Madde - Mânâ / Ruh ikilisi her yerde karşımıza çıkıyor. Su ve Hava da -bir bakıma- Mânâ ve Rûh'a remizlik yapıyor. Çünkü her ikisi her kaba her kalıba girip, kabın şeklini alır. Su ise ayrıca kabın rengine de bürünür. Bu husus Su için daha da bariz ve belli bir hâl arz eder. Su özellikle Hava ele avuca sığmaz. Elimizde her ikisini hisseder, Su'yu görsek bile Hava'yı göremeyiz. Nitekim tam dolu bir akvaryumda Su görülmez. Âdeta yok gibidir. Akvaryum boş sanılır. Çünkü Su akvaryumun her tarafını kaplamıştır. Zuhûrunun / varlığının şiddetinden görünmez olmuştur. İçinde gördüğümüz balıklar ise sanki boşlukta uçuyorlar gibidir. Tıpkı Hava'da uçan kuşlar misali. Kuş'un kanat çırpışlarını görür. Fakat kuşun içinde bulunduğu Hava'yı göremeyiz.
İşte Rûh böyle bir şey. Hissedilebilir. Lâkin elle tutulamaz. Gözle görülemez. Şeffaf tekerlek içindeki sıkıştırılmış Hava'yı görebiliyor muyuz? Lastik patlasa kuvvetli bir tazyikle dışarıya çıkışından ileri gelen sesi duyarız. Ama ne yazık ki dışa çıkan Hava'yı göremeyiz.
X
Hemen hemen her evde ütü, bulaşık ve çamaşır makinesi vs. vardır. Ne yaptıkları hepimizce m'alûm. Ama bunları çalıştıran bir şey var: Elektrik. Nitekim kesilince Elektrikler; duru verir birden tüm makineler. Hattâ hayat durur kesilince Elektrikler. Işıklar yanmaz. Elektrikli âletler çalışmaz. Hayat felç olur. Dumura uğrar. Kimi asansörde mahsur kalır. Kimi evde karanlıkta. Geceyse sokaklar zifiri bir karanlığa bürünür. Fakat bütün bu işleri gören Elektrik / Cereyan görülmez. Tutulmaya, dokunmaya gelmez. Yoksa çarpar. Öldürür. Alır insanın serrini / başını. Ama vermez sırrını. Ampullerde ışıl ışıl parlayan şey; Elektriğin kendisi değil. Zuhûru, tecellîsi ve görüntüsüdür. Elektrik teldedir. Çıplak elle dokunmaya gör. Ölmemize sebep olur. Hemen Akıma kapılır ölürüz. Yani Elektrik lisanı hâlle diyor ki: 
İstifadeni yap. Beni görmeye kalkma. Buna izin yok Rabbimden. Var bunda şüphesiz bir sır. Lâkin Ben de kendimden inanın câhil ve gâfilim.
İşte Rûh böyle bir şey. Mâhiyetini bilmemek varlığını inkârı gerektirmeyenlerden. Maddeye ve Cesetlere hayat ve canlılık verir. Fonksiyonları hayata geçirir. Fakat mâhiyeti / içyüzü; kendisine ve insana meçhul kalır. Elbette -dediğimiz gibi- mâhiyetini bilmemek; varlığını inkâr ve reddini gerektirmiyor. Elektrikle çalışan, çalıştırılan tüm makineler Ceset hükmünde. Onların çalışmasına ve iş yapmasına sebep olan Elektrik ise onların Rûh'u mesabesindedir.
Elektriğin varlığını bilir fakat künhüne / içyüzüne vâkıf olamayız değil olamıyoruz. Gerçi az buçuk kem küm ediyor. Bir şeyler geveleyip duruyoruz. Ama aslında işin içinden bir türlü çıkamıyoruz. Bilmeye izin var. Anlamaya yok. Zuhûrundan haberdarız. Kendisinden bîhaber.
İşte Rûh böyle bir şey.
Rûh; Ten, Ceset ve Maddeden; değil hiçbir zaman ayrı.
Ten, Ceset ve Madde; Rûh'tan değil ayrı, gizli ve gayrı.
Fakat yok Rûh'u görmeye kimseye izin hayrı.
Aslında Rûh hükmünde olan Su, Hava özellikle Elektrik; Rûh'un ete kemiğe bürünerek görünmesi gibi, Elektrik de çeşitli makinelerde zuhûr, tecellî ve görüntü vermekle; kendisini zât olarak değil fonksiyon ve işlev olarak ortaya koymakta, zâtından değil ama yaptıklarından hareketle kendini tanıtmak istemektedir.
İşte Rûh böyle bir şey.
İnkâra asla hiç yokken mecâlimiz.
Hattâ kapalı kılınmış Zâtına hayâlimiz.