Ömür saatimiz durmadan, duraksamadan çalışıyor. Çok küçük yaşta başlar “SEN NEREDEN BİLECEKSİN” serzenişine muhatap olma hallerimiz. Hayata tutunma tercihlerimiz, kararlarımız, yönlendirme ve dayatmalarla, bazılarımız da 8-10 yaşların da çıraklık, kalfalık serüveni başlar, bazılarımız da ise eğitim, öğretim yılları. Ne yapsak da, her durumda iki değerlendirmeden birine muhatabızdır. Muhataplarımız kendi bilgi ve yeterliliklerine göre hayat sürecimizin farklı zamanları ve fark eden soruları ile ya hayata müdahil kılarlar bizi, ya da sen bilemezsin der, hayat dairesinin dışında tutarlar.
 
İlk paragraf dahi, anıları, düşüncelerinizde ön saflara getirmiştir. Bebe iken azcık büyüdük çocuk yaşlardayız. Arkadaşlarımız olduğu gibi büyüklerin sohbetlerine de pürdikkat dinleyici olma yıllarımız. Olur ya bende iki laf edeyim, sohbete gireyim diye ne çok çabalamalarımız olmuştur. Her sohbete girme çabamız da “sen ne anlarsın”  “sen bilmezsin”  “bücüre bak”  “el kadar çocuksun” serzenişleri ile hep oyun sahası dışına itilmişizdir. O yıllarımız otorite ve güç kullanma hallerinden uzak, en çılgın halimizle ağlamış ya da küsmüşüzdür. O yıllar tüm olumsuz halleriyle olsa da yaşasak diye hayıflansak da bitmiştir, büyümüşüzdür. Zor ve daha sıkıntılı olan dönem başlamıştır.
Küsmek ya da ağlamak da kurtaramaz olur bizi. Hayattaki eğilimiz ne ise, aldığımız eğitim, öğretim ne ise, konuya uyarlanabilecek her sorunun muhatabıyızdır. Benim bilgim yok, branşım değil, bu konu da uzman değilim, kendimi yeterli bulmuyorum cevapları hiçbir şekilde kabul görmez. Bilmedi isen, dudak ucu gülmelere, aşağılanmalara,
eleştirilmelere açık ve dinleyici, kabul etme gereği var. Doktor olacaksın “yanlarım ağrıyor” serzenişine, şikayetine cevap vermeyecek, çözümler üretemeyeceksin, benim branşım değil diye bir de başından savma taktikleri. Elektrik teknisyeni ol, mühendisi ol, akademisyen kimliklerin olsun, kimin umurunda. Elektrikle çalışan her cihazla alakalı sorun ve açıklamalara mutlak çözüm üretmen gerekir. Öyle durumlara denk gelirsin ki, güler misin, ağlar mısın halleridir. Elektrikler kesildi ve kesinti uzun sürdü ise vay haline “hani ülkemde elektrik sorunu uzun süre yok demiştin” serzenişine muhatapsın. Analitik açıklamalarını, mikro ve makro hesaplarını, denk gelebilecek kötü bir arıza ihtimali gibi açıklamaları yapma daha iyi, elektrik ne zaman gelir sorusunu cevaplamadığın sürece mühendisliğin boşuna. Kuaför salonun da birkaç yıldır çalışan bir gençsin, cevaplama yapamayacağın soru ya da uygulanması zor isteklerin olmasın daha iyi. Annenden başla teyzeler, halalar, komşular onların güzel olması, güzel kalması, yaşlanmaması birinci derece görevin, sorumluluğun.
 
Büyüyorsun, büyüyoruz, toplum olarak, halk olarak büyümeyi halen becerebilmiş değiliz. Halk olarak olumsuz sonuç ve sebeplerini paslayacak biri olsun yeter yaklaşımından çıkamıyoruz. Geleneksel mi devam eder, kültürümüz mü böyle bilmiyorum. Bilim, teknoloji derken bayağı yolda alındı. Ülkemde icat anlamında yüz güldürecek sonuçlar olmasa da, her yeniyi hızla tüketiyor, hayatımıza alıyoruz.
Örneklere çok takılmasanız da “SEN BİLİRSİN” sorusuna hep muhatapsınız. Yaşınızın ilerlemesi, emeklilik halleriniz, segment ve branş farklılıkları, sorulardan kurtulmanıza gerekçe değil, biz böyleyiz.