Keşke 11 Ağustos 1999 yılında meydana gelen ve tüm Marmara Bölgesi'nde hissedilen, memleketimizi derin bir yas ve ekonomik buhrana sürükleyen, vicdanları yaralayan, yürekleri yakan, devletimizin içine dönüp eksiklikleri, çarpık siyasi ve bürokratik düzeni sorgulamasına vesile olan Gölcük depreminden sonra yenilenen yapı yönetmeliğine binayen çürük oluğu varsayılan 2000 yılından önce yapılmış binaları deprem yıkmadan gerçek bir kentsel dönüşümle, binada yaşayanları madur etmeden ve haklarını teslim ederek yıkıp yerine yenileri yapılsaydı, bugün 2023 depreminde bu kadar insan enkaz altında can vermeseydi.

Biliyorum çok uzun bir cümle oldu ama bu acı kısacık bir cümleye sığamayacak kadar büyük.

Yıkılan her bina, yitirilen her can milli servettir. Bir insan yetiştirmenin maliyetini tahayyül edin.. Doğumundan eğitimine ne emeklerle... Ayrıca sadece binası ile değil çay kaşığından tutun da kıyafet, mobilya, beyaz eşya, kilerdeki gıdasına, otomobili, traktörü ziyan olan herşey milli servet.

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen bu büyük deprem felaketinden sonra birlik içerisinde yavaş yavaş yaralar sarılırken şimdi vatandaş olarak "SESİMİ DUYAN VAR MI" deme sırası bizde. Çünkü milyonlarca vatandaşımız yüksek deprem riski olan bölgelerde ikamet etmekte. Riskli yapılarda oturmakta ve makus kaderlerini değiştirecek bir adım beklemekte. Yıkılan 10 şehirde kaybedilenlerin acısı tüm ülkede en derinden hissedildi çünkü. Çünkü herkes empati yaptı. Çünkü gün gelecek, kendi şehirlerinde de deprem olacak ve aynı kadere maruz kalacaklar.. Biliyorlar. Biliyorlar ama ellerinden bir şey gelmiyor. Vakur milletimiz aciziyeti yüksek sesle dile getirmiyor ama çaresiz. Sessiz çığlıklar artık işitilmeli. Talep; hayatta kalabilmek.

Yeni binanın yıkılmasının sorumluları belli. Mühendisi, müteahiti, betoncusu, demircisi, taşeronu, mimarı, teknisyeni, ustası, şantiye şefi, bürokratı, siyasetçisi, her kimse; Onlar kurallara uymadığı, görevlerinin gereğini yerine getirmediği için zaten cezasını alacak umarım. 2000 yılı öncesi yapılan binalarda ise sorumluluk devletimizin. Madem ki 1999 depreminden sonra yürürlükteki yapı imarı kanununun yetersizliği farkedilip bir güncelleme getirilmiştir, o halde eski yönetmeliğe göre yapılan binaların mesuliyetini devletimizin üstlenmesi gereklidir. Bir an önce bu sorumluluğun bilinci ile insanlarımız ölmeden bu riskli binalar vatandaştan bir beklenti içine girilmeden, vazife bilinci ile devlet hazinesi tarafından yerinde dönüştürülüp yeniden inşaa edilmeli. DEVLETİN  EN BÜYÜK HAZİNESİ VATANDAŞIDIR.

Belki bu dönüşümler için hazineden milyarlar harcamak gerekecek ama milyarlar harcarsanız enkaz altında yitip giden tek bir can geri gelmeyecek.

Yalancı mıyım?