Algının, farkındalığın ve belki de bilgeliğin farklı bir boyutu yaşanıyor günümüzde. Ve esas bilgelik, herkes herşeyi pek de güzel biliyor ama ben bilmiyoruma çıkıyor. Bir öğrenme, deneyimleme, ekstra sorumluluk alma, bunun altında ezilmeme, tam tersine en iyi şekilde üstesinden gelip daha da güçlenme, sana uzanan yardım isteyen eli geri çevirmeme, kendini yenileme, geliştirme, özdeğerlerini koruyup, sevdiklerine sarılarak hayatı özümseme sonucu “Üçüncü Göz” açılıyor. Kimileri buna “Kalp Gözü” de diyor. Yüreğin ve aklın bilgeliği! İnsanların enerjilerini, auralarını, niyetlerini, kalplerini hissedebiliyor, olayların nasıl şekillenebileceğini imgeleyebiliyorsunuz. Ve tüm bunlara yüreği sizinle aynı frekansta olanlar şahit oluyor, onlar farkındalığını yaşıyor mesafeleri ne olursa olsun.
Peki ya bu aşamaları 5’er 10’ar atlayıp bir anda bir milletin, bir ulusun geleceğini bir asır öncesinden şekillendiriyorsanız, o zaman da yüzyılın lideri oluyorsunuz ve aradan koca bir asır geçse de asla unutulmuyorsunuz. Tıpkı Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk gibi! Onun o yüzyılda yaşadığı, geçtiği frekanslardan günümüzde geçiyoruz biz de. Nutkunda, Gençliğe Hitabesi’nde bahsettikleri buymuş diyoruz, daha iyi anlıyoruz Atamızı. Bazı noktalardan daha hiç geçmedik belki de! Ama onun vatanı uğruna, bizlerin ve çocuklarımızın uğruna yaptıkları ilmek ilmek işlemiş hücrelerimize. Politikadan, koltuktan, zirveden bağımsız bir kahramansın sen Atam! İşte tam da bu yüzden her yıl 10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe sirenler çalıp saygı duruşunda bulunurken, özgürlüğümüz, bağımsızlığımız, çağdaşlığımız, haklarımız için sana sonsuz teşekkür ediyor, minnet duyuyoruz Atam! Ruhun şad olsun!!!