması prensibinin kayıtsız şartsız kabul edilmesi gerekir. Bu husus özellikle bizim gibi büyük, güçlü ve her zaman devlet organları içinde mümtaz bir yeri bulunan bir orduya sahip olan ve mutlaka da olması gereken memleketler için hem önemli, hem hassas, hem de tahakkuku zor bir iştir. Zor iştir ama, buna inanılıp, bunun yerine getirilmesinden başka bir yol da yoktur. Çünkü nasıl bizim büyük ve güçlü bir orduya mutlaka sahip olmamız gerekiyorsa, demokrasimiz için de normal demokratik sistemlerdeki anlayış, ölçüler ve prensipler dahilinde, başta ordu olmak üzere, diğer bütün devlet organlarının da yerlerinin, hiçbir münakaşaya gerek duyulmayacak şekilde ve mutlaka tespit edilmesi gerekir.” (Mehmet Turgut, Başkanlık Sistemi, Ordu ve Demokrasi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul-1998, s. 156-158)