HABER: MURAT UYGUR

İSTANBUL - 25-31 Ocak Dünya Cüzzam Haftası nedeniyle 27 Ocak 2017 Cuma günü (bugün) İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi Konferans Salonu’nda “Dünyada ve Ülkemizde Lepra” konulu program gerçekleştirildi.

Lepra (Cüzzam) hastalığının; nedenleri, tarihi, tedavisi konusunda katılımcıların bilgilendirildiği toplantıda İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi, herkesi lepra ile barışmaya çağırdı.

Programda Lepra (Cüzzam) hastalığı konusunda şu açıklamalara yer verildi:

Her yıl Ocak ayının son Pazar günü Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Dünya Cüzzam Günü” olarak kabul edilmiştir.

Dünyanın geri kalmış ülkelerinde, (tropikal, yarı tropikal bölgelerde fazla olmak üzere) açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının yetersizliği, iç savaşlar ve sürekli göçler nedeniyle her yıl yaklaşık 200 bin kişi Lepra (Cüzzam) hastalığına yakalanıyor.

Lepra... Halk arasında Cüzzam olarak da bilinen hastalık...

“Hansen Basili” adıyla bilinen ve Lepraya neden olan bakteri, sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok organı etkiliyor.

Lepra bir enfeksiyon hastalığı... Yani bu hastalığı yapan bir mikrop var... Hastalık dokunmakla bulaşmaz. Şimdiye kadar cüzamlılarla uğraşan sağlık personeli arasında hastalığa yakalanan yoktur. Erişkinlerin çoğu bu mikroba karşı doğal bir bağışıklığa sahiptirler.

Lepra tedavisi 2 yıllık ilaç kullanımıyla kesin olarak sağlanabiliyor.

Lepra insanın olduğu her yerde ve her zaman da vardı...

Bu mikrobu taşıyanların eski batı inanışında; lanetli ve günahkâr olduklarına inanılıyordu. Ceza olarak da içlerindeki günah hastanın bedeninde görünür hale geliyordu.

Tanrı’nın sadık hizmetkarları da inancını ispat için onlarla bir arada olmaktan kaçınmazlar, hastaları tedavi ederek çile doldururlardı.

İslam dünyasında, Dımaşk’taki Bimarhane’de cüzamlılar için ayrı bir bölümde tutulduğu biliniyor. Fas’da Babüşşeria’da şehir dışındaki mağaralarda, Endülüs’te ise yine şehir dışlarındaki özel mekânlarda kalan bu insanlar, Selçuklu döneminde şehir dışlarında tutulmuşlar.

İlk Osmanlı Cüzzamhânesi 15. yy’da Edirne’de kurulmuş bunu Üsküdar, Bursa, Lefkoşe, Kandiye ve Sakız’dakiler takip etmiş. Selçuklular gibi Osmanlılar da cüzzam hastalığının bulaşıcı olduğunu düşündüklerinden, bu binaları şehir dışlarına yapmışlar. O dönemlerde İstanbul’da, şehrin dışı olan Karacaahmet’te Yavuz Sultan Selim tarafından kurulan ve yabancı kaynaklarda “Miskinler Hastanesi” olarak belirtilen, adeta bir huzur evi ve hastane olarak uzun yıllar hizmet vermiş Üsküdar Miskinler Tekkesi.

Yakın tarihimizde Lepra hastalarına Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yer veren kişi Dr. Mazhar Osman’dır.

Ülkemizdeki hastaların tespiti ve tedavisi ile ilgili; Dr. Etem UTKU ve Dr. Türkan SAYLAN hocalarımızın çabaları her türlü takdirin ötesinde olup minnetle anıyoruz.

Lepra hastasıysanız yakınlarınızın, çevrenizdeki insanların ve hatta yeterli eğitimi almamış sağlık çalışanlarının bile sizinle temas kurmaktan kaçındığını hissedersiniz.

Oysa günümüz bilgi çağında cüzzama karşı oluşan yanlış inanışlardan ve bilgisizlikten kaynaklanan korkulara yer kalmaması gerekir

Cüzzamlı hastalar ile ilişkiyi kesmek ve onları toplumun dışına itmek yerine; anlayış, destek ve sevgi göstermek gerek.

En önemlisi de zamanında tıbbi tedavi

Tedavi zamanını geçiren ve bu hastalığın neden olduğu el ve ayak da kapanması güç yaralar, yaraya bağlı kaybedilen parmak ve ayaklar, kalıcı göz hasarları ve eklenen başka enfeksiyonlarla müdahale ve mücadele için sağlık kuruluşlarına ve yetişmiş ekiplere ihtiyaç bulunmakta.

Türkiye’de tek bir lepra hastanesi var ve bu hastanede bu hastalığı bilen bir ekip kaldı...

Hastalığı taşıyanları biliyoruz ve tedavileri için gerekli hastane altyapısını tamamladık, her türlü tıbbi müdahaleleri ve kontrolleri düzenli bir şekilde yapıyoruz.

Bakırköy Lepra Hastanesi’nin güzel bir geçmişi gelece güvenle bakan bir yüzü var. Dr. Türkan SAYLAN’ın öncülük ettiği sosyal dayanışma sonucunda devlet ve vatandaş el ele bu hastaların hem sağlık hem de yaşam alanları düzenlendi. Hastalığı ilerlemiş ve muhtaç durumda olanlar sosyal destek sağlandı. Devletin ve gönüllü kuruluşların onlara sağladıkları imkanlar sayesinde yalnız değiller artık.

Bir zamanlar kapılarını çalan olmazdı, okula gitmek diğer çocukların arasına karışmak hayaldi. Köyün çeşmesinden su almalarına bile izin verilmediği günler geride kaldı. Ve Lepralıların İstanbul’da bir evi olarak bildikleri bir hastaneleri ve ailelerinden bir parça olarak kabullendikleri Lepra çalışanları var.

İstanbul Bakırköy Genel Sekreterliği’ne bağlı İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi olarak Dünya Cüzzam Günü’nde herkesi lepra ile barışmaya çağırıyoruz.”