Röportaj: Anıl Sural

Suadiye Lisesi’nin İngilizce hazırlık bölümünün son aylarıydı. Arkadaşlar 'hafta sonu Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu kutlamak üzere caddeye gidiyoruz' demişlerdi. Sonraki hafta sınav haftası desem de beni dinlemediler, kolumdan tutup Bağdat Caddesi’ne götürdüler. Bu yaşa kadar hep Anadolu’da yaşadım.  Meşale, bayrak ne bileyim taraftar sevincini de görünce iyi ki geldim iyi ki Fanarbehçeliyim demiştim. Erenköy’e doğru yürüdük henüz Fenerbahçe'nin takım otobüsünün gelmesine vardı. Fenerbahçe TV’nin canlı yayını da bir yandan devam ediyordu. Fanatik Fenerbahçeli olmasam da FBTV yeni kurulmuştu ve takip ediyordum. O gün o alanda, takip ettiğim Kıvanç Özkök röportaj yapıyordu. Biz de Suadiye Lisesi’nden arkadaşlarla canlı yayına dahil olduk. Hatta yayın sonrası Kıvanç Abi ile muhabbete devam ettik, bizi televizyona bile çağırdı. E tabi davet gelince geri çevirmek olmazdı; FBTV’nin santral numarasından kendisine ulaştım ve ziyaretim için konuştuk. Gidip geldim birkaç kez. O zamanlar Kıvanç Özkök – Dilara Gönder ile Count Down adında yarışma programı yapıyordu. Ben böyle hevesle gidip gelirken bana ait üç defter dolusu yazılı genel kültür sorularım vardı. Programda sorularımı kullanabileceklerini söyleyince kabul ettiler. Sorulardı, telefonla bağlanacak seyirciler, hediyelerin gönderilmesi,  il dışı çekimlerdi derken 15 yaşında Kıvanç Özkök’ün yanında program asistanı olarak medya sektörüne adım atmış oldum.

Her iş gibi medya sektörünün de zorlu kısımları var. Bunlara bir de kendini beğenmiş, size kötü davranmak için adeta hazır bekleyen onca insanı ekleyince... Ama ben çok şanslıydım ki; güler yüzlü, sabırlı, montajdan-program sunumuna kadar her şeyi öğreten iyi kalpli bir ağabeyin yanında genç, hatta çocuk yaşta Kıvanç Özkök ile başlamıştım. 2005’ten bu yana tam 13 sene geçmiş. Ben onu tanıdığımda Kıvanç Abi şuan benim bulunduğum yaşta, 27 yaşındaydı...

Kıvanç Abimle Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadyumunda buluştuk ve yılların röportajını üstadımla gerçekleştirdik…

Öncelikle medya sektörüne nasıl başladın Kıvanç Abi?

Marmara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, askere gitmeden önce bir radyoculuk deneyimim oldu ve aslında Yayıncılık hayatına da profesyonel anlamda bu radyo sayesinde başladım. Star TV'nin radyolarında yaklaşık 6 ay kadar çalıştıktan sonra askere gittim ve biraz da tesadüf eseri yurtdışında Kosova’da NATO askeri olarak Türk taburunda görev yaparken askeri radyomuzda Mehmetçik FM’de tecrübelerimden kaynaklı olarak bir görev verdiler bana ve Kosova'da kaldığım 5 ay boyunca radyo programları yaparak Kosova halkına çok güzel programlar hazırladık. Ayrıca spor haberlerini hazırlayıp sundum ve burada yaptığım canlı yayınlarla çok büyük bir tecrübe kazandığımı söyleyebilirim Askerlik sonrası İstanbul'a döndüğümde iş arayışlarım devam ederken Fenerbahçe Televizyonu’nun kurulacağı haberini aldım ve buraya yaptığım başvurunun kabul edilmesiyle 2004 yılının Ocak ayında Fenerbahçe televizyonu kariyerim başlamış oldu.

Medya sektöründe çok fazla alaylı var yani farklı bölümler okumuş fakat bu mesleği yapıyorlar. Sen İletişim Fakültesi mezunu olarak okulunu okumanın nasıl bir faydasını gördün?

Evet, bizim sektörde alaylı sayısı oldukça fazla ve her geçen gün artıyor bunu net bir şekilde kabul etmek lazım.  Ben  Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum ve kendi okuduğum bölüme ait bir iş yapıyorum bu anlamda şanslı olduğumu söyleyebilirim gerçekten. Çünkü ülkemizde sevdiği işi veya hayal ettiği işi yapabilen insanların sayısı gerçekten her geçen gün biraz daha azalıyor,  içinde bulunduğumuz ekonomik düzen maalesef insanları öncelikli olarak para kazanmaya yönlendirdiği için insanlar hayallerinin peşinden gidemiyorlar. Ben bu anlamda kendimi şanslı azınlıkta görüyorum çünkü çocukluktan beri hayal ettiğim hep yapmak istediğim işi yapıyorum.  Ha şunu da söyleyeyim ben iletişim mezunu olmasaydım başka bir bölüm kazanmış olsaydım da yine de bu işi yapıyor olacaktım çünkü bu benim gerçekten hayatta  en çok yapmak istediğim şeydi. Çocukluktan  başlayan bir hikâye aslında bu. İlkokul öğretmenimden başlamak üzere herkes benim çok konuşkan olduğumu, televizyon ekranında bu özelliğimi kullanmam gerektiğini söylerdi ve ben de hep bu hayalimin peşinden gittim. Çocukken kendi kendime maçlar anlatıp bunu kasetlere kaydederdim ve çok şükür  gerçekten bugün bu anlamda kendi mesleğini yapabilen şanslı azınlıkta yer almayı başardım. Meslekte alaylıların fazla olmasının da sebebi şu ki,  bizim sektör insanlara çok cazip  görünüyor dışarıdan yani insanlar gerçekten ekran önünde olmanın bir artısı olduğuna bir cazibesi olduğuna inanıyorlar. Ayrıca artık diksiyon  kursları çok arttı ve insanlar iletişim fakültesi mezunu olmadan da kısa yoldan sektöre girebilmenin yollarını keşfettiler.  Ama  bir iletişim fakültesi mezunu olmanın bana çok şey kattığını söylemek istiyorum.  Ve özellikle şunun da altını çizelim ki okurken bir yandan çalışmak bir yandan tecrübe kazanmak özellikle bizim sektörde son derece önemli çünkü okuldan mezun olduğunuzda insanlar sizin tecrübenizi de sorgulamaya başlıyorlar ve okurken sizlerden bir şeyler yapmış olmanızı bekliyorlar. Bu anlamda ufak ufak bir yerlerde başlamak staj yapmak, para kazanmadan sadece tecrübe kazanmak için televizyonlardan radyolarda gazetelerde  çalışmak o ortamı koklamak ve bir şekilde iş hayatına bir altyapı hazırlamak Bence son derece önemli.

Uzun yıllardır Fenerbahçe Televizyonu’nda 15 senedir çalışıyorsun? Hangi programları yaptın ve televizyonda hangi alanda müsabaka anlattın?

Söylediğin gibi 15 yıla yakın bir zamandır buradayım Ve burada muhabirlik yaparak başladım ilk olarak ve Fenerbahçe demek spor demek isimli bir program sunarak ilk programcılık deneyimi yaşadım. Bu dönemde kanalın Genel Müdürlüğüne Sayın İhsan Topaloğlu’nun gelişiyle ve onun desteğiyle birlikte ben de ekranda daha fazla yer almaya başladım. Bu sırada, benim geniş kitlelere adımı duyurup herkes tarafından tanımamı sağlayan ve gerçekten tam 12 sene boyunca büyük bir şevkle yaptığım ‘’ Maç Kaç Kaç ‘’ isimli program başladı . Bu program ilk zamanlar İstanbul'da,  ardından imkân buldukça Türkiye'nin farklı şehirlerinde ve hatta dünyanın farklı noktalarında Fenerbahçe taraftarlarıyla veya turistlerle konuştuğum sohbet ettiğim Fenerbahçe ile ilgili onların görüşlerini aldığım, maç skorlarını tahminini istediğim ama her şeyden öte sohbet anlamında insanlara keyif veren bir program olduğu için çok uzun yıllar devam etti. Ben de bu program sayesinde çok fazla yeri gezme görme şansı buldum.  Tabii maçı kaç kaç dışında yine daha önce  İlk partnerim olan Dilara Gönder ile başlayan senin de asistan olarak çalıştığın Count Down, sonrasında İpek  'le Studio Fenerium adı altında devam eden bir programımız vardı Stüdyo  Fenerium  hala bugün devam etmekte. Onun dışında Fenerbahçe’nin futbol basketbol voleybol maçlarını anlattım. Hatta aklına gelebilecek tüm branşlarda mutlaka bir şampiyonluk anlatmışlığım var. Masa tenisi, boks, yüzme Fenerbahçe'nin tüm branşlarının neredeyse sesi oldum. Birçok şampiyonluk sevincini insanlar belki benim sesimden yaşadılar Bu anlamda hakikaten unutulmaz anılar biriktirmiş olduk.

Sokakta nasıl tepkiler alıyorsun Kıvanç Abi? Asistanın olarak 10 yıl önce bile her kulübün taraftarı seni seviyor saygı duyuyor şimdi tanınma sayısı çok fazla artmıştır.

Tabii şimdi 15 yıla yakın bir zamandır Fenerbahçe Televizyonu’nun ekran yüzü olduğum için insanların beni tanıma oranı da söylediğin gibi her geçen gün biraz daha arttı. Tabii burada yaptığımız programların insanlar tarafından sevilmesi,  o enerjimizin elektriğimizin ekranın diğer tarafına yansıyor olması bizim belki de tanınma ve sevilme oranımızı biraz daha arttırdı diye düşünüyorum çünkü benim normal hayattaki tüm samimiyetim, tüm doğallığım ekrandan karşı tarafa tüm izleyiciye dolaylı olarak değil  direkt olarak geçiyordu Ve ben bunu sokakta gördüm tepkilerden daha iyi anlıyordum, hangi yaş grubundan olursa olsun,  Çok küçük yaştaki seyirciden,  lise grubuna giden öğrenci kardeşlerimize kadar, arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla,  teyzeler anneanneler babaanneler.  Çünkü benim yaşlılara da her zaman çok büyük bir  sevgim ve saygım olmuştur ki kimsesiz yaşlılarla ilgili çok fazla programa da imza atmışlığım var. Darülaceze'ye programımızı hatırlayanlar olacaktır. Bu anlamda tüm yaş gruplarından seyircilerin sokakta yürürken bana sevgi göstermesi  Gerçekten beni inanılmaz mutlu ediyor çünkü biz sahne sanatçısı değiliz.  Onlar bir şekilde yaptıkları işin karşılığını alkışlarla görüyorlar ama biz bunu sokaktaki insanların tepkisinden anlayabiliyoruz sadece. Ne kadar izlendiğimizi sevildiğimizi böyle görebiliyoruz. E ben bunu da herhalde en fazla yaşayan bu sevgiyi en fazla birebir hisseden sunuculardan bir tanesi oldum. Yaptığımız işin manevî  hazzı  gerçekten inanılmaz ve gerçekten güzel bir iş yaptığınız zaman seyirci bunu mutlaka takdir ediyor.

Sadece İngilizce değil İtalyanca da iyi seviyede. Hayatta dilin önemini hep bana vurguladın burada da dil öğrenmenin önemi ile ilgili neler söylemek istersin?

Evet, İngilizce zaten hem Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu olduğum için hem de öğrencilik dönemimde rehberlikle uğraştım için hep iyi seviyede oldu. Bunun yanına da İtalyan Kültür de öğrendiğim İtalyancayı da ekledim. İtalyancayı  yine  İtalya'da çektiğim programlarda akıcı bir şekilde kullanmaya çalıştım. tabii her fırsatta seninle de konuşurken dilin ne kadar önemli olduğundan bahsediyordum ki artık sadece İngilizcenin dünyada yeterli olmadığı bir dönemdeyiz ve bunun yanında mutlaka ikinci hatta imkan dahilinde ise üçüncü bir dil koymak lazım.  İngilizce ve İspanyolca, ağırlıklı olarak dünyada en çok konuşulan diller Ama gerçekten ne kadar çok dil  biliyorsanız yurt dışına gittiğinizde o ülkenin diline ne kadar hâkimseniz orada gerçekten işlerinizi çok kolay halledebiliyorsunuz Bu anlamda çok daha kolay iş bulma veya bir işte daha fazla değer görme ihtimaliniz artıyor ve bu anlamda Tüm  bu röportajı okuyan arkadaşlarımıza özellikle gençlere mümkün olduğunca çok dil öğrenmelerini kendi adıma tavsiye ederim. 

Futbol oynamayı çok seviyorsun hatta birlikte oynarken köprücük kemiğin kırılmıştı. O kadar sevmene rağmen neden profesyonel oynamadın? Oğlunu futbola yönlendiriyor musun?

Futbol oynamak benim için bir tutku her zaman. Futbol oynamayı çok seviyorum,  çocukken de çok severdim ve bir gün belki Fenerbahçe'de futbolcu olurum hayali kurardım her çocuk gibi. Ben bu hayali belki futbolcu olarak gerçekleştiremedim ama Fenerbahçe'ye bir ekran yüzü olarak,  bir sunucu olarak geldiğim ve Fenerbahçe kulübünde böyle bir yer edindiğim için çok büyük bir onur ve gurur duyuyorum.  6 buçuk yaşında Sarp isminde bir oğlum var onun da futbola çok büyük ilgisi var biraz da benden kaynaklı olarak. Çünkü doğduğundan beri hep evde bir maç  izleniyor ve ben devamlı maç anlatıyorum, birlikte maçlara gidiyoruz ve doğal olarak o da futbola özel bir sevgi duyuyor ve yeteneği olduğunu da düşünüyorum açıkçası. Eğer futbolcu olmak ve bu yolda yürümek isterse ben her zaman yanındayım  futbolcu olsun olmasın hiç önemli değil bir spor ile uğraşması sporun herhangi bir dalında profesyonel olması benim için önemli. en büyük hayallerimden bir tanesi de futbol veya  herhangi bir spor dalı ile uğraşırsa  onun müsabakası veya onun maçını anlatmak. Herhalde bir babanın oğlunun maçını anlatması son derece duygusal ve bir yandan da gurur verici bir an olurdu

Fenerbahçe denilince gözlerinin içi parlıyor İslam Çupi demiş ‘’ O başka bir sevgidir adı konulamaz. ‘’ Kıvanç Özkök’ün Fenerbahçe sevgisiyle ilgili neler söylemek istersin?

Evet, Fenerbahçe  sevgisi diyince  hepimizin gözünün içi parlıyor. Fenerbahçe sadece Tuttuğum takım değil,  bir hayat biçimi, bir yaşam tarzı, her şey aslında Fenerbahçe. Fenerbahçe Kulübü'nün içinde doğdum büyüdüm, bütün ailem Kongresi veya divan kurulu üyesi. Fenerbahçe Kulübü'nün varlığı Beni her zaman çok mutlu etmiştir. Bir taraftar olarak zaten yıllarca bu takımın maçlarına geldim  bu takımı canı gönülden destekledim. Artık Bu kulübün bir simgesi bir parçası olarak 15 yıldır hayatıma devam ediyorum.  Attığım her adımda, aldığım her nefeste Fenerbahçe var. Tüm ailede yaşanan bir Fenerbahçe Sevdası var ve bu benim oğluma bırakacağım  bir miras hep söylüyorum.  Bundan sonraki nesillere aktaracağımız, hiçbir zaman azalmayacak her gün üzerine koyduğumuz bir aşk bu. O yüzden İyi ki Fenerbahçeliyim diyorum…

Anıl Sural’ın Son Sözü…

Bu bahane ile uzun yıllar sonra ziyaret ettiğim FBTV Genel Müdürü İhsan Topaloğlu ve tüm Fenerbahçe Televizyonu çalışanlarına üzerimde emekleri olduğu için minnettarım. Benim için Fenerbahçe Televizyonu erken yaşta çok fazla şey öğrendiğim bir okuldu. Kıvanç Özkök Abim, sadece medya sektörünü değil hayat tecrübelerini de aktardığı için Allah razı olsun. Fenerbahçe Dergisi’nin emektar Foto Muhabiri Ahmet Hopyar’a fotoğraf konusunda desteği için çok teşekkür ederim.

Röportaj: Anıl Sural

www.twitter.com/AnilSural

Fotoğraf: Rona Doğan