Memleketimiz bir şiddet tarlası. Gazetelerin üçüncü sayfaları, asayiş ve polisiye haberlerle doldurulur her gün. Kadınlara şiddet, bıçaklama, ateşli silahla vurma veya tekme-tokat harap edercesine dövme hemen her gün okuduğumuz haberler. Yol verme-vermeme kavgaları tırafikte ölümlerle sonuçlanıyor. Hemen her gün kimi tuzu kuru sivil toplum kuruluşu mensupları, ellerinde vurucu cümleler yazan afişlerle yürüyorlar. Onlar sınır tanımayarak izin verilen yollardan taşıyor, polis bunu önlemek için biber gazı  sıkıyor, yaralanmalar, ölümler orada da deva ediyor.

Bu şiddet nereye kadar ulaşacak bilinmiyor. Her gün birkaç aile ocağına ateş düşüyor.

Elbette düşünen insanlar da var. Bu sorun nasıl çözülecek diye kafa yoranlar da.

Nafile.

Genlerimizde şiddet  var. Savaşçı bir milletin fertleriyiz.

Etrafınıza bir bakınız. Hangi siyasi kitle olursa olsun, hangi dini kitle olursa olsun, hangi meslek birliği, gönül birliği dernek mensupları olursa olsun. Bakınız her birinin kahramanları var. Şehitleri var, ölüleri, uluları var. Ama hepsinin, ölülerin ve uluların ve şehitlerin hepsinin ortak özelliği kavga adamı oluşlarıdır.

Adnan Menderes’ten Deniz Gezmiş’e, Mehmet Akif’ten  Mahir Çayan’a hemen hepsi kavga adamıdır ve bir kitlenin kahramanıdır.

Hatıralarımıza kazıdığımız bütün büyük adamlar, büyük adam değeri yüklediğimiz insanlar hep kavga, mücadele, çekişme, tartışma, niza adamıdır.

En yüksek değerimiz bir davası olmak, kavgası olmak, meselesi olmak. Bu dava ve kavga için gözünü budaktan esirgememek, gerektiğinde canını vermek, davaya ihanet etmemek, ailesinden, akrabalarından gerektiğinde vaz geçerek davasına hizmet etmek en yüksek değerimizdir.

Bu değerlerle yaşayan insanlarda şiddet en tabi, en fıtri özelliktir. Bu özelliği taşımayanlar da, bu özellikteki insanlara hayran olarak hayatını tamamlıyor.

Bir kavgada dayak yemek, üstün gelmemek çok ayıp, utanılacak bir durumdur. Vuruldu kırdılı erkek tam erkektir. Erkeklik gücün, eziciliğin, galibiyetin sıfatıdır. Böyle bir toplumda dünyaya gelen çocuklarımız, genlerinde getirdiklerinden başka eğitim ve öğretimle de bu duyguyu en yüksek değer olarak algılıyor.

Şiddet bizim genlerimizin ve eğitim-öğretimimizin ürünüdür.

O halde şiddete karşıymış gibi davranıp, konuşup birbirimiz aldatmak niye?

Biz buyuz.

Bir hatıra ile noktalayalım:

İstanbul’da Sümbül Sinan Medresesi’nde İLESAM İstanbul Şubesi konumlanmıştı. Medreseyi Balkan Türkleri derneği de paylaşıyordu. Sağın az gelişmiş aydınları İLESAM çay bahçesine gelip oturuyor, geyik muhabbeti yapıyor, vatan-millet-Sakarya kurtarıyorlardı. İLESAM İlim, edebiyat, sanat eseri üretmiş insanların telif haklarını arayan yarı resmi bir sivil toplum kuruluşudur. Dernek ve vakıf değildir. Meslek birliğidir. O zaman İstanbul Şube Başkanı da günümüzün Karacaoğlan’ı şair Mehmet Zeki Akdağ idi.

Ben de oraya gidiyordum üye olarak. Ama az gelişmiş aydınlar ile tanışmıyor ve onların meclislerine katılmıyordum.

Mehmet Zeki Akdağ ile mesleki birlikte çalışmışlığımız da vardı. Odasında oturup laflıyorduk. Ayhan İnal, Mualla Orhon, Tahir Kutsi Makal, Ahmet Özdemir, Nejat Muallimoğlu ve daha başkaları da gelir, odada edebi sohbetler yapardık.

Bir defasında Nejat Muallimoğlu ile ben odada kalmıştık. Zeki bey de helaya gidip gelmişti. Ellerini ovalarken, sularını kurutmak için dertlendi.

-Kapının önünde kızlar oğlanlar öpüşüyorlar, dedi. Belli ki bundan hoşnut değildi. Ben de kzı bizim kızımız değilse ne sakıncası var, yeter ki kavga etmesinler dedim. Nejat Muallimoğlu da bana hak verdi. Zeki bey pek hoşlanmadı bu yanıttan. Ama bir şey de söylemedi. Ben de aslında biraz toplumsal eleştiri yüklemiştim bu söze.

Şaka maka ama gerçek bu, gençlerin kavga etmesi daha çok hoşumuza gidiyor. Oğullarımızın kavga ederken nasıl da yumruk salladığı ile övünüyoruz. Birbirini seven insanlar gördük mü onları hafife alıyoruz.

 Orta kuşak insanlarının en büyük hayıflanmaları şu değil mi?

Gençlik mahvoldu, bunların hiçbir davaları yok. Bunlar sevgenç. Sevgenç olmak son derece aşağılanan bir durum.

 Böyle bir toplum şiddet tarlası değil de nedir Allah aşkına. Kimsenin şüphesi olmasın biz şiddeti severiz. Şiddet güç, erkeklik göstergesidir. Her gün daha çok kadın ölecek, her gün daha çok çocuk tacize uğrayacak, ezilenler nüfusun büyük çoğunluğu olacak. Keahin miyim neyim!