HAZIRLAYAN: Sumru Aydın

Kanser tedavisinde yeni yöntemlerden bahseder misiniz? 

Eskiden kanser hastaları tek bir çeşit ilaç grubuyla tedavi ediliyorlardı. Bunlara kemoterapi ilaç gurubu deniyordu. Bu ilaçlar vücudun diğer hızlı bölünen hücrelerini de etkilediği için yan etkileri çok daha fazlaydı. Ve bu ilaçlar tümöre özgü değildi. Hızlı çoğalan tümöre karşı geliştirilmiş ilaçlardı. Eskiden o ilaçlar oldukça önemliydi. Günümüzde ise halen sitotoksik kemoterapi ilaçlarından vazgeçemiyoruz. Fakat tümörlerin genetik analizi çıkarılarak onlara özgü ilaçlar yapılması sağlandı. Akıllı ilaçlar sayesinde tümörü yok ederken ishal, ağız yarası, saç dökülmesi gibi yan etkileri de azaltmaktayız. Çok sayıda yeni ilaç araştırma ve geliştirme aşamasında ancak halen yan etkiler sıfıra inmiş değil. Belki birden fazla akıllı ilaç kullanılarak daha etkili bir biçimde tümörün küçültülmesi sağlanacaktır. Eskiden 6 ay ya da 1 yıllık yaşam ömründen bahsederken artık bazı hastalarda tamamen iyileşme ihtimali ortaya çıkmakta. Akıllı ilaçların yanı sıra en güncel olan konu immünoterapiler yani bağışıklık sistemini uyaran ilaçlardır. Bağışıklık sistemini baskılayan proteinlere karşı geliştirilmiş ilaçlar da artık ciddi anlamda onkoloji dünyasında yer bulan ve birçok kanser için de umut vadeden ilaçlar olarak karşımıza çıkıyor. 
Hedef tedaviler (akıllı ilaçlar) veya halk arasında daha yaygın kullanılan ismiyle nokta atışı dediğimiz tedaviler hemen hemen tüm kanserlerde kullanılmakla birlikte akciğer, bağırsak, meme, mide gibi kanser türlerinde yoğunlukla kullanılmaktadır. Şu an için ciddi anlamda her yıl yeni yeni ilaçlar onaylanır hale geldi. Yeni ilaçlar için en önemli sıkıntı bu ilaçların piyasa çıktığı anda ücretinin fazla olması. Aylık on bin yirmi bin gibi maliyetlerden söz edebiliriz.

Halk arasında kanser olan insanlarla ilgili bağışıklık sisteminin düşük olduğuna inanılır. Hatta “Vücudu kuvvetli değil” yakıştırması yapılır. Siz ne diyeceksiniz bununla ilgili? 

Aslında bununla ilgili bilimsel veriler az olmakla beraber şunu iyi biliyoruz ki vücudun bağışıklık sistemini daha güçlü hale getirdiğimizde tümörün yok edilmesi daha hızlı oluyor. Bağışıklık sistemiyle tümör arasında bir ilişki olduğu biliniyor. Eskiden de biliniyordu ama şimdi bu işin içinde daha fazla molekül olduğu daha fazla anlaşıldı. 

Bir diğer halk inanışı da kanserin büyük üzüntüler, kayıplar sonucu ortaya çıktığı hakkında. Bu konuyla ilgili bir çalışma var mı?

Elimizde böyle bir veri yok. Çünkü bunlar için çok büyük çalışmalara ihtiyaç var. Küçük çaplı araştırmalar yok değil. Üzüntü ve sıkıntı ile birçok hastalık arasında ilgi olduğu biliniyor. Kişisel tecrübe olarak şunu söyleyebilirim ki birçok hastamda keder, üzüntü yaşadıktan sonra kanser şikayetleriyle doktora başvurduklarını tespit edebiliyorum. Ama bu kişisel bir bakış açısı. Kendi hastalarımın çoğunda bu durumu görebiliyorum ama bu bir kural değil. Bazen gayet mutlu yaşarken de bir kişi bir yerindeki kitleyle bana gelebiliyor. 

Kanser hastalığıyla ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Kanser hastalığı tanısı konan bir kişi mutlaka uzman kişiler tarafından tedavi edilmelidir. Halk arasında bilinen “kansere bıçak değerse sıçrar” sözünün yanlış olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bazı hastalar kanser olduğunu öğrendikten sonra aylarca, yıllarca değişik bitki tedavileri denendikten sonra  kısa zamanda çözülecek sorunlarını daha komplike bir hale getirebiliyor. Bugün artık kanserin tedavisi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Hayatta kalım süresi oldukça uzadı. Erken tedavi çok önemli. Daha da önemlisi taramalar çok önemli. Meme, bağırsak ve rahim ağzı kanseri için taramalarımızı lütfen ihmal etmeyelim. 

Kanser hastalarına umut olması açısından neler önerebilirsiniz? Nasıl daha uzun süre sağlıklı yaşayabilirler?

Öncelikle hastaların durumu kabullenmesi bir süre alabiliyor. O zaman içerisinde psikoterapi gibi psikolojik destek ve aile desteği çok önemlidir. Artık kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olduğu gerçeğini bilmeleri gerekiyor. Toplumumuzda kanser eşittir ölümcül hastalık anlamına geliyor. Artık bunun böyle olmadığını hastaya iyi anlatmak gerekiyor. Yaşam tarzı değişiklikleri olarak sağlıklı yaşam ve beslenme öneriyoruz. Bitkisel ürünlerin kullanımını özellikle sistemik tedavi verirken kesinlikle istemiyoruz. Çünkü bu tedavinin de nadiren de olsa yan etkisi olabiliyor. Bitkisel ürün kullanıldığında verdiğimiz tedavinin mi yoksa kullanılan bitkinin mi yan etki yaptığını anlayamıyoruz. Belki de hasta için çok etkili olacak bir tedaviyi yarıda kesmek zorunda kalıyoruz. Çünkü durumun ne olduğunu çözemiyoruz. Onkoloji hastalarının doktorundan habersiz bu tarz bitkileri kullanmasını asla istemiyoruz. Ayrıca daha pozitif hastalarda daha az yan etkiye sahip olduklarını ve kanseri daha rahat atlattıklarını görüyorum. Bu durumda inanç ve moral çok önemli. Bu hastalığı şeker, tansiyon hastalığı gibi kabullenmek çok önemli. Bu şekilde yıllardır görüştüğüm hastalarım var.