Dünyada hangi duygu insanı yüceltir? Hangi duygu insanı, insan yapar? Hangi his fedakârlık yaptırabilir? Hangi dokunuş göklere uçurur? Hangi duygu barış içinde, mutlu ve müreffeh bir toplum yapar?
Bir anne evladına nasıl sabırla bakar. Bir baba nasıl derya denizdir.
İşimizi sevmemizin en büyük nedeni nedir?
Neden gönül veririz bir işe?
Neden gün sayar, neden bekleriz güzel bir günü…
Dolambaçlı yollardan çıkaran, insanın hayat amacını bulduran şey nedir?
Bütün yollar, bütün imtihanlar, sabır ve kâinata olan yaratana olan yüce güç nedir?
Önce SEVGİ sonra SEVGİ, sonra tekrar sevgi..
Her şey bir gün gelir geçer…
Can dediğiniz nedir ki? Bir gün toprak alır.
Mal dediğimiz arkamızda kalır.
Evlatlarımız size verilen kutsal emanetlerdir.
Geriye yaptıklarınız ve bıraktıklarınız ve yaşadığınız anlar kalır.
Bunlar sevgiyle bir iz bırakmışsa ne mutlu size/ne mutlu bize…
Acaba siz ölünce arkanızdan kim ağlayacak?
Acaba kaç kişi ah edecek? Kaç kişinin yüreğinde sevgi ışıltıları yansıyacak gök kubbeye doğru…
İşte bütün bu sebeplerle Belgin Turan diyor ki; “Dünyayı sevgi kurtaracak. Çünkü sevgi her derde devadır.” O bulunmaz bir ilaçtır.
Bir çocuğun yükünü ancak sevginizle aşarsınız.
İşinizi severek yapmanızın nedeni; aradığınızı orada bulduğunuz ve kendinizi gerçekleştirme fırsatı olduğu için, sayıldığınız yerde, size değer verilen, yüceltildiğiniz yerde işinizi aşkla yaparsınız ki, on kişiye bedel gücünüz ortaya çıkar.
Annenize, babanıza büyüklerinize zaman ayırmanızın nedeni gerçek koşulsuz sevgidir. Onlarda sizlere zamanında o koşulsuz sevgiyi vermişlerdir.
Arkadaşınızı, dostlarınızı seversiniz, onlarda sizi sever bu karşılıklı sevgi döngüsüdür.
Hayat eşinizi, sevdanızı seversiniz çünkü orada güven, saygı, sevgi, sadakat vardır.
Doğadan alırız sevgi kıvılcımlarını, bir çiçekte, bir kuşun melodilerinde, kâinatın kendisinde, güneşte, yıldızda, bir dost sesinde buluruz şifalanmayı, sevgiyle.
Bir başka ülkenin aşında, ekmeğinde, toprağında olmaz gözünüz eğer içinizde gerçek sevgi varsa, kendinizin olanlarla yetinir, dünyaya sevgi yayarsınız.
Kıtlık, savaşlar, tecavüzler, cana kıymalar hep sevgiden yoksunluğun ayak izleridir ve tabi sevgisizliğin…
***
Vaktiyle Hz. Süleyman, kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi. Karıncaların hepsi, tazim etmek üzere huzuruna koştular. Bir an içinde binlerce, hatta daha da fazla karınca huzura vardı. Fakat bir karınca, hemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı. O tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman, bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
“Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nuh’un ömrüyle Eyyûb’un sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş, senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın.
Karınca dile geldi:
“Padişahım! dedi, “bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma.
Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var. Göremiyorum onu.
Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: Sen şu toprak tepeyi dümdüz yol yaparsan ben de senin yolundan bu hicran kayasını kaldırır, seninle düşer kalkarım.
Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Bu toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, tepeyi dümdüz bir hale getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölebilirim, ama hiç olmazsa yalan yere bir davaya kalkışmış sayılmam ya!
Sevgiyi karıncadan öğren! O ki sevdiği için kendinden kat kat yükler yükleniyor..
Aşkın kıymetini sahibinden öğren! O ki her şeye rağmen kulum diyor..
***
Son söz diyorum ki; “Dünyayı sevgi kurtaracak. Çünkü sevgi her derde devadır.”