2019 yılında yapılması gereken sınırsız yetkilerle donatılmış ‘’Türk tipi Cumhurbaşkanlığı’’ seçiminin hangi ihtiyaçtan olduğu anlaşılmayan bir sebeple 24 Haziran tarihinde yapılacağı açıklanmıştır.

Hiç de sürpriz olmayan bu gelişme ile baskın seçimden medet uman iktidar, özelliklede yavru muhalefet sayesinde ülkemiz prematüre bir seçim havasına girmiştir. Ne diyelim hayırlı, uğurlu olsun. 

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kuvvetler ayrımından, çoğulculuktan, bağımsız yargıdan, özgür basından ve ifade özgürlüğünden yana tavır koyan, tek adam yönetimine Hayır! Diyen Türk halkının sandığa yansıyan tercihi ne yazık ki mühürsüz zarf hukuksuzluğu ile gasp edilmiştir.

Türk halkı, 24 Hazirandaki iradesi ile bu hukuksuzluğa ve fiili tek adam yönetimine akılcı ve çağdaş değerlere sahip çıkarak dur! Diyecektir. 

24 Haziran da Cumhuriyetimiz bir reklam arası veya duraklama dönemi olmadığını, Türk halkının karakterine ve yaratılışına en uygun yönetim şeklinin halk idaresine dayalı Cumhuriyet olduğunu, Cumhuriyetin fazilet olduğunu ve ondan asla vazgeçmeyeceğini gösterecektir.

Bizans’tan Osmanlıya miras kalan entrika geleneğinin günümüz temsilcileri, Anadolu’muzun feraset tevazu ve alçak gönüllülük timsali aziz halkının şimdilik vicdanında yargılanacak ve hak ettiği dersi mutlaka alacaktır.  

Bu seçimler ile cumhurbaşkanının yanı sıra Cumhurbaşkanınca her an fesih edilebilecek yeni TBMM yani 600 kişiden oluşacak 27.dönem milletvekillerini de seçeceğiz. 

YSK’nın seçim takvimini açıklaması ile birlikte her siyasi görüşten, milletvekilliği yeterlilikleri sağlayanlar aday adaylıklarını açıklamaya başladılar. Bu kapsamda kısa bir zaman aralığına sıkıştırılan ve çoğunlukla da Ramazan ayının manevi atmosferinde geçecek olan propaganda dönemine ve kıyasıyı bir mücadeleye da şahitlik edeceğiz. Önceki deneyimlerimize dayanarak bazı siyasi partilerin ibadethaneleri, kutsal gece ve günleri, kısacası dinimizi siyasete alet etmesi ve son haddine kadar istismar edilmesi asla şaşırtıcı olmayacaktır. 

Öte yandan Cumhuriyetin kuruluş değerlerine, demokrasiye, Anayasamızın değiştirilemez maddelerine sahip çıkmak, özgürlüklerin ve parlamenter sistemin yeniden kazanımı için yola çıkan milletvekilliği aday adaylarımıza başarılar diliyorum.

Seçilecek vekillerimizin birinci meclis ruhu ile ettikleri yeminine sadık kalarak girişecekleri demokratik mücadelede biz Atatürkçüler her zaman yanlarında olacağız.

Biliyorsunuz ki; ‘’………….; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolaylı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, Resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar….. Milletvekili seçilemezler.’’ 

Ancak iktidar partisinden milletvekili seçildikten sonra bu fillerin hiçbir anlamı ve önemi yoktur. Yani her şey hendeği geçene kadardır. Yaşadığımız son 14 yıl bunun örnekleri ile doludur.

TCK;  yukarıda yazılı fiilleri yüz kızartıcı suç kapsamında değerlendirir ama nedense kamuya ait arazileri parsel parsel cemaat çetelerine peşkeş çeken belediye başkanlarını ve bunu bildiği halde ses çıkartmayan özgün ağırlıklı, kozmik oda fatihi zevatın yüzü hiç kızarmaz. Çünkü kutlu davaya giden yolda saflar hep sıkı tutulmalıdır ve kanunlar siyasallaşan hukuk eli ile iktidara karşı uygulanamaz

Bunun içindir ki; Gazi meclis kürsünde namus ve şerefleri üzerine yemin edenlerin, sorumlu ve borçlu oldukları halka değil partilerinin itibarını önceleyerek, suçlamaların muhataplarını ne yüce divana nede yargılanmak üzere dokunulmazlıklarının kaldırmasına asla şahit olamadık.

İşin bir acı yönü de mütedeyyin vatandaşlarımızın sömürülen dini duygularının yarattığı körlük nedeni ile yaşanan ahlaksızlıkları görmemesi veya görmek istememesidir.

Bunun geleneksel bir alt yapısı olduğunu da ne yazık ki kabul etmek gerekir. Zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma gibi fiiller, bireye doğrudan zarar vermediği sürece toplumca çok da bir suç olarak karşılık görmemektedir. Öyle ya ‘’yüz kızartıcı’’ yani ‘’anlık mahcubiyet ‘’o kadar. Mesela bahçenize giren bir teyzeyi çiçek dalı kopartırken yakalarsınız ve neden yaptığını sorarsınız. Hiç oralı olmaz ve çalıntı dalın daha iyi tuttuğunu söyler ve çeker gider. Eğer koparttığı meyve ise ‘’göz hakkı ‘’der. Askerde arkadaşının botunu çalar ’’hırsızlık değil yer değiştirme’’ der. ’’Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür’’ veya ‘’komşu boncuğunu çalan gece takınır’’ gibi atasözleri bu anlayışın tanımlanmasında çok güzel örneklerdir.

Hırsızlık, adam kayırma, torpil, rüşvet ise’’ bal tutanın parmağını yalamasıdır’’ o kadar. Hele hırsızlık devletten yapılıyorsa ‘’Devletin malı deniz yemeyen keriz’’sözü tamda ‘’benim memurum işini bilir’’ anlayışının pratiğe dökülmesidir. 

Yine ahlaksızlığı mazur göstermek için en çok kullanılan örnek; ‘’Yaptıysa bile hayır için yapılmıştır’’olacaktır. Kutu kutu paralarla yakalanan bir banka genel müdürü nün ‘imam hatip lisesi yaptıracaktım’ savunması bu anlamda ibretliktir.

Eğer çalınan halkın iradesini yansıtan oy ise ’’Atı alan Üsküdar’ı geçer’’ ki buna da ‘’Minareyi çalan kılıfını hazırlar’’ derler.

İşte bu seçim yukarıda örneklemeye çalıştığım inançlı ahlaksızlıklara karşı içselleştirilmiş, gerçek ahlakın seçimi olacaktır. 

Şimdi bizler; 23 Nisan gösterilerinde küçücük çocukların kıyafetini dekolte bulan ve sahneden indiren, muhafazakar ahlaksızlığa karşı evrensel ahlakın seçimini yapacağız.

Milletvekili adaylarına ‘’ halk arasında simit yiyin’’ diye tavsiyede bulunan riyakâr ahlaka karşı Hacı Bayram Veliden, Yunus Emreden miras Anadolu ahlakının yanında olacağız.

Atanamayan ve bu nedenle girdiği bunalım sonucu intihar eden onlarca öğretmenin manevi varlıklarına bir borç olarak, ‘beyefendinin kapısında hizmetçi olurum’ diyen belediye başkanının 10.sıradan akademisyen olarak atanan sözde mütedeyyin kızına sağlanan iltimasa karşı kul hakkını savunanlar olarak seçimlerimizi yapacağız.

Biliyor ve inanıyorum ki; yeni seçilecek vekillerimiz;  her Cuma internetten bir ayet indirip, bakara-makara diyerek dini duygularını istismar eden, dinimizin değerleri ile dalga geçen, yaptığı usulsüzlüklere ve ahlaksızlıklara günah işleme özgürlüğü olarak gören, kendi akrabalarını kayırmayı ayetlerin bir gereği gibi sunan, Sümüklü din tüccarları önünde el pençe duran,  vatandaştan  ‘’dövizini bozma’’ fedakârlığı isterken, kutu kutu döviz istifleyen, Man adasına, Malta’ya veya İsviçre bankalarına para yatıranların neden olduğu itibar kaybını gazi meclisimize yeniden kazandıracaktır.

Unutulmamalıdır ki; Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir. Milli itimada layık görülenler vekilliği bir amaç olarak değil, Yüce Türk ulusu ile birlikte girişecekleri kutsal mücadeleye bir dayanak olarak görmeleri dileği ile tekrar başarılar diliyorum.

24 Haziran Aydınlık bir Türkiye için şimdiden kutlu olsun.