Kültürlü sese sahip, çok okuyan ve okuduğunu anlayan, soru soran ve cevap arayan, beden dilini en iyi şekilde kullanan, doğal ve nihayetinde farkını ortaya koyabilen spiker, iyi spikerdir. Diyen ünlü sunucu/spiker Zafer Kiraz ile Önce Vatan Gazetesi olarak bir araya gelerek sunuculuk ve spikerlik üzerine bilgi ve tecrübelerini sorduk. Tüm samimiyetiyle sorularımızı yanıtlayan Sayın Kiraz ile çok özel bir röportaja imza attık…

Hepimiz sizi zaten tanıyoruz. Peki,  sizin deyiminizle Zafer Kiraz kimdir?

İşini seven, kendini sürekli geliştirmeye çalışan; bunu yaparken de, ulaşabildiği insanlara edindiklerini paylaşmayı amaçlayan,  okuyan, soru sormak ve cevap aramanın çok önemli olduğuna inanan ve nihayet işini iyi yapmaya çalışan bir yayıncı, ege Berk’in babası.

Sunuculuk mesleğine nasıl başladınız? 

İlk anonsumu; o zamanki adıyla SBF-Basın Yayın Yüksekokulu, şimdiki Ankara Üniversitesi-iletişim Fakültesi’nin kapalı devre radyo yayınında yaptım. Çok şanslıydım, birbirinden değerli hocaların yanında eğitim aldım. Beni bugüne hazırlayan, hocam merhum Rıfat Aras vardı. Şükranla anıyorum kendisini, eski TRT spikeriydi. 

Daha sonra, kısa bir süre reklam spikerliği yaptım, sonrasını herkes biliyor, TRT hayatı başladı.

Bu mesleği yaparken önünüze ne gibi engeller çıktı? 

İşinizi seviyorsanız, kendinizden eminseniz, dişiniz ve tırnağınızla bir yerlere geldiyseniz, arkanızdan birilerinin ittirmesine hayat boyu gereksinim duymamışsanız ve en önemlisi seyirciniz yıllar yılı sizi takdir etmiş ve yalnız bırakmamışsa, önünüze çıkan engel sizi durduramaz. Bir gün mutlaka yıkılmaya mahkûmdur. Fiziki olarak yıkılmasa da, gönüller de yerle bir olmuştur zaten.

Bu engeller dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak… 

Haber Spikerliği rol model işlerden biri haline geldi. Pek çok insan haber spikeri olmak istiyor. Bununla ilgili kurslar açılıyor sertifikalar veriliyor siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkesinden ve dünyadan bihaber, eline kitap almamış, soru sormayı-cevap aramayı bilmeden kısa bir kursun ardından haber spikerliği yapmaya başlayan bir kısım insan, doğal olarak, başkalarının iştahını kabartıyor.  “bu yapıyorsa ben de yaparım” diyerek yola çıkıyorlar. Ayrıca ekran kriteri de güzellik ve yakışıklılık olunca, tek eksik sertifika oluyor. (sözüm; donanımlı, bu iş için biçilmiş kaftan diye tabir edebileceğimiz aday arkadaşlarıma değil elbette) 

Sorduğunuzda “meslek aşkı” cevabını alıyorsunuz ama konuşunca aşkın neredeyse tek amacının görünmek-tanınmak, ekranı sıçrama tahtası olarak kullanıp başka alanlara yelken açmak olduğunu anlıyorsunuz.

Eğitim alınmalı elbette ve de şart. Ama sertifika kişiyi spiker yapmaz. 

Öte yandan, gerçekten bu işi yapmak isteyen, donanımlı yüzlerce insan, geçiş üstünlüğü verilen diğerlerinin yanına bile yaklaşamıyor. Tek eksikleri, nitelikli olmaları ne yazık ki...

Bu işi yapabilmek için iletişim mezunu olmak mı gereklidir? 

Elbette hayır. İletişim çok sayıda alt başlığı içinde barındıran bir üst başlık. Ayrıca iletişim okullarında spiker yetiştirilmiyor.  Gazetecilik, halkla ilişkiler, reklam ve radyo televizyon programcılığı, ana başlıklar. 

Spikerlik ise; yetenek, donanım, nitelik, okumak, analitik düşünmek, sorgulamak, beden dilinden anlamak, jest ve mimikleri yerine uygun kullanabilmek gibi pek çok alt başlığı içeren bir üst başlık.

İletişim okullarında eğitim görerek bunları geliştiremezsiniz,  yayıncı olursunuz, o da pratiği pek olmayan teorik yayıncı…

Sizce iyi spikerin özellikleri nelerdir? 

Kültürlü sese sahip, çok okuyan ve okuduğunu anlayan, soru soran ve cevap arayan, beden dilini en iyi şekilde kullanan, doğal ve nihayetinde farkını ortaya koyabilen spiker, iyi spikerdir.

Haber programı sunucusu olarak ciddi bir hayran kitleniz oluştu. Diğer programlara bakınca kendinizi nasıl görüyorsunuz?

Öncelikle, sunduğum ana haberleri takip eden seyirci dostlarıma şükranlarımı sunuyorum. Onlar çok özel insanlar. İyi ki varlar ve varlıklarıyla beni hep gururlandırdılar.

Zor bir işi başarmaya çalışıyoruz uzun zamandır. Primetime’da, saat 20’de, tüm kanalların dizi-film-müzik-yarışma göstermeye başladığı an’da yayına giriyoruz. Hem de bir haber kanalı olan TRT Haber’de…

Güne farklı bakmaya çalışıyoruz. Bu farkı fark eden seyirci dostlarımız ise bizi izleyerek en büyük ödülü veriyorlar.

Sunuculukta mimik ve vücut dili ne kadar önemli?

Diksiyon eğitimi kadar önemli,  jest ve mimiklerin kullanımı.   Getirisi ise doğallık. Doğal olmanız da farkınızı geliştirmenize yardımcı olur. Etkili konuşmak, etkili beden dili olmadan olabilir mi?

Bundan sonra ki hedefleriniz neler?

Ne güzel sordunuz, hedefleriniz diyerek… Hedef de diyebilirdiniz ama sanki tahmin etmiş gibi çoğul sordunuz.

Yazmak istiyorum. Bir gazete de köşe sahibi olarak. 

Ve kitap… Ama roman ve/veya deneme türünde.

10 yıldan fazladır televizyon seyretmiyorum. Gazete ve internette her şeye sahibim. Haberlere, magazine, kısaca bilgiye. Okuyorum, seyretmek yerine.  Kendimi geliştiriyorum, sonu olmayan bu yolculukta… Zaman çok değerli. Yazarım veya yazamam bilmiyorum ama bunun hazırlıklarını yapıyorum. 

Diğer hedefler? Onlar şimdilik bende kalsın..

Hedefinizi nasıl daha açık hale getirebilirsiniz?

Elbette üreterek. Şu an tüketiyorum; haberi, bilgiyi, her şeyi... Ürününüzü ortaya koyarak var edebilirsiniz hedefinizi. Tüm bildiklerimiz, başkalarından öğrendiklerimizdir. O başkalarından biri olmayı başardığınızda sizi kimse durduramaz, inanın.. 

Son olarak, sizce spiker/sunucu adayları nasıl bir yol felsefesi çizebilir onlara kendi yol felsefenizden bir öneriniz var mı?

Bugünden başlayarak günceli takip etmeliler, yurt ve dünyaya ait her şeyi; siyaset, sanat, spor, bilim… Zincirin halkaları sağlam olmalı, arada bir günü kaçırırlarsa kopar…

Eğitim almalılar, hepimizin pek çok konuda ihtiyacı olduğu gibi. Özellikle de diksiyon ve beden dili eğitimi almalılar. Ama özgeçmişlerini anlatan dosyanın içinde bir figüran olsun diye değil.

Nereden eğitim alacaklarını iyi araştırmalılar. Tanınır-bilinir veya işini başarılı icra eden bir yayıncının, iyi bir eğitimci olup olmadığını ancak sorup soruşturarak öğrenebilirler.

Örnek aldıkları bir meslek temsilcisi varsa, o’nu nasıl geçebileceklerinin hesabını yapmalılar, bugünden başlayarak. 

Ve sonrasında örnek aldıkları ve yarıştıkları tek kişinin kendileri olması gerektiğini kavramalılar.

Eleştirel olmalılar ve bu yolda yürüyeceklerse sadece bir kişinin kendilerine yol göstermesine izin vermeliler. 

Farklarını nasıl ortaya koyabileceklerini araştırmalılar.  Çünkü bunu kimse kendilerine söylemez, söyleyemez. Bunu kendileri bulmak zorundalar. Eğer fark yoksa yakın bir gün, sıradan bir meslek temsilcisi olarak kalacaklarını kabul etmeliler.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…