Düğün salonları yaz aylarının vazgeçilmezidir. Her annenin babanın ve evlatların muratlarını almalarının yegâne yerleridir. O güzelim mekânlar. Ancak o nasıl bir ortamıdır. Birbirini duymadan anlarmış gibi yapılan sahte gülüşler. Derin süzmeler. Daha niceleri bugün düğün salonlarını tiye alacağız. Sözüm olsun birde sokak düğünlerini hicv edeceğim.
Gelelim derin mevzumuza, yazıyı yazalı çok oluyorda düğün sezonunun bitmesini bekledim. Kimse darılıp küsmesin diye. İleride Allah nasip ederse ben de muhtemelen bu yazdığım her bir hadise başımı gelerek “Evlad-ı Salihan’ın” düğününü o mekânlarda yapacağım.
Bakalım neler oluyor düğün salonlarında.
Normal yaşamında kadınların giyemeyecekleri kıyafetleri giydikleri, 12 aylık makyaj malzemesinin bir anda kullanımıyla oluşan kadınların, saça bulaşmış simlerle oyunların oynandığı davetlilerin bir kısmına plastik tabaklarda pasta adı verilen bir maddenin verildiği yerin adı gereksiz yere para verilip kiralanan salonlardır. Sert bir giriş oldu ama neylersin.
Bu ülkedeki düğün salonlarının çoğunda bırakın evlenmeyi, boşanılmaz bile diye düşünmekteyim.
Düğün salonları İstanbul’da ki 500T Tuzla- Cevizlibağ hattı otobüsleri gibidir. Bu otobüslerin herhangi bir kontenjanı yoktur. 
Ne kadar kişi gelirse o kadar alır. Bizim düğün salonları da aynı mantıkla çalışır. 
Çocukların tavanda dönen disko topundan yansıyıp pistte daireler çizen spotları yakalamaya çalıştığı bir ortamdır. Bu spotları yakalamaya çalışmadıkları zamanlarda birbirlerini kovalayan miniklerden kesin biri düşüp yerde zırlamaya baslar. Kısılmış gözleri ve kızarmış suratıyla sümüğünü çekip yalar. Daha sonra bu miniği oradan geçmekte olan bir amca kaldırır ve babasının yanına götürüp bırakır. Babası da hala gözyaşları dinmemiş olan bu ufaklığı kucağına oturtup ona henüz dağıtılmakta olan “dimes” kutu meyve suyunu içirir. (O nasıl bir meyve suyudur. İçsen olmaz içmesen olmaz. İçtikten üç gün sonra bile mide yanmaların devam eder.)
Yeryüzündeki samimiyet oranı en düşük ortamlardır. Orgunu alan düğün sanatçısı sıfatıyla şarkı, Türkü çalar. Bir yandan da anlaşılması güç bir tonda kelimeleri yuvarlayarak söyler. 
Arada 4-5 yaşlarında çocuklar piste atlar ve "lütfen çocuklarımızı pistten alalım" uyarısı yapılır. 
Son derece zevksiz dekore edilir bu salonlar. Bilumum parlak ve yaldızlı kumaşlar, pullu desenler, renkli tüller bu ortamlarda fazlasıyla mevcuttur. 
Plastik sandalyelere parlak kumaş geçirilir, masalara tülden örtüler serilir. Dikkat çekmeyecek tonlarda perdeler örtülür ki bu da gürültüyle beraber panik atağı beraberinde getirmesin. 
Her Türk evladı hayatı boyunca en az bir kere bu ortamda bulunmaya ebeveyni tarafından zorlanır.
Buram buram saç spreyi ve yanık külotlu çorap kokar
Türkiye’de, toplumun yapısına dair sosyolojik çıkarımların yapılabileceği en uygun salonlardır.
Bir gün yine İstanbul’da düğündeyiz. Bekârım. En önemli nokta burası… Kot, tişört giyindim çıktım. Neyse efenim, girişi aynalarla kaplı, bir binanın bodrum katında bulunan Özmutlu Düğün Salonu 5'e girdim. 
NOT: Büyük şehirlerde böyle, düğün salonunun adresini bulmakla işler bitmiyor. O labirentin içinde birde gittiğin düğün ahalisini bulman gerekiyor. Birde WC’leri ortak oluyor ya bu düğünlerin sorma gitsin.
Aklımda da "lan bu binada yaşayan insanlara yazık" gibi düşünceler. Orkestra hazır, takılar takılmış, gelin ve damat paralarla kaplı ortalıkta dolanıyor. Birazdan kaynana, kayınbaba, görümce, kayınço vs. gelin odasına çıkıp o paraları bölüşecek helal, diye düşünüyorum. Ortama eşlik eden şarkı “teklif ediyorum benimle evlenir misin” şarkısı fix menü… Kalk oğlum dans et, kısmetini bul diyecek kimsem de yok. Tek başıma, en köşeye geçtim, gelinin eski sevdalısı rolünü üstlenmiş gibi oturdum. 
Yan masada o, kalk kız oynacı teyzeler ve kısmetini düğünlerde arayan tam makyaj, bol abiye genç kızlar var. Garson, pasta ve limonatayı masama bırakmıştı bile. Fotoğrafçı, düğün salonu fotoğrafçıları da unutulmamalıdır. Bu terliksi kişiler, özellikle takı merasimi sırasında bol bol foto çeker, merasim bitince de, kim kime dum duma ortamda, ellerinde fotoğraf, fotoğraftaki kişileri aramaya başlarlar. Çok komiktir halleri, siz pistin ortasında gömlek, ceket vb. fora etmiş, kendinizden geçmiş, göbek atarken, bu terliksi yanınızda bitip, suratınızı incelerler. Kendi makinenizden fotoğraf çektirmezler bir de, kendininkileri 5-10 milyona kakalamaya çalışırlar. Minik damat ve gelinlik giymiş çocuklar gibi ayakaltında dolanıyor, büyük ihtimalle çıkışta fotoğrafları almayan insanlara pis bakışlar atacak. Kameramana gelirsek, bir Nuri Bilge Ceylan edasıyla S&K'ya mutluluklar yazan ve belediye başkanı tarafından yollanan çelenge odaklayıp duruyor. 
Ankara'nın bağlarının çalmasıyla birlikte altın sarısı masa örtülü yerlerinden kalkan insanlar çil yavrusu gibi dağılıyor. Disco topunun altındaki piste. Kafalar, omuzlar oynatılmaya başlatılıyor aynı anda. Kalk kız oynacı teyzelerin elleri, kısmet arayıcı tam makyaj düğün genç kızlarının kollarını çimdiklemeye başladı bile. 
Sıradaki parça, "hayatı tespih yaptım sallıyorum" olunca içimi korku kapladı. Her an "çal keke çal" diye orkestraya bağıran eli satırlı, bağrı yanık, delikanlı gençlerle dolabilirdi bordo, mavi ışıklarla dalgalandırılan pist. Sonra reina'ya mı gitsem lucca'ya mı karar veremedim. Kültür şoku yaşayıp belki kitap okurum  diye düşündüm de. O olmadı. 
Düğün salonların olmazsa olmazlarından biriside kız ve oğlan tarafındaki takım elbiseli ergen delikanlılar arasında ters bakışmalar olacaktır. Lakin birazdan gizli gizli sigara içmek için dışarıya çıkıldığında "birader ateşin var mı" sorusuyla ortam yumuşar ve sohbet koyulaşır. 
Genelde kız tarafında mutlaka en az bir tane aşırı makyaj yapmış ve parlak gece elbisesi giymiş 16-17 yaşlarında bir genç kız bulunur. Kendisi gülücükler dağıtarak insanlara sempati gösterisinde bulunurken etraftaki ergenleri de birbirine düşürür.
Bu aralar evlenecek yaşa gelen kuzen popülasyonu biraz dindi, arkadaşlar başlayacak gibi. 
Genelde mahalle aralarında apartmanların bodrum katlarında veya zemin katlarında bulunurlar, Uludağ gazoz tarafından yaptırılmış tabelaları bulunur ve isimleri gulsah1, gunes3 gibi postmoderen etkiler taşır. İşhanlarının alt katından bozma, duvarları ve ucube gibi duran sütunları aynalarla kapli, tavan ve duvarları adi alçıpan ile süslenmiş ve renkli ışıklarla aydınlatma yapılmıştır.
Mekanın orta yerinde yerden 40-50 cm yükseltilmiş ve halı kaplanmış sahne bulunur bu sahnenin ön kısmı dans pisti olarak ayrılmıştır. Dans pistinin üzerinde muhakkak disko tipi aynalı top asılmış olmalıdır buna çevrilmiş birkaç tane renkli halojen spotta cabasıdır.
Bu mekânlar bana göre anıtlar kurulunca saptanmalı sit alanı ilan edilmeli ve korunup kollanmalıdır. Türk mimari üslubunu ortaya koyan en belirgin unsurlar olarak tarihin kenarı varaklı sayfalarına oymalı kakmalı harflerle yazılmalıdır. 
Neyse bu mevzuları daha fazla uzatmaya gerek yok. Oksa beni kimseler düğününe çağırmayacak. İşin şakası bir tarafa Anadolu’nun gerçeği budur. Orta sınıfın yegâne eğlencesi hafta sonu düğünleridir. Allah tüm anne ve babalara evlatlarının mürüvvetlerini görmesini nasip etsin. Bizler bakalım “Evlad-ı Salihan’ın” düğününü görebilecek miyiz???