Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü Merkezi İsviçre’de bulunan bir sivil toplum örgütüdür. 1999 yılında Nobel Barış Ödülüne layık görülen (MSF) öyle işler yapar ki; Yoksulluk içinde iç savaşla can çekişen, susuzluktan, koleradan, en tehlikeli hastalıklardan kırılan yoksul ülkelerin insanlarını kurtarmak adına yolculuklara çıkarlar. Gönüllülük esasına göre görev yapan doktorların hayat verdiği bu örgütün felsefesi bile doktorluğa bakış açınızı değiştirebilir.
Örgüt, yapmış olduğu tüm bu şahane işlere rağmen yazımın konusu değil. Mevzu daha tanıdık, daha bizden ,daha bizim topraklardan bir örgüt olabilecek “sinir tanımayan  doktorlarla” ilgilidir.
Türk Tabipler Birliğinin (TTB) istatistik rakamlarını incelediğinizde: Ülkemizde son yıllarda giderek yaygınlaşan, adeta bir  salgın hastalığın hızla ilerleyen virüsü gibi önlenemeyen Sözel, Fiziksel, Psikolojik şiddete uğrayan kadın yada erkek doktorların yakında ülkemizde görevlerini yerine getirebilmek için ‘’Sinir tanımayan doktorlar’’ adında bir örgüt çatısı altında birleşmeleri gerektiğini düşündüm. Protesto amacıyla takılan siyah kurdelalar,  konu ile ilgili hazırlanan, yayınlanan kamu spotlarına rağmen Türkiye’de “hekime şiddet’’ adeta münferit olaylar zincirinin, sıradan bir halkası haline gelmiş. İşin pek ironi yapılacak tarafı kalmamış aslında. 
Bir hekim neden şiddete maruz kalır? Hassas bir konu her kelimeyi yazarken iki kez düşünmek zorunda kalıyorum. Konunun “Onur kırıcı” bir tarafı olduğu gerçeğini yadsıyamıyorum .Gözlerinden öfke fışkıran hasta yakını neden Hastane Acil servis polikliniğini basar? Ameliyathanenin güvenli bir yer olmadığı ortada artık. Asansör, kantin yada hastane bahçesinin de. Doktorun odasını basar vandal. Dellenmiştir, cahildir, Kadınları avaz avazdır. Elleri boş gitmezler Hastaneye. Sopa, bıçak, taş artık ne bulurlarsa…
Türk Tabipler Birliği arşivlerinde hangi Hastane de, ne zaman ve kime yapıldığı ortada olan pek çok vaka var.
İşte bunlardan bazıları. Ben isim vermeden yazmayı uygun buldum.
Yer Fatih Devlet Hastanesi: Acil Servis yoğunluğu nedeni ile beklemekten gerilen hasta yakınlarının saldırısına uğrayan doktor 155 den yardım istiyor.
Trabzon Devlet Hastanesi: Hekim hastasının saldırısına uğruyor. Sol gözü içe batıyor, burun ve elmacık kemikleri kırılıyor.
Yeşil reçete yazmayı gerekli görmeyen doktora, hastasının uyuşturucu bağımlısı annesi bıçakla saldırıyor.
Bitlis Devlet Hastanesi: İstediği raporu yazmadığı için hasta, arabasıyla hekime çarpıyor.
İzmir’de bir hasta yakını hekimin kolunu kırıyor.
Ortada kötü muamele, taciz, ölen  filan yokken; sadece beklediği için acil servis doktorlarından 7 aylık hamile kadın hekimin karnını bir hasta yakını yumrukluyor. İnsanı mesleğinden soğutur bu yaşananlar. 
Bitmedi. Derin bir nefes alarak ve çok üzülerek devam ediyorum. Üç yıl önce yer: Gaziantep Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi. Kısa bir süre önce uzmanlığını almış, 30 yaşındaki göğüs cerrahisi uzmanı Dr. Ersin Arslan mecburi hizmetini yapmaktayken 85 yaşındaki akciğer kanseri dedesi ameliyat esnasında öldü diye hastanın 17 yaşındaki torunu tarafından hastane koridorunda  bıçaklanarak öldürüldü. Dr. Ersin Arslan marangoz bir babanın altı çocuğundan  biriydi. 6 kardeşin içinde üniversiteyi bitiren bir tek oydu. Okumuş adamdı yani. Ailesinin iftiharıydı. Öldürüldüğünde eşi altı aylık hamileydi. Katilin öfkesinin nedeni: Dedesi öldüğü için 500 TL olan maaşını artık çekemeyecek olmasıydı… Hastanenin adı Dr Ersin Arslan Devlet Hastanesi olarak değiştirildi.  Dr. Ersin Arslan’ın katili sadece üç kuruş etmez bir genç miydi?
Samsun Tabip odasının ‘’yılın doktoru’’ seçtiği 56 yaşındaki Opr. Dr Kamil Furtun birkaç ay önce hastane koridorunda uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti… Sırada bir başkası var. Kim bilir, ne için? Ne zaman? Nerede? Nasıl? kim tarafından zarar verilecek?
Sözel şiddet boyutu da var işin içinde sistemin ağır işleyişine kızan vatandaş tüm öfkesini hırsını yüksek sesle duyurduğu şu cümleyle çıkarıyor doktordan.  “Boşuna dövmüyorlar bunları’’.
 Tehdit eden unsurun adı insan. Tehdit edilen insanın orada bulunuşunun tek nedeni de insan…
Hayattaki tüm ezilmişliklerinin  bedelini orada  gördüğü ilgisizlikten mi çıkarıyorlar? Pek çoğu alkolün yada maddenin verdiği cesaretten mi yapıyor? Sosyopat kişilik bozukluğundan mı? Edepsizlikten mi? Bunca zıvanadan çıkacak kadar kötü muamele mi görüyorlar? Peki bu kadar stres altında çalışan bir doktor  ,mesleki doyuma ulaşabiliyor mu? yaptığı işle mutlu mu? 
Vandal kafaya takmıştır bir kere zarar verecek. Ya bir şeyleri kırarak ya yok ederek. Korkusuzdur. Kaybedecek hiç bir şeyi yoktur. Şeref, sevgi, yaşamını anlamlı kılacak herhangi bir değeri filan yoktur onun. Kimliği yoktur bir kere.
 İç güdülerine göre hareket eder. Gelişmemiş beyni ile hayatta ilerleyemez .Görgüsüz ve kabadır .Dertlerini uygarca anlatamayacak  kadar bilgisiz  olduklarının ,yetersizliklerinin, farkındadır böyle tipler. Kompleksleri vardır.   Bir kadını saçından tutup fırlatacak  kadar sinirliyim kadar da eziktirler…Onlar asla bir doktor olamayacaklarını bilirler çünkü  yetersizdirler . Doktorluk savaş şartlarında bile dokunulmazlığı olan bir meslek. Uluslararası anlaşmalarda yeri vardır. Bunları bilmezler  ancak cezaların caydırıcı olmadığını pek  iyi bilirler.
Kamu spotları  filan izletilerek ehlileştirilip ,toplum içine çıkarılamazlar.
İlaç alerji yapar, sistem ağır işler, beklemeye tahammül edemez, sabırsızdır, doktor yorgundur, yeterince ilgi görmediğini düşünür, öfkelenmeye başlar saldırır. Tüm bu sebepler gerçekten bir insanın birine saldıracak kadar gözünün dönmesine sebep olabilir mi ? 
Sizce Neden İsviçre’de, Londra’da yada Norveç’de filan olmuyor da bizde münferit aralıklarda, kanıksanmış bir biçimde, tekrarlanıyor böyle olaylar? Siz uygar bir bireyseniz elbette ki uygarlık bekliyorsunuz insanlardan. Belki bir evi paylaşmıyoruz bu insanlarla ama bir ülkeyi paylaşıyoruz .Bir sistemi paylaşıyoruz. Kurumları paylaşıyoruz.
Demem o ki bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Sosyal medya paylaşımlarına baktığımda her kes kıldan ince kılıçtan keskin. Değer yargıları pek bir yüksek,adil, onurlu. Gerçek de ise ev de şiddet, sokak da şiddet, trafik de şiddet, hastane de şiddet, okul da şiddet ,aşk ta şiddet.. Kitap okumaz,düşünmez,sorgulamaz,hırslı,vasat,renksiz,sözsüz,dilsiz,ümitsiz vaka insan kalabalığı…
Sormadan duramayacağım ey vandal! Hiç kimse sevmedi mi seni? Kimse sırtını okşayarak seni sakinleştirmedi mi? Masal okumadı mı kimse sana? Sana güveniyorum bunu yapabilirsin demedi mi kimse ? Teşekkür etmeyi öğretmedi mi mesela ? Seni anlamaya empati yapmaya halimiz kalmadı. Öyle çoksun ki…öyle yoruyorsun ki…
Lokman hekim derki;
Beş huy bize ahmağın kim olduğunu bildirir:
1 - Sebepsiz yere öfkelenen,
2- Faydasız söz söyleyen,
3- Herkese güvenen,
4- Lüzumsuz sorular soran,
5- Dostunu düşmanını ayıramaz olan…