Temmuz 2015 ihracatımız, geçen yılın aynı ayına göre %13 azaldı.

2014 yılının ilk yedi ayında 92,5 milyar USD olan ihracatımız, 2015’in ilk yedi ayında 84,3 milyar USD’ye geriledi.

2015 yılı ihracat adına kara bir yıl oldu.

İthal malları alıp, bir kaç uygulamadan geçirip satıyorduk.

Bu yıl onu bile yapmakta zorlanıyoruz.

Hatırlayacağınız gibi; ihracatımız ocak ayında yüzde 1, şubatta yüzde 6.5, martta yüzde 14,6 oranında azalmıştı.

Nisanda binde 2 arttı, sonra tekrar mayısta yüzde 19, haziranda yüzde 6,4 azaldı.

Yıllardır ihracatta yük otomotiv sektörümüzde.

Bu sene ona da yük ağır geldi.

Yabancı pazarlar düz ve sıradan mallar istemiyor artık.

“Yabancı’dan zarfı al, üzerine pul yapıştır ve geri sat” mantığı yetmiyor.

Yaratıcı fikirler para ediyor.

Rekabet koşulları ağır, çok fazla faule maruz kalınıyor.

Bu rekabette “Fair-Play” kuralları işlemiyor.

“Ekleyeyim, süsleyeyim, kendimden bir şeyler katayım” diyemeyene, biraz da alttan vurmayana ekmek yok.

Devlet bu noktada daha fazla sanayicinin, işçinin yanında olmalı.

Kalifiye elemanların ve yaratıcı gençlerin yetişmesine önayak olmalı.

İç piyasa fiyatları düşürülmeli, yabancı rakiplerimiz ile rekabet edecek fiyatlar oluşmalı.

2014’ün ilk yedi ayından 8 milyar USD daha az ihracat yaptık.

Otomotiv %11,4, tekstil %13,3, çelik 23,6, çimento, cam seramik %13,3, madencilik %15,1, zeytin ve yağı %16,1, deri ve mamülleri %17,2 oranında azaldı.

Bu kadar ihracat kayıplarına rağmen mücevher sektörümüz medar-i iftiharımız.

Reza Zarrab ile ihracat şampiyonları ödüllü mücevher sektörü yüzde 23,8 arttı!..

Ülkeden daha fazla altın ve değerli taş yurtdışına çıktı.

Rakiplerimize kıyasla maliyetlerimiz yüksek! 

Yaratıcı fikirleri olan gençlerimiz sektörde çok az!

Beğenilmeyip, burun kıvrılan ülkeler bile pazarda rakibimiz oldu.

Hatta birçoğu bizden daha ucuz ve yaratıcı.

Dillendirilmese de yaşam ve insan kalitemiz, statülerimiz hızla düşüyor.

Markalarımız yok, farklılık yok, çeşitlilik yok, teknolojik gelişmeleri takip etmek bile yok.

Gerçi uygulayacak, yatırım yapacak güç de yok!

“Her geçen gün neden biraz daha pazar payı kaybediyoruz?” Sorusunun cevabı bu.

Bu sebeple geçen hafta Cumhurbaşkanımız ve iş adamlarımız Çin, Endonezya, Pakistan seyahatine çıktılar.

Ziyaretlerin ana gündemi ekonomi idi.

Buradaki temaslar neticesinde ihracatımızın yönü değişebilir.

Tahsilatta sorun yaşanmayan Avrupa pazarlarından Asya’ya doğru bir dönüş.

Lakin bu ülkeler de ihracatta başarılı ülkeler.

Onların bizden alım yapmasını sağlamak kolay değil.

Ama biz onlardan fazlaca mal alıyoruz.

Pirince giderken bulgurdan olmasak bari...

Genel olarak ihracatın azalması demek;

Hani Merkez Bankası’nın açıkladığı yaklaşık 400 milyar USD’nin üzerinde yabancılara borç var ya!

O borcu ödeyememek, borcumuza borç katmak demektir.

Dış ülkelere olan borcumuzu kapatabilmek için, 

Kur ve faiz yükünü azaltabilmek ve kurtulabilmek için, 

Hepsinden önemlisi “esaretten” kurtulabilmek için daha fazla ihracat yapmamız şart!!!

Ancak ve ancak ihracat ile sağlıklı büyüyebiliriz.

Ekonominin engin ufuklarında aydınlığımızı kaybetmemek için,

Ekonominin karanlıklarında bir yol bulabilmek için,

Yunanistan gibi diz çökmemek için,

Gelecek nesilllerimiz için, 

Yeni doğan çocuklarımızın özgür doğabilmesi için,

Doğa ile barışık ve dünya ile rekabetçi fikirlerimizin olması gerekiyor.

Bunun için ise pırıl pırıl gençlere ihtiyacımız var.

İşsizlik Kurumu açıklamalarına göre 15-24 yaş grubu işsiz oranı %20.

Çok yüksek!

Milyonlarca üniversite mezunu iş bulamıyor ve bunalımda.

Özellikle metropollerdeki işsiz gençlerimiz; sabahlara kadar internette savaş oyunu oynuyor.

Oyunlarında bol bol adam kesiyor.

Geçen gün bir tanıdığın çocuğu, annesine hüngür hüngür ağlayarak şikâyet ediyor. 

“Oyunda kurduğu şehre saldırılmış ve her yer kırılmış-dökülmüş, malları çalınmış.”

Çocuklarımız gerçek ile sanal dünyayı birbirinden ayıramayacak kadar çaresiz.

Yine sosyal medyada bolca seyredilmiş, fenomen olmuş bir video da; 24 yaşındaki çocuğunun internet savaşçısı öldürülüyor ve anne ortalığı birbirine katıyor.

Bilgisayarın diğer ucundaki çocukları bir güzel azarlıyor.

Sanal dünya gençlerimizin gerçeği olmuş.

Daha da kötüsü ebeveynler buna çanak tutuyor.

İş yok, alın teri yok, cepte para yok, gerçek dünya da yok, fikri zaten yok.

Kendi ayaklarının üzerinde duramayan bu gençleri; sosyal medya üzerinden örgütlerin kandırması ne kadar zor olabilir ki!!!

IŞİD’e kaçan gençlere şaşırıyoruz ama zemini bizler hazırlıyoruz.

Sonra da dövünüyoruz...

Yine gençlerimizde “neden askere gidecekmişim?” sorgulaması çok yaygın ve maalesef çoğu aile de bunu destekliyor.

O destekleyen babaya “askerliğini yapmadı” diye kız vermemişlerdi.

Sabahlara kadar internette adam kesme oyunu oynayan gençlerimizden, ihracatımızı artıracak, ülkemizi dar boğazdan çıkaracak yeni fikirler ve üretim beklemek çok saçma değil mi?..

Aynı şekilde vatan söz konusu olduğunda; stratejisinin olmasını beklemek, askere gitmesini beklemek çok saçma değil mi?..

Çünkü vatanı sanal dünya! 

Hadi internetini kes de, telefonunu şarj ettirme de göreyim!!! 

Seni yerden yere vurur.

Bizim için vatan toprağının bölünmesi, parçalanması, kesilmesi ile; postmodern gençlerin internetinin kesilmesi aynı reaksiyona tabi...

Bizim internet kesildiğindeki umursamazlığımız ile; postmodern gençlerimizin vatan toprağının bölünmesi karşısındaki duyarsızlığı da yine aynı reaksiyona tabi...