Şaklat Parmaklarını ve Her Şeyi Geri Al...
“Terör sona erecek!”
“Silah bırakılacak!”
“Askerlerimiz şehit olmayacak!”
“Analar ağlamayacak!”
“Halk terörden çok çekti, artık çekmeyecek!”
“Güvenli topraklarımız olacak!”
“Halk ölmeyecek!!!” dediler.
Bu sebepten;
“Çözüm Süreci” de dahil anayasada bir çok düzenleme yaptılar.
Kimlikleri yeniden tanımladılar,
Terör örgütleri ile barış sağladılar. Dolmabahçe’de görüşmeler yapıldı.
2009’dan beri dinliyoruz ama hâlen analarımız ağlıyor.
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde canlı bomba saldırısında 31 gencimiz hayatını kaybetti ve çok sayıda yaralı var.
Kobani’ye yardım için toplanmış gruba; öncesinde yemek verilmiş ve ardından konuşmaya geçilmiş.
Medya’da ve sosyal medyanın bir kısmı, toplanan grubun amacının uygun olup olamadığı tartışıyor.
Bir çoğu işsiz olan bu gençlerin bazıları; olaydan habersiz, karınlarını doyurmaya bile gitmiş olabilir.
Neyse ne! Gördük ki topraklarımızda “dur-duraksız” kan akıyor.
Gencecik insanlar hayata gözlerini yumdular.
Analarını ve Türkiye’yi ağlattılar.
Yetmezmiş gibi yetkililer de “Bunun Suruç ile bitmeyebileceğini” ifade ediyor.
Peki ne oldu “çözüm süreci yada terör eylemleri” için söylenenler?
Söylenenler yalan mıydı?
Hadi parmaklarını şaklat ve herşeyi geri al, sözlerini tut, ölenleri geri getir.
İmkânsız...
Nereye gittiği belli olmayan, sonu olmayan bir süreç ve plan.
Sonu görülemiyorsa planda yok demektir.
Bu da “Başı boş ve savruk ilerleniyor” anlamı taşımaz mı?
Ağızdan bir diş çıksa, başka bir diş o boşluğu doldurur.
Çözüm sürecinde oluşmuş boşluğu ise; kim nasıl doldurmuş? Belki daha ileride öğrenebileceğiz!!!
Bu süreç dâhil, yaşadığımız diğer süreçler ile öyle bir bölünmüşüz ki!
Yaşadıklarımız her seferinde öyle bir çarpıtılmış ki!
Usumuz, belleğimiz, kalbimiz yarılmış; nerede olduğumuzu, neye uğradığımızı şaşırmışız!
Paranoyağa bağlamışız!
Neye inanacağımızı bilemiyoruz! Güvenemiyoruz.
Bu olayda da;
Kimi öldürene kabahat buluyor, kimi ölene kabahat buluyor.
İşte bu kadar da vahim durumdayız!..
Aklımız, vicdanımız herşeyimiz devre dışı...
--------------------------------------------------------------      
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili.
8337 km kıyı şeridimiz mevcut.
Ama deniz ulaşmımız iyice zayıfladı.
Geçmişte limanlarımız yoktu ama Karadenizde tarifeli gemilermiz vardı.
Kıyıya sandal ile bağlantı kurulurdu.
1970 öncesi 16 dış limana, 13 iç limana tarifeli yolcu ve yük seferleri yapılırdı.
Türkiye, gelişen dünya pazarları ile birlikte büyüdü.
Bugün 190’ın üzerinde liman var.
Ama limanlarımız arasında tarifeli sefer yapan yolcu taşıyan gemiler yok.
İstanbul’un her yeri deniz, oysa orada bile tarifeli yolcu taşıyan vapurlar çok yetersiz.
Bir çoğu da kaldırıldı.
Toplum da ister istemez karayollarına yöneliyor.
İstanbul’da her gün 14 milyon kez seyahat ediliyor.
Bunun 11 milyonu toplu taşıma ile...
Metrobüsler tam anlamıyla “izdiham”.
Metrobüsler korkulu rüyamız haline geldi.
Özellikle İstanbul’da denizlerden her yere ulaşmak mümkün fakat hat ve sefer yok.
14 milyon seyahatin sadece 350 bini denizlerden yapılabiliyor.
Denizcilik işletmeleri; önce İstanbul Büyükşehir Belediyesine sonra İDO’ya ve en sonunda yabancı ortaklığa satılarak özelleştirildi.
Ve bugün iç ve dış hatta yolcu taşıyacak gemimiz kalmadı.
Vapur ile seferler özelleştirilmenin ardından azaltıldı.
1535 yılındaki kapütülasyonlarla kaybettiğimiz Türk gemilerinin “yolcu ve yük taşıma hakkı” 1923 yılında Lozan Antlaşması ile geri alınmıştı.
Ve 1926 yılında Kabotaj Kanunu çıkarıldı.
Böylece denizlerimizde, Türk gemileri ile yolcu ve yük taşınmaya başlandı.
Kabotaj Kanunu’ndan önce kendi limanlarımızda sadece yük indir-bindir işi yapabiliyorduk.
Gemi işletmeciliği yapamıyorduk.
Kabotaj Kanunu buna “dur” dedi.
Bugün ise 90 yıl önceden bile gerideyiz.
Sanki 500 yıl önceki kapütülasyonlar tekrar hortladı.
Kabotaj Kanunu sebebiyle yabancı uyruklu gemiler ve yabancı çalışanları, Türkiye limanları arasında yolcu ve yük taşıyamıyor.
Sadece yerli gemiler ve yerli çalışanları taşıyabiliyor.
Özelleştirme sonrası kaldırılan seferler; bir çeşit protesto mu acaba?
“Kabotaj Bayramı” ismi “Denizcilik Bayramı” olarak değiştirilmişti, içeriğinde de mi değiştirilmesi talep ediliyor acaba?..