Her toplumda kadın olmak zordu ve zor olamaya da devam edecek. 
Bu zorluğun içtimai yani toplumsal, bireysel, dinsel, mezhepsel, siyasi, ekonomik psikolojik ve ya fizyolojik binlerce nedenleri var ve o nedenlere girmek istemiyorum.
Bu ve bunun gibi konu başlıklarını senelerdir isimlerinin önünde bir kulaç unvan olan koca koca adamlar her fırsatta konuştu, evine gitti eşine şiddet uyguladı.
Ertesi gün, şiddetin her türlüsüne de karşıyım demeyi ihmal etmedi.
Oysa ben size bir gerçeği sunmak istiyorum. 
Bundan senelerce öncesinden, yârin ellerini tutmanın yasak sayıldığı yıllarda, toplumsal yargıları kırıp ben buradayım diyen bir kadından söz etmek istiyorum.
Binlerce hatta onbinlerce kadına var olmayı öğreten kadından.
Yani Sezen’den.
Sayın demesem alınmayacak birinden.
Bir öğreti Hocasından!
Neler öğretmedi ki Sezen!
Sevmeyi öğretti.
Aşkı öğretti.
Bir lodos kürek ve kayıkla denize açılıp duygularını denize dökmeyi öğretti.
Uzak diyarlarda olsa da, yasak aşkına yanmayı ama dert yanmamayı, dik durmayı öğretti.
Adını saklamayı öğretti.
Susmayı öğretti.
Kedilerle mutlu olmayı, şehre gelecek bir filmle gülümsemeyi öğretti.
Kadın ve ya erkek, kimsenin masum olamayacağını öğretti.
Günaha batma hakkımızın da olduğunu öğretti.
Kimi kültürel emperyalizm der, kimi öğreti der.
Her deyişe saygım vardı ama saygı duyamayacağım tek şey, Sezen gerçeğinin olmadığını söylemek olurdu.
 Ama beni Sezen’e bağlayan tek ve yegâne şey bir kadının kendi kendine yapabileceği en büyük terapiyi yapması oldu.
Freud’un terapi için konuşma tedavisidir tezi doğru ise; 
Bunun en büyük örneği, hem kendisi hem de toplum için Sezen’dir desek, eksik ama yerinde bir tespit olurdu!
İnsan kendinin nasıl doktoru olur diye bana sorsalar, hiç düşünmeden Sezen gibi derdim.
Sevmiş belli ki kadın.
Yanmış belli.
Ağlamış!
Sızlamış ama sızlanmamış!
Bu ne asil di duruştur ki şu cümleleri yazabilmiş;
Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi yerime koy birini koyabilirsen
Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi dur o sarı odalarda durabilirsen
Ben sen sen diye bittim oğlum
Hadi bakalım unut unutabilirsen
Ben seni yudum yudum içtim oğlum
Hadi ol eskisi gibi olabilirsen
Uzak benden aşk uzak artık
Kanun mudur bu yasaklık
İnan içimde yok fesatlık
Alırım başımı giderim efeler gibi
Efeler gibi hey
Aşkını öyle sızı ve serzeniş içine sokmuş ki, seni ne kadar sevsem yansam da, ben senden alacağım ne varsa aldım.
Şimdi ta Ankara’ya kadar yolun var.
Bunun adı özgüven ve kadınca duruştur.
Bunun adı bencillik olmasa da bensiz de olmaz demektir.
Hadi şimdi sizi terk edenlerle haykırın.
‘Ben seni yudum yudum içtim oğlum.
Hadi ol eskisi gibi olabilirsen’
Doğru yolda olana selam olsun!