Prostatla ilgili bilgi aktaran Üroloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sinan Akşit,” Prostat esas olarak erkekteki üreme sisteminin bir parçadır ve idrar kesesinin hemen çıkışında yer almaktadır. Prostat salgıları erkek üreme hücresi olan spermin kadın üreme yollarında canlı kalmasını sağlar. Prostat tüm erkek çocuklarda vardır, sonradan oluşmaz,3-4 santim boyutunda ve yaklaşık 15-20 gram ağırlığındadır. Zaman içerisinde yaşla beraber de büyümeye devam eder. Prostat yaşla doğru orantılı büyüyecektir ancak büyüme ile beraber getirdiği şikayetler orantılı değildir. Bazen ufak prostat büyümeleri ciddi problemler meydana getirebilir bazen de çok büyük prostatlar hiç bir probleme yol açmayabilir. Hangisinin iyi huylu, hangisinin kötü huylu büyüme olduğunu anlamak için rutin kontrollerle ve yapılacak basit tarama tetkikleri ileöğrenmek mümkün” dedi.

PROSTAT BELİRTİLERİNE KULAK VERMEK GEREKİR

Prostat büyümesinin belirtilerine değinen Dr. Sinan Akşit,”Normalden daha sık idrar yapma ihtiyacı,gece bu ihtiyaç için sık uyanma, ani idrar yapma ihtiyacı, istemsiz idrar kaçırma, düşük akımlı kesik kesik ve çatal işeme, idrar yaparken uzun süre bekleme ve ıkınma gereksinimi, idrar yaptıktan sonra mesanenin tam boşalamadığı hissi prostat büyümesinin ve buna bağlı şikayetlerinin bir kısmıdır. BPH (İyi huylu Prostat Büyümesi) ürolojide en sık tanı konulan hastalıktır. BPH şikayetleri zaman içerisinde değişkenlik gösterebilir. Uzun yıllar çok az düzeyde belirtiler şeklinde devam edebilir, hatta kendi kendine düzelebilir de. Daha sık idrar yapma ihtiyacı hissedilmesi veya mesaneyi tam boşaltmadazorlanmaya başlama gibi şikayetler hafif belirtilerdir bu yüzden bu gibi durumlarda biz doktorlar tedavi önermeyebiliyoruz. Ancak genellikle zamanla prostatın yaptığı şikayetlerde ilerleme gözlenir. Bu aşamadan sonra da kişiye özel tedaviler planlanır“ şeklinde konuştu.

ŞİKAYET OLSUN YA DA OLMASIN 50 YAŞINDAN SONRA RUTİN MUAYENE ŞART.

Prostatta rutin muayenelerin önemine değinen Akşit,”Her erkeğin şikayeti olsun ya da olmasın 50 yaşından itibaren rutin takipleri yapılmak zorundadır. Özellikle bazı kan tetkiklerini ve fizik muayenelerini yapmak, hastada genetik faktörleri de ortaya koyarak prostattaki büyümenin iyi huylu mu yoksa kansere doğru mu olup olmadığını belirlemede son derece önem taşımaktadır. Özellikle ailesinde prostat kanseri olan bir kişide görülme riski diğer erkeklerden iki kat daha fazladır. Dolayısı ile bu kişilerin takiplerinin daha sıkı yapılması gerekir. Ailede genetik olarak prostat kanseri riski taşıyanlarda (babasında, kardeşinde) muayenelerin en geç 40 yaşından sonra başlaması önerilmektedir. Kan tetkiki olarak da en fazla total ve serbest PSA dediğimiz değer incelenmektedir. PSA (Prostat Spesifik Antigen) değerindeki yükseklikler, yaşa bağlı uygun olmayan yüksek total PSA değerleri, prostatın boyutuna bağlı total PSA değerinin uygun olmaması, aynı şekilde serbest ve total PSA oranının uygunsuzluğu gibi ölçümler hastanın kanser riskini araştırma açısından bize yardımcı olur. Şu da çok önemli bir konu. Her PSA yüksekliği prostat kanseri demek değildir. Bu anlamda biz hastaya şunu öneriyoruz. Özellikle altta yatan başka problem yoksa PSA’nın yükselmesinin sıkı takibini istiyoruz. Eğer kritik değerler yaşına uygun olan değerlerin üstünde seyrediyorsa ve prostat muayenesinde (rektal tuşe) şüphe duyulan bir oluşum, sertlik saptanıyorsa; o zaman hastayı biyopsiye yönlendirerek tanıyı koymayı hedefliyoruz. Çıkan biyopsi sonucu ile de uygun olan tedavi ve takip programı belirlenir” ifadelerini kullandı.

DÜNYADA HER 3 KİŞİDEN BİRİNE PROSTAT KANSERİ TANISI KONULUYOR.

Prostat kanseri ile ilgili son yapılan çalışmalara ve tedavi şekillerine de değinen Akşit,” Her 5-6 erkekten birinin hayatı boyunca prostat kanseri ile karşılaşma riski bulunmaktadır. Ayrıca Dünyada her 3 dakikada bir kişiye prostat kanseri tanısıkonulurken, 14 dakikada bir de prostat kanserinebağlı yaşam kayıpları gerçekleşmektedir. Öte yandan tedavilerden bahsetmek gerekirse doktora başvuran hastaya takip için medikal tedavi uygulanır. Ancak bu prostatı hiçbir zaman ortadan kaldıracak tedavi değildir sadece kullanıldığı an itibari ile geçerli olan prostatın şikayetlerini ortadan kaldırır onu rahatlatır ama yine de bu esnada takiplerin devam ettirilmesi gerekir. 3 ay, 6 ay, 1 sene, 2 sene hasta medikal tedaviyi kullanmasına rağmen şikayetlerinde artış meydana geliyorsa bu sefer cerrahi girişimler gündeme gelir. Ameliyatlar açık ya da kapalı (TUR) yöntemlerle uygulanabilir. Ameliyatı yapan cerrahın deneyimine ve hastanın durumuna göre tedavi yöntemi belirlenir. BPH’nın özellikle kapalı yöntem (TUR) cerrahi tedavisinde son yıllarda çok sayıda teknolojik gelişme kaydedilmiştir. Lazer ve plasmakinetik enerji son gelişmelerdir. Özellikle kalp hastalığı nedeniyle kan sulandırıcı ilaçlar kullanması gerekenlerde bu yöntemler güvenlidir ve tercih edilmektedir. Bunun haricinde genel hastalıkları nedeniyle cerrahi riski bulunan hastalarda TUMT ( Transüretral mikrodalga tedavisi)+ Prostatitk stentler diğer tedavi seçenekleridir. BPH nedeniyle takipli ve PSA’sı düzgün seyreden bir hastanın zaman içerisinde bu değerleri yükselmeye başladıysa, şikayetlerine sadece idrarda ya da menide kanama eklenmiş ise, cinsel fonksiyon bozuklukları hatta yaygın kemik ağrıları oluşmaya başladıysa o zaman bu hastayı daha ayrıntılı tetkik etmek gerekir. Çeşitli ultrasonik incelemeler ve biyopsi ile tanıyı netleştirmek gerekir. Son zamanlarda biyopsi aşamasında Füzyon Biyopsi dediğimiz yöntemle, biyopsiyi MR ve Ultrasonu aynı anda yaparak şüpheli olan tek noktadan biyopsi alabilme şansını yakalıyoruz. Bu bize prostat biyopsisinde alelade almış olduğumuz prostatın birkaç yerinden biyopsiler yerine sadece şüpheli odaktan biyopsi alarak kanserin tanısını koyabilme şansını netleştiriyor. Prostat kanseri tanısı konması durumunda da hastaların umutsuzluğa kapılmasına gerek yok, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Artık tedaviler çok gelişti ve mühim olan erken teşhis. Erken teşhisle prostat kanseri yüzde 99 gibi büyük oranda tedavi edilebiliyor. Erken evre şudur:Prostat kanserinin prostat dokusu içerisinde hapsolmuş olduğu dönemdir. Burada ameliyatla;Radikal Prostat Cerrahisi ile prostat dokusu, erkek seminal bezleri uygun durumlarda peniste sertleşmeye yardımcı olan sinir dokuları korunarak komple çıkarılmaktadır. Bu cerrahi açık; Laparoskopik veya Robotik olarak yapılabilmektedir. Aynı dönem erken evre kanser vakalarında Radyoterapi ikincil efektif tedavi yöntemidir. İlerlemiş metastaz yapmış prostat kanseri tedavilerinde medikal hormon ablasyon ve kemoterapi diğer etkin tedavi yöntemleridir. Tüm hastaların radikal ameliyat veya radyoterapi-hormonoterapi ve kemoterapi sonrası rutin PSA tetkiki ile takibi esas olmaktadır” dedi.