Gerçek sanat insanlarını bir bakışta tanıyabilirsiniz. Çünkü onlarda çok belirgin bazı ortak özellikler vardır. Bu özellikler bize ilk başlarda sıradan, olağan gelebilir. Çünkü gündelik yaşamda pek çok kez karşılaştığımız insanlardan hiçbir fark olmaksızın, bu evrende yaşadıklarının farkındalığına varmış olmaları onları bizim için değerli kılmıştır. Bazı dönem sanatçıları ise tüm evrenin etrafında döndüğünü sanmakta ve o şekilde hareket etmektedir. Bunun sebebi bünyelerinde barındırdıkları kendini beğenme güdüsü ya da en az kendileri kadar aşağılık olan sendromlarıdır!

Bir psikolog değilim, olmak da istemezdim. Fakat insan gözlem yapabilir, ki şahsım adıma epey yapıyorum. Size üç, dört hafta önce görüştüğüm bir kişi sonrası çeşitli sebeplerin bu statüyü not düşmemi tetiklediğini ve gözlemler sonucunda bunu dillendirmenin uygun olduğunu düşünüyorum. Sözüm ona; bilinçdışı yollar ile psikoz spektrumundaki hastalıklar patlak verdiğinde grandiyoz sanrılar ile bireyin içinde bulunan üstün olma güdüsü birleştiğinde, beraberinde gelişen arzu ve istekler dolayısı ile içselleştirilen savunma mekanizmaları sonucu akıl almaz şeyler olabilir. Yanına da bir de hayatta kalma güdüsü de eklenir ise, tadından yenmez. Bu üstün olma isteği çeşitli şekilde ulaşılmaz ve aşılmaz ise eksiklik duygusuna kapılır. Oysa insan sadece insan olduğu için değerlidir. Tüm bu evrelerin sonunda bireyde gelişen aşağılık kompleksi de öyle hazin bir son hazırlar ki; birey bunun telafisini etmeye çalışsa da başaramaz. Rasyonalizasyon ve kompanzasyon diye bir şey var. Tabiî, o insan nereden bilsin bunların varlığı. Bilse insan böylesine kendini yok sayar mı?

Sanat insanlarını bir bakışta tanıyabileceğinizi söylemiştim. Bazı zamanlar gerçekten yanılabileceğinizi de belirmekte fayda görüyorum. Çünkü çoğu kez yanılıyor olabileceğiniz güçlü ve son derece yüksek bir ihtimal iken, neden ısrar ile bu insanlar biz insanları mıknatıs gibi çeker bilmiyorum, ama bildiğim tek bir şey var ise eğer; o da kesinlikle sanat adamlarının göz ile görülür, el ile tutulur bir egosunun olmaması gerektiğidir. Bu tıpkı bir güzel ambalaja sahip olmasına rağmen, garip bir tat barındıran yiyeceğe benziyor. Sonunda surat ekşitmemek için son kullanma tarihine bakıyor olduğumuzdan emin olmadan önce yapmamız gereken tek şey; her şeyin göründüğü gibi olmadığının farkına varmaktan geçiyor! 

Kitleler arası iletişim kopukluğunun en temel ve belirgin özelliği öz güven ya da kendini pek önemli hissetmek olabilir. Ki şu an sanatçı sıfatının kime yakıştığı ya da yakışacağı gerçek bir belirsizlik içeriyor. Şüphesiz bir sanatçı toplumun her kesimine dokunamaz, ama toplum dışında durarak da topluma ait olduğu söylenemez. Evet, bu iş profesyonelliği ve disiplini gerektiriyor. Keza tüm bunlar akıllarımızda belirli bir şema çiziyor olsa da, iş sadece bununla da sınırlı olmuyor. Çünkü tüm bu gereklilikler, bahsi geçen profesyonellik ile paralel bir orantıda ise, ki böyle olmasını umut etmekten başka bir seçeneğimiz yok gibi. Gidişat şimdilik pek iç açıcı durmuyor iken, kendi içerisinde çeşitli bölünmelere ile insiyatifler arasındaki dengesizliğe mahal vermemek için sanatçı bireyler kendi öz eleştirisini yapmak ile yükümlü. Ve bu yükümlülük onların zihninde eğer yeşil bir ışık yakmıyor ise, zihindeki tamlamaların tümünün gelişimi yarım kalmıştır. En içler acısı olan şey ise; belirli bir kesimin bu tür insanlara sanatçı yaftalamasını uygun görüyor olmasıdır. Bence dikkat edin!

Meslek gereği her hafta düzenli olarak birçok sanat insanı ile bir araya geliyor olmamızdan dolayı çeşitli sebepler dolayısı ile şaşkınlıklar geçiriyor olabiliriz. İnanın hiçbir şey göründüğü gibi değil. Hem de hiç değil! Belki de sizin dinlediğiniz, izlediğiniz, okuduğunuz ve onunla bir sohbet için türlü fedakarlıklar yapmaya hazır olan insanlar, size veya sözümona dünyaya başka bir biçimde bakıyor olabilir. Çünkü bu sektörün gerekliliklerinden biri de insanları kullanma sanatıdır. Nasıl baktığınız ile alakalı olan bu tanım, içerisinde bulunduğumuz bu medya kültürünün en çarpıcı ve en iğrenç yanı. Daha söylemek istediğim çok şey var olsa da, ne yazık ki dile getiremiyorum, ama umuyorum ki söylemekten çekinmediğim her şeyin sonuna dek arkasında duracak insanların var olduğuna adım kadar eminim. Ve bu duygu inanın insanı yiyip, bitiriyor!

Ve son olarak; bilinmelidir ki şu hayattaki varlık amacımız değişkenlik gösterse de, tek bir amaca hizmet ediyor. Kim ya da her ne olur ise olalım, en önemli ve hayati olan şey sahip olduğumuz insani değerler ve karşımızdaki insanlara olan belirgin duruşumuzdur. Ezilmemek, bükülmemek, çiğnenmemek için size tek tavsiyem; herkese hak ettiği değeri vermenizdir!