Bugün 23 Nisan Çocuk Bayramı, baharla karışınca güzel mi güzel bir havaya daha sahip oldu. Bende bu sabah, Ankara’ya çocuklar kadar heyecanlı uyandım.
Mustafa Kemal ATATÜRK, çocukları Başkent’te kutlamalara başlamışlardı. Bugün Anıt kabir, bin bir tatlı kalple doluydu.
Akşama doğru, Ankara’da, adını söylemek istemediğim kalite bir mekandayım. Bayağı kalabalık yollar, cafeler vs. işletme yerleri…,
Aileler çocuklarıyla beraber… Eşsiz bir sevgi aile tablosu oluşturan bu hareketliliği görmek, eminim; ben kadar, bütün halkı da mutlu ediyor.
Yetişkinler, çocuklar tatil günü ve hafta ortasındaki “Çarşamba’’ gününde olma keyfinde; fırsatı kaçırmıyor, alışverişlerde,yollardalar… (Bayılıyorum kalabalık yaşam topluluklarına!)
Aslında çevremde gördüklerimden daha çok ben böyle olmasını istiyor gibiyim.
İçimde çocukluğumun 23 Nisan Çocuk Bayramı hala var. Bilinç dışa vurmuş halde… Elimde balonlar, ATATÜRK posterleri ile süslü, parlak, fosforlu kıyafetlerle hatıralarımı yaşatmak istiyorum.
Bir an kendime geldiğimde, o günlerde olmadığımı ama öyle güzel kalıcılık vermiş olan büyüklerimi, öğretmenlerimi anmadan geçemiyor, içimden kocaman bir teşekkür sunuyorum.
Abartıyor muyum ne…?
Çocukluğum mu depreşti..?
Benim çocukluğumun, 23 Nisan coşkusu yok…!
Sadece anlamsız süslerle, ‘’Neon Hareketlilik…!’’
Kahvemi yudumlarken, tıklım tıklım bahçesi dolu olan cafeye birileri geliyor, diğerleri çıkıyor. Yine de anne baba ve çocukları bir arada aynı masada görmek keyiflendiriyor beni…
Çocukların, sabah ki şölen sonrası kıyafetleri hala üzerlerinde, parıltılar nasıl da mutlu ediyor. Dönüp dönüp bakıyor, kucaklamak istiyorum, 23 Nisan Çocuklarını…
Bir tuhaflık var..!
Akşam olmak üzere ben, hala 23 Nisan çocuklarını görme peşindeyim…Gördüğüm çocuklarda eksik bir şeyler var. Sanki duygularını saklamayı başarmışlar gibi.
Hayır hayır, çevremdeki çocuklar da, sadece süslü giysilerle var. Ne bir heyecan, ne yüzlerinde mutluluk var…
Oturdukları aile masasında; bütün aile bireylerinin ellerinde lüks marka telefonlar…
Görmemek elde değil. Başımı çevirdiğim de; babanın elinde facebook açık, annenin elinde Twitter hesabı açık. Büyük erkek çocuğu başka bir oyun sitesinde, kız çocuğu 8 yaşlarında o da başka bir oyun sitesinde…Arada bir garson gelip, sipariş var mı diye soruyor. Aile bireyleri, irkilip istekte bulunuyorlar, sonra tam hızla devam “sanal oyunlara’’…!
Aman Allah’ım !
Önüme, arkama karşıma bakıyorum. Hemen hemen hepsi aynı şekilde. Arada bir baba veya anne telefon konuşması yapıyor bir başkasıyla… Yada çocuklara bir şeyler soruluyor ama yine ellerde telefon ve akıllarda ilgili sanal dünya…
Ne yazık ki, biz yetişkinler kadar çocuklarımızı da tutsak ettiğimiz sanal yaşamın, bayram gibi özel anlamlı günlerimizle, aile bütünlüğümüzü yaraladığını düşünüyorum.
Israrla kendimize dönelim.
Aile bağlarımızın gücünü radyasyon denen şeyin paramparça etmemesine dikkat edelim.
Çocuklarımıza, İnternet ortamını ne zaman kullanacağını, araştırma ve bilgilerimizi yinelemekte detaylamakta kullanabileceğimizi öğretelim. 
İnternettin, gönül bağlarımıza, aile sevgimize, iletişim haklarımıza dokunup ailemizle bir birimizi ayırıp bayramları bile fark edemeyecek kadar meşgul etmesine izin vermeyelim…
Sanal oyunların rehin aldığı, minik yüreklerin, parlak belleklerinin, çocukluğumuzun ve çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Tatlı anılarımızın, çocuklarımızla büyümesi dileğiyle...