Eski Gürcistan Cumhurbaşkanı ve Ukrayna’nın Odessa Valisi Mihail Saakaşvili’nin facebook üzerinden yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ’da, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan çatışmalardan Rusya Devlet Başkanı Putin’i sorumlu tutması, hatta Rusya’nın Azerbaycan’ı işgal hazırlığında olduğunu iddia etmesi, Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın ve “Hazar Transit Koridoru”nun Kafkaslarda yarattığı heyecanın boyutunu göstermesi bakımından önemlidir.  
Basınımız, son günlerde Dağlık Karabağ’da yaşanmakta olan gelişmelerin arkasındaki dinamikleri merak etmiyor olmalı ki, konuyu bölgesel bir çatışma olarak görmekte ısrar ediyorlar.  Halbuki, Azerbaycan doğalgazını ve petrolünü Anadolu üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın, Adriyatik’ten Çin Denizi’ne uzanmasıyla muazzam bir “Hazar Transit Koridoru” oluşuyor.  Doğu Avrupa ülkelerini doğalgaz üzerinden kendisine bağımlı kılmaya çalışan Rusya da, Ortadoğu’da  İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu kurma çabasında olan ABD’de de Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın hayata geçiyor olmasından son derece rahatsız. ABD ve Rusya’nın tedirginliğini derinleştiren bir başka konu da, Çin ve Hindistan gibi güçlü ekonomilerin tarihi İpekyolu’nu canlandıracak bu boru hatlarına tam destek vermeleridir. 
Azerbaycan başta olmak üzere, Asya coğrafyasının petrol ve doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak olan Hazar Transit Koridoru hem Rusya’ya hem de ABD’ye rakip çok ciddi bir oluşum olarak öne çıkmaktadır. Ve bu koridorun önemli bir bölümü de hayata geçirilmiş durumdadır. 
Yukarda sözünü ettiğimiz nedenlerden dolayı, Hazar Transit Koridoru’nun hayata geçirilmesine, ABD ve Rusya’nın çok ciddi tepkileri olacaktır. AB ülkelerini doğalgaz üzerinden kendilerine bağımlı kılmak isteyen ABD ve Rusya’nın, Hazar Transit Koridoru nedeniyle dayanışmaya yönelmeleri, Türkiye ve Azerbaycan’ın çok ciddi sıkıntılar yaşamalarına neden olabilir. 
“RUSYA AZERBAYCAN’I İŞGAL EDEBİLİR” İDDİASI 

Eski Gürcistan Cumhurbaşkanı ve Ukrayna’nın Odessa Valisi Mihail Saakaşvili’nin facebook üzerinden yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ’da, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan çatışmalardan Rusya Devlet Başkanı Putin’i sorumlu tutması, hatta Rusya’nın Azerbaycan’ı işgal hazırlığında olduğunu iddia etmesi, Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın ve “Hazar Transit Koridoru”nun Kafkaslarda yarattığı heyecanın boyutunu göstermesi bakımından önemlidir.  
Avrupa ülkelerini enerji üzerinden kendilerine bağımlı kılma çabasında olan Rusya ve ABD’nin planlarını altüst eden bu hat, dünya barışını tehlikeye sokacak çok ciddi gelişmelerin başlangıcı da olabilir. Staratejik konumu nedeniyle, tarih boyunca ilgi odağı olmuş olan Azerbaycan, tarihi İpekyolu’nun candarılması bağlamında gerçekleştirilen çalışmalarla, eskisinden çok daha önemli bir konuma gelmiştir. 
Zengin Bir tarihi ve kültür birikimi olan Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi 1994’ten bu yana Ermenistan’ın işgali altındadır. Alınan BM kararlarına rağmen, Rusya’nın gizli açık destekleri nedeniyle Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını geri vermeye yanaşmamaktadır. ABD, Rusya ve Fransa’dan oluşan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) da bu konuda etkili olamamaktadır.
Rusya’nın Azerbaycan’I işgali abartılı bir değerlendirme olsa bile, Rusya’nın Hazar’ın tartışmalı statüsü konusunda problem çıkarabileceği düşünülebilir. Bu bağlamda, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın Hazer Denizi’nde işlettiği Güneşli platformunda 5 Aralık’ta yaşanan yangın faciasını hatırlamak gerekir.
 SOCAR’ın Hazar’daki petrol ve doğalgaz kuyularını günlerce çalışamaz duruma getiren yangında 32 Azerbaycan Türkü hayatını kaybetmiş, 10. platformdaki yüksek basınçlı sualtı gaz hattı tahrip olmuştu. Yangın nedeniyle 29 petrol ve doğalgaz platformunda çalışmalar durdurulmuş, 6 Aralık Ulusal Yas Günü ilan edilmişti. 
Bu yangının, Rusya ile Türkiye arasında yaşanan uçak krizi sonrasında Davutoğlu’nun Azerbaycan’ı ziyaretninin hemen sonrasına rastlaması, “Sabotaj mı?” sorgulamasının gündeme gelmesine neden olmuştu. Hatırlanacağı gibi, bu ziyarette Azerbaycan krizden etkilenmemesi için Türkiye’ye daha ucuz doğalgaz vereceğini duyurmuştu. 
Rusya’nın paylaşımı tartışmalı Hazar Denizi’nde savaş gemilerinden oluşan güçlü bir filosu bulunuyor. Geçtiğimiz Ekim ayı başlarında Rusya, Hazar Denizi’ndeki savaş gemilerinden gönderdiği 1500 km. menzilli Kalibr SS-N-27 füzeleriyle IŞİD/DEAŞ’ın Suriye’deki kamplarını vurmuştu. 
Yaşanan gelişmeler paralelinde Hazar Denizi’nde büyük dalgalar oluşabilir. 
KAFKASLARDAKİ SORUNUN KAYNAĞI: HAZAR

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların kaynağı Hazar’dır; küresel güçlerin Hazar havzasıyla ilgili hedef ve staratejileridir. 
ABD, Avrupa’ya ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesini ve Avrupa ülkelerinin Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtulmasını hedefliyor, ama Avrupa’yı besleyecek enerji kaynaklarının ve ulaşım yollarının kendi kontrolünde olmasını istiyor. 
Hazar Denizi’ni benzeri olmayan bir iç deniz olarak tanımlayan Rusya ise, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin Hazar Denizi’ne uygulanamayacağını savunuyor. Rusya, Hazar’ın bir göl olarak kabul edilmesi durumunda, ya kıyıdaş ülkeler arasında bölünmesini ya da ortak kullanılması gerektiğini söylüyor. Hazar’ı göl kabul eden kıyıdaş ülkeler, dipten ve su yüzeyinden çizdikleri sınırlarla Hazar’ın paylaşımı sorununu büyük ölçüde çözmüş durumdalar. Fakat, Hazar’ın deniz olarak kabul edilmesi durumunda, Deniz Hukuku Sözleşmesi devreye giriyor. Buna göre kıyıdaş ülkelerin karasuları, kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge’leri olması gerekiyor. 
Azerbaycan’ın, ABD ve AB ülkleriyle petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapmış olması nedeniyle, Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde, uluslararası hukukun yanı sıra, çeşitli siyasi ve ekonomik yorumlar devreye giriyor. Rusya ve İran’ın Hazar’ın statüsü konusundaki yorumları kendi çıkarlarını koruyan yorumlardır.  Bu nedenle ABD ve AB, Hazar’ın statüsünü belirleme konusunda Rusya’nın kendisini kollayan yorumunu törpülemek için, gerekirse NATAO’nun devreye girmesini savunuyorlar. Yani, barışın çözemediği sorunu savaş çözer, mantığı.. Bilindiği gibi,  Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında NATO’nun doğuya doğru genişemesi, Baltık Denizi ile Karadeniz arasında kalan bölgenin çatışma alanına dönmesine neden olmuştu. 
KAFKASYA’DA KİM NE İSTİYOR?

Rusya’nın, kendisi açısından, en belalı bölge saydığı Kafkasya’da yer alan Azerbaycan, Doğu ile Batı arasında bir denge politikası izlemektedir. 
Tarih boyunca Azerbaycan, tarihi İpekyolu’nu Anadolu üzerinden Batı’ya bağlayan bir coğrafya olarak her zaman odak noktası olmuştur. Petrolün bulunmasından sonra Azerbaycan’ın önemi daha da artmıştır.
Ermenistan ise, Rusya’nın Kafkas poltikasında kendisini koçbaşı olarak kullanmasından hoşlanmıyor olsa da, Rusya’dan bağımsız hareket etme konusunda hiç de hevesli görünmemektedir. Ermenistan, tarihi boyunca, Rusya paralelinde bir dış politika izlediğinden, Azerbaycan ve Türkiye ile sorunlar yaşamaktadır. Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığına son vereilmek amacıyla imzalan protokoller Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’I terketme koşuluna bağlı olduğundan, Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbacan’la olan sorunları sürüncemede kalmaktadır. 
Türkiye ile Ermenistan arasındaki uyuşmazlığın ana nedeni 1915’teki tehcir uygulamasının bir soykırım olarak tanınması koşuluna bağlı olduğundan, Türkiye Ermenistan ilişkilerinde sürekli sorun yaşanamktadır. 
Ermenistan, bir terör örgütü olan PKK’ya destek vererek, Ağrı-Iğdır-Ardahan üçgenindeki toprakların bu örgütün kontrolü altına girmesine çalışmaktadır. Doğu ve Güneydoğu’da etnik temele bağlı huzursuzluklar çıkarma çabasında olan PKK, bölgenin demografik yapısını bozma konusunda da Ermenistan’dan büyük destek görmekte, insanlar yüzlerce yıllık topraklarından göçe zorlanmaktadırlar. PKK, Ağrı, Iğdır ve Arhan üçgenini kontrol altına aldıklarında, Ermeniler buraları üs olarak kullanmayı ve Türkiye’den toprak ve tazminat isteğinde bulunmayı planlamaktadırlar. 
Dağlık Karabağ coğrafyasındaki gelişmelerin arkasındaki dinamikleri görebilmek adına Kafkasya kulislerini birlikte dolaştık. Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın ve Hazar Transit Koridoru’nun hayata geçmesiyle, Kafkaslarda ve Hazar’ın statüsü bağlamında, bölgesel ve küresel barış adına çok tehlikeli bir süreç başlamış olacaktır.