Galatasaraylı Duayenler Grubu ile Unutulmaz Bir Gün...

Galatasaraylı Duayenler Grubu yine pür neşe ile toplandılar sağ olsunlar bizi de davet ettiler. Prof. Dr. Özer Pala günümüzde korkutan şarbon konusunu anlattı, yüreklerimize su serpti. Çinko kullanımının nerdeyse tüm hastalıklara iyi geldiğinin özellikle vurguladı. Hoş sohbetler içinde özel anıların da anlatıldığı bu  özel günleri organize eden Mehmet Ali Zeren beyefendi rahmetli Erol Günaydın ile ilgili anılarını anlattı. Gün Atatürk’e ve şehitlerimize saygı duruşu İle başladı. Sayın Özer Berkaya sevgili Mehmet Ali beyin hazırladığı, İpek gravatı ve bastonu ben takdim ettim. Çok değerli bir günde üstadlar İle olmanın ayrıcalığını ve mutluluğunu yaşadım. İyi ki varsınız... Sayın Özer Pala da Erol Günaydın ile çok özel anısını anlattı. Hep var olun. Buyrun röportajımıza...

Sevgili hocam hoş geldiniz tekrar. Çok önemli gündemimizi meşgul ediyor şu anda şarbon hastalığı. Herkes endişe duyuyor, et yemiyor, süt ve süt ürünlerinden uzak duruyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

En çok korktuğumuz şey inek sütü diyorsunuz, tamam kabul ediyoruz. Şöyle ki, süt hastalanan hayvandan kısa sürede kaybolduğu için sütte olma olasılığı biraz düşük kalıyor aslında. Ama var diyelim yine de. Aslında ne yapıyoruz? Çoğunlukla sütü kaynatıyoruz ya, 100 derecede 10 - 15 dk kaynatılırsa bu problem de halloluyor.

Hocam günlük sütlerde özellikle kaynatılınca plastik gibi bir kaymak oluyor. Pastorize süt mü kullanmak lazım?

Tekrar söyleyeyim, süte geçme olasılığı et kadar fazla değil. Hayvan hastalandığı andan itibaren kısa sürede sütü kesilir. Dolayısıyla bu bakımdan biraz içimiz rahat. Gönül rahatlığıyla süt içebiliriz.

Hocam et yemeyeceğiz tabii bir süre...

Eti suda kaynatacaksanız eğer, haklısınız, hayır. Ama et elektirikli ızgarada 4 dakikada ölüyor, fırında 180 derecede 2 dakikada ölüyor, 200 derecede 30 saniyede ölüyor. Aslında ben yüksek ısı tavsiye etmezdim ama bu vaziyette tavsiye ediyorum. İçinize kurt düşmesin. Pişirin, rahatlıkla yiyebilirsiniz.

Hatta hocam şöyle bir söylenti var, hastalıklı etler denize döküldü, balıklar bile yedi. Balık yemeyin diyorlar.

Haklı oldukları bir nokta var. Denize düşmeden önce büyük ihtimal onları kireç kaymağına bulamış olabilirler. Onu yaparlarsa sorun yok, koruyuculuğu sağlar. Ama diyelim ki yapmadılar. Denize düştü, düştüğü zaman bu 2 ay kadar yaşayabiliyor. Ama geniş bir alan olduğu için bakteri sayısı azalıyor. Azaldığı için hastalanma oranı düşebiliyor. Ama hepsinden önemlisi biz yüksek ısıda balığı pişirirsek, hiçbir şey olmaz. Basit tedbirlerle bu durumu önleyebiliriz.

Hocam zaten bir bölge komple karantinaya alındı. Buzdolabına et koyuldu diye dolapla birlikte gömmüşler. Yani insandan insana da geçebiliyor mu? Bu kadar vahim mi?

Konuyu bilmiyorlarsa, ortalığı paniğe vururlar tabii. Çünkü Türkiye'de 2 defa oldu. Bir 70'li senelerde, ona ben pek şahit olamadım. Ama 80'li senelerde de oldu ve şarbonu ben gördüm. Haseki Hastanesi enfeksiyon servisinde görevliydim, orada gördüm. Üstelik çoğunluğu da deri şarbonuydu. Deri Şarbonu'ndan korkmak gerekmez. Kişiye zarar veriyor evet ama bulaşma olasılığı düşük. Yani insandan insana bulaşma olasılığı da şarbonun çok düşük. Onun için rahat olsunlar. Ne kadar panik yaparlarsa, stres yaparlarsa, bağışıklık sistemleri de o kadar çöker. Çökünce de daha kolay gelir hastalıklar.

O zaman genel olarak nasıl beslenelim hocam?

Gayet rahat olun. Mümkün olduğu kadar çarşıdan aldıklarımızı güzelce yıkayalım. Eskiden olduğu gibi klorlu su kullanalım.

Son olarak neler söylersiniz hocam?

Stres bir şey yoksa da var yapar. Klasik olarak 100 milyon dolayında bir bakteri oluşması lazım ki hastalık olsun. Şarbon geçici bir olay, geçip gidecek, sürüp gitmez. Şarbondan daha önemli olan strestir.

Röportaj: Funda Akosman Erman