1 Eylül, Dünya Barış Günü. Savaşların insan bedenlerini buğday başaklarını biçen bir makine edasında biçtiği, bombaların gökyüzünden yağmur damlaları gibi yağdığı, 21.yüzyılımızda sıradan günlerden biri..
Bugün yine istatistiklere yeni veriler eklenecek, tıpkı diğer günler gibi. Irak'ta bir kadın bebeği için ağlayacak, Gazze'de bir bebek babasız kalacak. Sudan'da bir kadın tecavüze uğrayacak, bak şu an işte şimdi bir asker namlusuna bir mermi daha sürdü, ateş edecek ve etti! Bir ölüm daha!
Yine egemenler barıştan söz edecekler. Savaş hazırlıklarını tamamlamak için. Barış içinde yaşayabileceğimiz bir dünyamız olacak mı bir gün?
Eskinin tam tersine savaşlar kaide, barışlar istisna oldu. Barış, artık daha da zor ve uzak. Gün bitince yine başlayacak savaşlar kavgalar ve hatta korkuyorum kutlamalarında barış gününü kutlayan iki grubun birbirine girmesi, haberlerine gebe olmasından..
Yılın sadece bir gününü barışa ayırmak, sadece kâğıt üstünde, dünyanın nasıl bir yer olduğunu fazlasıyla anlatıyor.
Düşününce çok saçma bir olay gibi geliyor bana. Dünya barış günü sebebiyle savaşlara bir günlüğüne ara verilip taraflar düşmanlıklarını bitirip arkadaş mı olacak? 
Gün bittiğinde taraflar tekrar silahlara sarılıp, dün arkadaş olarak gördüğü kişiyi tekrar düşman olarak algılayıp vurma girişiminde mi bulunacak?
Barış denen şey teoride değil pratikte ancak işe yarar. Bu yüzden her gün barış günü olarak algılanmalı, barışa sadece kağıt üstünde bir gün vermek saçmalıkların daniskasıdır. Keşke gerçekten barış içinde geçse ve hep devam etse dediğim gün bugün. Maalesef tek bir gün bile kavgasız geçmiyor şu dünyada. Tabii temennim her günün barış günü olması, barış içinde yaşanması ama nerde!
“Kendi yarattığımız sınırlar yüzünden birbirimizi öldürmediğimiz özgür bir dünyaya..’’