İnsanları, insanlara rağmen sevmek çok kolay değil. Belki de bu yüzden binlerce yıldır bütün dinler, bilge insanlar, ruh bilimiyle uğraşanlar bu konunun öneminden bahsetmekteler.
Çin’li bir bilgenin kabristanı gezerken taşların üzerinde ki övgüleri okuduktan sonra, yanında ki öğrencisine dönerek; “Galiba, bu dünyanın düzelmesi için biricik çare; yaşayanların hepsini öldürmek, ölüleri diriltmektir”

Affetmek ve Unutmak En Büyük Silah

Toplumu kin öfke, korku yayarak ve sevgi dilini rafa kaldırarak, bir dönem başarılı olmak mümkündür. Ama uzun vade de hepsi tarih sahnesinden silinip giderler. Hitler, insanları Alman ırkının üstünlüğüne inandırıp, insanları nefret temeli üzerinde örgütledi ve başarı kazandı. Alman insanının lügat’ından sevgi kavramı çıkartıldı. İnsanlar sırf Yahudi, Çingene..vb oldukları için katledildi. Sonuç da kim Hitler’in mezarını ziyaret ediyor ve onu sevip sayıyor. Nefret sembolü olmuş A.Hitler, mazlum Türk işçi ailelerinin evlerini ateşe vererek kundaklayan nefretle kinle yoğrulmuş, Alman ırkçılarının ilahı olmaya devam edebilir ama dünyanın en etkili silahının sevgi olduğunu bilen güçlü insanlar onu tarihe havale etmişlerdir. Bırakın nefret etmeyi, sadece unutarak en büyük intikamlarını almışlardır.
Gel Gel Ne Olursan Yine Gel
Şu an dünyanın dört bir tarafından sevgi dilini duymak ve o güzel insanın yaşadığı toprakların havasını solumak için yüzlerce yıldır, insanlar büyük bir heyecanla Mevlana ya koşmaktadırlar.

Yahudi Bilim Adamları Türk Üniversitelerinde
O dönemlerde ülkesinden kaçan Alman vatandaşlarına kucak açan genç Türkiye Cumhuriyeti bu sevgi hareketinin karşılığını fazlasıyla almıştır. Türk hükümetinin kendisinin kovduğu kişilerle temas kurduğunu öğrenen Hitler 8 Mayıs 1933 günü Berlin’deki makamına öfkeyle gelerek “Benim ortadan kaldırmak istediğim bu Yahudi alayını Mustafa Kemal koruyamaz. Buna müsaade veremem.” diye tehditte bulunur ve Atatürk’e “Bu komünist profesörleri ülkenize sokmayınız” mesajı gönderir. Atatürk bu bilgi kendisine iletildiğinde Hariciye Vekili Tevfik Rüştü (Aras) ve Maarif Vekili Dr. Reşit Galip’e “Bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez” diyerek Türkiye’ye sığınmak ve Türk Üniversitelerinde görev yapmak isteyen Alman profesörlerle ilgili işlemlerin hızlandırılması talimatını verir. Türk üniversitelerinde görev yapan ve kalıcı eserler bırakan bu yabancı hocaların girişimiyle tıptan mühendisliğe, tarımdan edebiyata, müzikten güzel sanatlara hemen hemen tüm dallarda öğretim geliştirilmiş, günümüzde çoğu hayatta olan bir sonraki kuşak bilim adamları yetiştirilmişti.

Sevgi-Nefret Çizgisi
Bir ucu sevgi, diğer ucu nefret olan o uzun çizgide nerede durduğunuz sizin fotoğrafınızın tarifidir. 
Çizgide Nefrete yaklaştıkça hayatınız hapse döner, Sınırlarınız artar ve hayatınız kararır. İsyan eder, kin güder ve entrikanın parçası olursunuz. Ruhsal, bedensel ve zihinsel hastalıklarla tanışırsınız. Ahlaksızlık, sizin için doğal olmaya başlar. Nefrete yaklaştıkça doğrular yanlış, yanlışlar doğru olur. Nefretin doğurduğu kin ve öfke şeytanın sermayesidir. 
Çizgide nefrete yaklaştıkça; pişmanlıklar, kayıplar, dramlar ve “keşke…” ve “Şeytana uydum bir kere…” ile başlayan cümlelerimiz olur.

Çizgide sevgiye yaklaştıkça; hapisten, özgürlüğe ve uyuma yönelirsiniz. Hayatınız berraklaşır ve çatışmadan uzlaşmaya yönelirsiniz. Kin gütmek yerine, affetmeyi öğrenmeye başlarsınız. Ruhsal ve bedensel sağlığa kavuşurken, zihinsel olarak veriminizin arttığını görürsünüz. Her şey eşyanın tabiatına uymaya başlar. Sahte gülümsemeler, içten ve doğal olmaya başlar.

 Çizgide, Sevgiye yaklaşmanız dileğiyle