Bugün cümlelerimin arasına sevda sözcükleri gizledim. Birer virgül atarak çoğalttım sevdayı deniz gibi ve köpüklendirdim

“  Bugünkü insanlık kelimelerle kavga ediyor. Teknolojinin konforu var ama yitip giden bir şey var. O da HAZ. Bugünün hazzı yok. Soyut bir kavram olan mutluluğu somut kriterlere çevirmeye çalıştıkça doğruluk ekseninden uzaklaşıp, başka yönlere saptık. Tekil olan dünyanın içerisine milyonlarca dünyacıklar sığdırmaya çalıştık. Ve her birini maddiyatla adlandırdık. Eskiye özlem arttıkça yenilerini kurmaya ve içi boş dünyacıkların hazsız keyfini sürmeye devam ettik. Sevinçlerin yerini korkular, telaşlar, yalnızlıklar almaya başladı. Yorgun bedenlerin ardına gizlenmiş titrek sorgular, cevapsız sorular... Her bir küçük dünyacıkların içinde hapsoldu. Ve tıpkı bir çocuğun havaya üflediği baloncuklar gibi evrende gezinmeye başladı. Öyle kof ve boş baloncuklar havada gezinmeye başladı ki bir süre sonra yazgısı patlamaktan öteye gidemedi.”

'' Ne yapacağını bilemedi...”

Bir iki sallandı, sendeledi, yere yattı, çamura battı. Avuçlarına şarap kattı, sırtına kanat taktı, yüreğine sevda attı. Parmaklarına nota, diline şarkı, gözlerine aşk...

Ayakları saplandı...”

Dostlarının acı sözlerine katlandı, yüreğinin yalnızlığına aldandı, sevgilinin gözlerine daldı; yeşilin tonuna, çocuğun oyununa, uzun yolun sonuna karıştı.

Hayra yordu...”

Debelendi durdu, tam çıkacakken dibe vurdu. Tüm iyi niyetlerini süzgece vurdu, dibe düşenlerle mutlu oldu. Taktı parmağına sevda yüzüğünü, sıcaklığı yüreğine vurdu. 

Sözde  işbirlikçi ateşin, sözde dostane davranışlarına aldanan suyun hazin hikâyesidir.

Su titrer ateş karşısında…

Su çürür…

Ezilir, büzülür, çözülür…

Tortusu dibe düşer, su şaşkına döner.

Berrak bedenine iyi gelmez ateş. Bulanır, dumanlanır, kararır. Gölge düşer üzerine. Sonuna yaklaşır. Kendi sonunu elleriyle hazırlar. En ufak bir şey düşse üzerine titrer, bedeni dalga dalga yayılır. Sonsuza ulaşır. Sonsuzluğun sonuna paradokslarıyla yaklaşır. Elini ateşe uzatsa dumanlanır.

Kaskatı kesilir kimileyin. Ateş imdadına yetişir. Onu sarıp sarmalar. Koynuna alır. Sinesine çeker. Gerdanının en sıcak kısmına yeştirir. Öyle sever ki bırakmak istemez. Buz bir süre sonra çözülür. Tekrar özüne döner. Koynundan usulca uzaklaşmak isterken canını yakabilir. Kaş yapayım derken göz çıkartabilir. Ateşi küstürür. Yeri gelir söndürür. Şaşkına döner ateş. Küllerinden tekrar doğar. Daha hararetli harlar. Ejderhanın alevi  ne ki onun alevinin yanında. Kini artar. Damarlarında öfke gezinmeye başlar. İntikamın soğuk nefesi sıcak bedenini ürpertir. Acı ve ıstırap en yakın arkadaşları olur. Çünkü öfke ve nefret her geçen gün bedenini iyice sarıp sarmalar. Tam gerdanının ortasına yerleştirir. Ondan ayrılmaz bir daha. Tüm şeytani duyguların, düşüncelerin ortağı olur. Ateş büyür, alev olur. Suyu yakar geçer. Su ve ateşin kesişen yerinde duman hazır bekler. Ölüm sessizliğindeki sinsi suyla, her an her şeyi yok etmeye hazır kıtada  bekleyen alevli ateşin bitmeyen kavgalarından nasibini alan her zaman duman olur. Duman, dumanı kovalar. Kara bir bulut her ikisinin üzerine yuva yapar. Sinsice bekler. Kim kazanır, kim kaybeder muammada kalır.   

Sevda kaçsın çayınıza…