Dolar üç aydır durmaksızın yükseliyor. Hayatlar etkilendi. İşler durdu. Fakirleştik. Doları olup da “köşeyi döndüm” diye sevinenlerde var ama günün sonunda onlar da kaybettiğini anlayacak. 

Ekonomi bir yana terör, canlı bomba, suikastler ile sağlı sollu yumruklar yiyor, milletçe durmaksızın kahır çekiyoruz. 

Ve maalesef sorgulamamız yok…

Otoritenin sorgulanmasında hiçbir sakınca yok. Aksine bizleri, vatanımızı geliştirir. Millete itaat edildiği müddetçe, millet itaat eder. Aksi halde bâtıla itaat olur ki, bu da Hakka isyandır.

İşte bu sebepten herşeyi sorgulayabilmeliyiz… 

Unutmayalım ki! Eğer otorite sorgulanmasaydı; son padişahımız sorgulanmaz ve işgal edilmiş vatan teslim edilirdi. Kurtuluş mücadelemiz başlamazdı bile.

Eğer otorite sorgulanmasaydı; önceki dine bağlı kalınır, papa otorite sayılır ve müslümanlık yayılmazdı bile.

Eğer otorite sorgulanmasaydı; bir önceki bilim adamının dediği dedik olur, bilim yerinde sayar, bilimsel gelişmeler olmazdı. Örneğin hâlen kuşlarla haberleşebilirdik. İlk haberleşme sistemini sorgulamazdık.

Eğer otorite sorgulanmasaydı; hiçbir devrim olmaz, ülkeler gelişmez ve hâlen kölelik sistemi var olurdu.

Sorgulanmayan, denetimi, kontrölü olmayan bir yerde kaos çıkar. Ekonomi çöker. Dış güçler diş bilerler.

Ülkemizdeki dolar ve terör, sorgulamadan geçen zamanı özetler.

Özelleştirmeler, ithal ürün bağımlılığı gibi sebeplerle, artık dolar ikinci para birimimiz. Türk şirketleri, gayrimenkulleri ve varlıkları küresel sermayeye satıldığında küresel para birimi “dolar” da ikinci paramız oldu.

Bugün ülke dolarizasyon oranımız çok yüksek. Özellikle metropollerde TL olarak yapılan birçok anlaşma, kafalarda hemen dolara çevriliyor. Bunun sebebi; TL’nin kıymet ölçme özelliğinin kalmaması. Muhtemelen anlaşması kapsamında tedarik edeceği ürünlerin çoğu ithal…

Milli parası, dolar karşısında değer kaybeden ülkeler arasında Brezilya’dan sonra ikinci sıradayız. 

Dolara endeksli yaşıyoruz. Dolar yükseldiğinde, borçlu olduğumuz küresel sermayenin kazancı artıyor.

Dolara endeksliler; doğalgaz, akaryakıt, hububat, gıda, kumaş-giyim, cep telefonu, kamera, bilgisayar, yazıcı, ATM makineleri, beyaz eşya, saat, tıbbi aletler, tomografi, vize, pasaport bedelleri. Dolaylı olarak ise tüm ürünler, hatta cezalar, vergiler, su bile… 

TL’ye endeksliler; kısmen madenlerimiz, kısmen ayakkabı, kısmen tarım, kısmen silah sanayi, kısmen otomobil yedek parçaları, emeğimizin tamamı ve tabii ki vatan…

Dolar yükseldiğinde, dolara endekslilerin ekonomik değeri artarken, TL’ye endekslilerin değeri düşer. 

TL yükselipte, dolar düştüğünde ise; tam tersi olur ve TL’ye endekslilerin değeri artar.

2003 yılından bugüne küçük ya da büyük 13 defa devalüasyon yaşadık. Ama ilk defa bu kadar uzun süren bir devalüasyon süreci oldu. 2003’te 1,45 TL olan dolar bugün %140 arttı ve 3,5 TL oldu. Türk liramız 2,5 kat değer yitirdi.

“Ne olacak Euro da değer kaybetti?” diyerek, yüreğimize bir nebze su serpebilmek için hemen rakamlara göz atalım. 

Son iki ayda $/Euro paritesi 1,1252‘den 1,0440’a düştü. Ve Euro, dolar karşısında %7,7 değer kaybetti. 

$/TL paritesi 2,95’ten 3,5’e yükseldi. TL, dolar karşısında %19 değer kaybetti. Maalesef Euro piyasalarından 2,5 kat daha fazla değer kaybettik.  

İki yıl önce ile kıyasladığımızda durum yine vahim; Euro %24 değer kaybederken, TL %66 değer kaybetmiş…. Velhasıl nereden bakarsak bakalım Euro bölgesine nazaran 2,5 kat hızla eriyoruz.

En vahimi de inşaat sektörü… Yine 2003’ten bu güne ortalama bir konutun fiyatı 10 kat arttı. Faiz ve rant cennetine dönüştük. Peki bu evi alacak çalışanların gelirleri arttı mı dersiniz?.. Maalesef maaşlar ortalama 4 kat arttı. Bu rant ile maaş arasındaki uçurum, zengin-fakir gelir aralığındaki artışı göstermekte.

Sorgulamamanın sebebi itaatsa zaman hızla tükeniyor, TL eriyor, terör güçleniyor. Tevazu ise hiç vakti değil, hergün şehitler veriyoruz. Ticari intihar, ülkeden kaçış ve hırsızlık vakaları arttı. Şaşkınlıksa, bu iyi bir şey ama şaşkınlık âleminden güzel düşüncelerle çıkıp, yeni bir başlangıcın da tam vakti…

Sorgulanmayan, kontrolsüz bırakılan otorite rahatlar, rahatlayan gaflete düşer. Kontrol ve sorgulama otoriteyi dertlendirir. Dert ise kişiyi disiplinli, uyanık ve zinde tutar… 

Eski bir Atasözümüzle yazımızı noktalayalım; “Allah kimseyi dertsiz bırakmasın”…