Yirminci yüzyıl bitti, on yedi yıldır yirmi birinci yüzyılı tüketiyoruz. Hızlı gidiyor diye değişim an be an endişeye düşüyorum. Değişim, gelişim sağlar mı sağlamaz mı muamma, zira hızla hayata girip, hızla hayatlarımızdan çıkıyor bir çoğu. Elediklerimiz, kabul görmeyen bir çok şekil, uygulama hayatımızdan çıktı, bir çoğu unutuldu. Yüzeysel olan, hayatlarımız da kolaylık ve mutluluğu getirmeyen tüm uygulamalar da, insan tavrı böyle olacaktır, unutulacaktır.

Yenilik ve farklı uygulamaların, özellikle meta anlamın da ki türleri üreticinin dayatması ile kapitalist zorlama şekilleri ile bir süre tutunsa da insanın kendine özgü hegemonyasına yenik düşüyor. Son yıllarla birlikte, insan ve tüketici eşleşmesi daha sıkça görülmeye, saplar bu birliktelik üzerin de yapılmaya başlanır oldu. Yüreklerimiz bazen aklımıza, tavır ve davranışlarımıza olumlu, pozitif mesajlar göndermektedir. Yürek sesimizi hep dinlesek, halen hayatımız da olan bir çok saçma uygulama ya da ücret karşılığı aldığımız tüketme halinden de kurtulacağız. Hatırlarsınız yirmi, otuz  yıl öncesi çağrı cihazlar vardı. Bir çoğumuz çok kısıtlı işlevi olmasına rağmen çokça paralar ödeyerek sahiplenmeye çalıştık bu cihazları. Milyonlarca adet cihaz çöplere gitti, üç beş yıl dahi kullanılmadan. Para yönü dışın da birde kaynak yönü var meselenin. Dünyamızın kaynaklarını tüketiyoruz, ekolojik dengeleri bozarak ve hayatımıza akılcı ve kolaylaştırıcı faydalar katmadan.

Soyut hayatlarımızda da hızlı değişmeler var, hangisi ne kadar hüküm sürer, yaşayıp göreceğiz. Fazla değil yirmi yıl sonra birileri bu benim anneannem “pelinsu” bu benim büyükbabam “berke” diye tanıştıracak. Yüzeysel değişimler kime ne kadar negatif etkisi olur, tartışılır. Vefa, dayanışma, arkadaşça, dostça cefa çekme halleri, yürekli hallerimiz yok edilmez, unutulmaz ise sorun yok gibi. Önceki kuşaklardan bizlere bizlerden de sonraki kuşaklara ulaşmasını istediğim önemli kazanımlarından biri olmalı tevazu. Tevazu için de olmak için de iletişim için de olmak, sosyal olmak gerekli. Madde, meta, materyalden uzaklaşıp, yüreklerimizin sağlam ve değerli kavram ve meziyetler ile doldurulması, yüzeysellikten kaçılması ne muazzam. Bilim ve teknoloji hızlı gelişmeleriyle hayatlarımıza kolaylıklar sunar iken, yüreklerimiz ve hayallerimizden bir şeyler eksiltmemeli. Eksiltir ise çok şeyi kolay yapar, kolay yaşarız. Yürek dilimiz az konuşur, az ihtiyaç duyulanlardan olur. Abartılı haliyle kendimizi kullandığımız meta haline, araç gereç, eşya haline getirmiş oluruz. Hani bir sözümüz vardı, yürekli ve mutlu yaşayacaktık, unuttuk ya da önemsiz görmeye mi başladık?