Röportaj: Necati Tezgelen

Emekli kurmay albay ve CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, “PKK’yı da, IŞİD’i de yöneten FETÖ’nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. En tepede de Amerika var” dedi.

Ergenekon-Balyoz davalarından yargılanıp beraat eden emekli kurmay albay ve CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, TSK’daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak “PKK’yı da, IŞİD’i de yöneten FETÖ’nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. Devlette belli yerlere gelmişler, istihbaratta belli yerlere gelmişler. Kuzey Irak’ta da bir sürü okulları var. Dolayısıyla PKK’ya da etkinler, IŞİD’e de etkinler. En tepede de Amerika var. Amerika bunları kullanarak bu örgütleri yönetiyor” dedi.

“HULUSİ AKAR’IN ELEŞTİRİLMESİ BU SÜREÇTE ORDUYA ZARAR VERİR”

‘Hulusi Akar’ın yerinde olmak istemediğini’ söyleyen Çiçek, “Komutana önce güven, sonra saygı duyarsınız. Sonra sevgiye dönüşür bu. Bu değerler yara almıştır. Çünkü orduya hakim olamamıştır. Kendi emrindeki komutanlar tarafından derdest edilmiştir. Bu süreçte onun eleştirilmesi ise yine orduya zarar verir. Eleştiri hakkımı normalleştikten sonra kullanmayı tercih ediyorum” ifadesini kullandı.

Önce Vatan Gazetesi’nden Necati Tezgelen’e konuşan Dursun Çiçek’in açıklamaları şöyle:

O gün eşimle birlikte kendi arabamızla Ankara’dan İstanbul’a geldik. Saat 18.00 gibi köprüyü geçip, Levent’e varmıştık. Köprüdeki o resmi gördükten sonra hemen “Bu Fethullah Gülen Cemaati’nin darbe teşebbüsü” dedim. Sonrasında da zaten olaylar Türkiye’nin her tarafında gelişti. O süreçte Harp Akademileri’nde lojmandaydık biz. Oranın özellikle bizim için tehlikeli olacağını düşünerek, kızım ve aynı zamanda avukatım olan İrem Çiçek’in evine geçtik ve gelişmeleri oradan takip ettik.

15 Temmuz öncesinde TSK içindeki FETÖ’cülerin darbe yapamayacağını söylemiştiniz. Şaşırdınız mı?

Bu olağan bir kalkışma değil bir defa. Bunlar tespit edilmişti. Kalkışmadan 1 hafta önce bunların içinde yer alan sınıf arkadaşımla davet üzerine görüştüm. Listelerin açıklandığını, Askeri Şura’da 600 küsur askerin atılacağını, ya da emekli edileceğini, sonra da darbe teşebbüsünden tutuklanıp, hesap vereceklerini benimle paylaştı. Dolayısıyla bu kalkışmayı yapmasalardı da yine FETÖ ve darbe teşebbüsünden yargılanacaklardı. Örgüt o gece suçüstü yakalandı.

“Bunlar robot gibiler”

Tehdidin tam olarak geçmediğini biliyoruz. Tam temizlik mümkün olabilecek mi?

Normal insanlarla bu örgütün militanlarını mukayese etmemek lazım. Meclis’i bombalayan pilotu düşünün! Görev veriliyor, TBMM’yi bombalıyor! Bunu ancak robotlar yapar. Biraz duygusu olan, Cumhuriyete ve insanlık değerlerine bağlı olan bir kişi yapmaz. Kendi halkına ateş ediyor. Türk Ordusu bunu yapmaz. Mustafa Kemal’in askeri bunu yapmaz. Dolayısıyla bunlar beyinlerine çip yerleştirilmiş robotlar. Hepsinin beyinleri yıkanmış. İmam ne derse, sorgulamadan yerine getiriyorlar. Tehlikeli olmalarının temelinde de bu var. Tabii bunların ayıklanması zaman alacak. Sonuçta 40 yıldır devlete sızmış bir örgüt bu. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın; mutlaka bu devlet bunları ayıklayacak. Siyasi iktidarın da bunlardan ders aldığını görüyoruz. Artık herkesin aklını başına alması lazım. Büyük bir iç savaşın eşiğinden döndük. Eğer bunlar yönetimi ele geçirseydi, darbe başarılı olsaydı, Türkiye çok karanlık bir geleceğe doğru savrulacaktı. Başka bir ülke olacaktı. Demokrasi gidecekti. Ilımlı İslam devleti diye; Suriye, Irak gibi bir iç savaşın içinde olacaktık. Geleceğimiz için, çocuklarımız için, bu mikrobun, bu virüsün devletten ayıklanması için herkesin yardımcı olması lazım.

“ORTAK TAVIR ÖNEMLİYDİ”

TSK’daki darbeci asker oranı yüzde 1,5 tespiti doğru bir tespit mi?

Bu genel oran. Ama rütbe arttıkça oran yükseliyor. Bazı sınıflarda yüzde 80’e varan oranı yakalamışlar. Mesela askeri yargıda, mesela istihbaratta, mesela kurmay subaylarda… Ancak şu bir gerçek ki; Silahlı Kuvvetler yüzde 90 oranında bu kalkışmaya katılmadığı için başarısızlığı garanti oldu. Darbeyi, öncelikle Mustafa Kemal’in askerlerinin sağduyusu, sonra milletimizin demokrasiye ve Cumhuriyetimize sahip çıkması, siyasi liderlerin de Meclis’e saldıran bu hainlere karşı ortak bir siyasi duruş sergilemesi sonucu, milletçe bu tehlikeyi en hafif şekilde atlattık.

Peki FETÖ’nün parlamentodaki varlık oranı nedir? Ya da var mıdır?

Bu hem partiler için tehdit, hem Türkiye Cumhuriyeti için tehdit. Örgütün iletişim ağında 40 bin kişi var diyorlar. Acaba hangi siyasi partide kimler var? İtirafçılar çıkıyor. Gizli tanıklar oluyor. Dolayısıyla partilerle ilişkileri kimler götürüyor hepsi açığa çıkacak. PKK’dan dolayı HDP’de de bunların uzantıları olabilir. Çünkü aynı beyin yönetiyor.

“İZMİR’DEN SÜMÜKLÜ İMAM  ÇIKACAK, ÖRGÜT YÖNETECEK BU MÜMKÜN MÜ?”

Yok “ordu imamı”, yok “ablalar”, yok “abiler”… Nedir bunlar?

Bunu izah edebilmek için anlamak lazım. Bunun bir örneği; Cihan Kansız diye bir savcı vardı. İlker Paşa’nın tutuklandığı iddianamede; “Dursun Çiçek albay ama örgütteki etkinliği daha yüksek” demişti. Eski Genelkurmay Başkanı’na emir veriyor anlamı çıkıyordu o sözlerden. “İmam” gözüküyor yani. Bunlara bir askeri sistem, ya da standart bir örgüt gibi bakmamamız lazım. İşte tehlikesi de buradan çıkıyor. Yani; İzmir’den bir sümüklü imam çıkacak, örgüt yönetecek! Bu mümkün mü? Asla mümkün değil. Bu Amerika’nın Ilımlı İslam Projesi. Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük ayağı. O yüzden Amerika Fethullah Gülen’i vermemek için direniyor. Açıkçası ben vereceğinden çok ümitli değilim.

“FETÖ BUNLARIN ÜST AKLI”

FETÖ-PKK işbirliği içinde görüşüne katılıyor musunuz?

IŞİD de dahil. Ama bütün bunları yöneten ABD ve onun istihbarat örgütleri. Fethullah Gülen 1999’da oraya gittiğinde, bütün hizmet hareketini onlara vakfetti ve onların maşası oldu. Bu da onların garantileriyle oldu. Bu kumpas davalarında diyorlardı ki; “Dursun ÇiçekPKK’lılara torpil yapıyor!” PKK’lıları destekliyor!” İşte bize iftira attıkları hangi eylem varsa, bu süreçte birebir yaptılar. Yani kendi yaptıklarını bize iftira olarak attılar. Bu millet onların bu eylemlerini birebir yaşadı, o karanlıklara şahit oldu. Şimdi anlıyoruz ki; PKK’yı da, IŞİD’i de yöneten FETÖ’nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. Devlette belli yerlere gelmişler, istihbaratta belli yerlere gelmişler. Kuzey Irak’ta da bir sürü okulları var. Dolayısıyla PKK’ya da etkinler, IŞİD’e de etkinler. En tepede de Amerika var. Amerika bunları kullanarak bu örgütleri yönetiyor.

“BANA DA ‘İMAM’ DEMİŞLERDİ”

Dursun Çiçek Ergenekon iddianamesinde kendisine ‘imam’ benzetmesi yapıldığını belirtip şöyle dedi: “İlker Paşa’nın tutuklandığı iddianamede; ‘Dursun Çiçek albay ama örgütteki etkinliği daha yüksek’ denilmişti. Eski Genelkurmay Başkanı’na emir veriyor anlamı çıkıyordu o sözlerden.”

Büyükanıt hakkında dosya hazırlayan dönemin Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın itiraflarından sonra ne hissettiniz?

Kumpas sürecinde peş peşe Hilmi Özkök, sonra Yaşar Büyükanıt, sonra İlker Başbuğ, Işık Koşaner ve Necdet Özel olmak üzere 5 Genelkurmay Başkanı var. Tabii Koşaner’in konumu farklı. İlker Paşa için de aynı şey geçerli. Diğer üçüne geldiğimizde, Hilmi Özkök’ün gelip Silivri’de tanıklık yaptığı o duruşmayı hiç unutamıyorum. Aleyhimde şüphe yaratacak o tanıklığına isyan etmiş ve salondan çıkarılmıştım. Ona sevgim, saygım yok. Bir sürü masum subayı suç çetesine teslim etti. Yaşar Paşa’dan ümitliydik. Genelkurmay Başkanlığı’nı önlemek için bu cemaat büyük bir kampanya yürüttü. Sarıkaya olayı da bunlar arasındaydı. Ama o, binlerce askeri bu suç örgütüne teslim etti. Ondan dolayı Yaşar Paşa’ya çok kızgınız.

Özel’in kumpas mağdurlarından özür dilemesini nasıl değerlendirdiniz?

Özel Paşa’nın bizim tahliyemiz için o dönemde bir takım çabaları olduğunu biliyorum. Ancak o çabalarını kamuoyuyla paylaşmak yerine özür diledi. Bu yetmez. Komutan her şeyden sorumludur. Onun döneminde orduya yerleşmiş bu mikropların özeleştirisini yapmak zorundadır. Hem özeleştiri yapmalı, hem de gerekirse görevi kötüye kullanmaktan, ya da komutanlık sorumluluğu yapmamaktan hesap vermelidir.

“AKAR’IN YERİNDE OLMAK İSTEMEM”

Genelkurmay Başkanı Akar’ın duruşunu nasıl yorumluyorsunuz?

Hulusi Akar’ın yerinde olmak istemem. Komutana önce güven, sonra saygı duyarsınız. Sonra sevgiye dönüşür bu. Bu değerler yara almıştır. Çünkü orduya hakim olamamıştır. Kendi emrindeki komutanlar tarafından derdest edilmiştir. Bu süreçte onun eleştirilmesi ise yine orduya zarar verir. Eleştiri hakkımı normalleştikten sonra kullanmayı tercih ediyorum.

“Anayasa ve Başkanlık sistemine de değinen CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek konuşmasına şöyle devam etti.”

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI 

Türkiye’de “Başkanlık Sistemi” veya “Partili Cumhurbaşkanı” adı altında yeni bir rejim ve devlet düzenine geçilmek istenilmesi, demokratik rejimin devamlılığı açısından ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Mevcut Anayasa’da değişikliğe gitmek için öngörülmüş olan Anayasa’nın 175. maddesi, devletin temel yapısal ilkeleri ve rejiminin değiştirilmesine yönelik yeni bir anayasa yapımında kullanılamaz. Anayasa’daki tüm değişiklikler ve tamamlamalar, Anayasa’nın 4. maddesine uygun olmalıdır. Bu madde, Anayasa’nın dokunulmaz, vazgeçilmez çekirdek içeriğini, Anayasa değişikliği şeklindeki ihlallere karşı korumaktadır. 

Türk Anayasa Mahkemesi, kendilerine anayasayı koruma görevi verilen Almanya, İtalya, İsviçre, Bulgaristan ve Hindistan Anayasa Mahkemeleri gibi asli / türev kurucu iktidar ayrımını gözeterek anayasa değişikliklerinin içeriğini denetlemeyi sürdürmelidir. ABD Başkanının, yalnızca federal yargıç adaylarını teklif hakkı var, tek başına bir atama yetkisi ise yoktur. Federal yargıçların atanması, Senatonun onayıyla gerçekleşir. 2.000 yargıç, 30 bin çalışan ve yaklaşık 6 milyar dolarlık bütçeye sahip federal yargı, başkan ve Kongreye karşı yargı bağımsızlığının sağlanması görevini yerine getirir. Gerek parlamenter gerekse başkanlık sistemi, bağımsız ve etkin bir yargı bulunmadığı takdirde varlık ve işlerlik kazanamaz. Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve işlevselliği sağlanmadıkça hiçbir hükümet sistemi önerisi olumlu sonuç vermeyecektir.

Dünyadaki örnekler, tecrübeler ve bilimsel veriler başkanlık sistemlerinin demokrasiye çok uyumlu olmadığını, bu sistemi uygulayan devletlerin çok daha zor demokratikleştiklerini göstermektedir. Ekonomi ile başkanlık sistemi arasında belirli bir ilişki yoktur. Ekonomik gelişimin başkanlık sistemi altında artacağı iddiası da bilimsel değildir. Tarihimizde hiçbir dönemde başkanlık sistemi uygulanmadığı gerçeği karşısında, yabancı olan kurumların ne şekilde ülkemize uyarlanacağı ayrı bir soru işaretidir. Siyasi iktidarın önerisi olan “Türk Tipi Başkanlık” sistemi veya “Partili Cumhurbaşkanlığı” dünyada hiçbir örneği yoktur.”

DURSUN ÇİÇEK KİMDİR?

Bekir ve Halime Çiçek’in ikinci çocuğu olarak 1960 yılında Umurca Köyü, Reşadiye/Tokat’ta doğan Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun ÇİÇEK, ortaokul ve lise öğrenimini altı yıl yatılı okuyarak tamamladı ve Yıldızeli/Sivas’taki Pamukpınar Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu.

1976 yılında Harp Okulu sınavlarını kazanan ve 1980 yılında Kara Harp Okulunu devre üçüncüsü olarak bitiren Albay ÇİÇEK; Teğmen rütbesiyle  Piyade Okul K.lığındaki sınıf okulu öğreniminden sonra, Amfibi Deniz Piyade  Alay K.lığı Foça/ İzmir’de üç yıl Takım Komutanlığı ve Deniz Harp Okulu İSTANBUL’DA dört yıl Bölük Komutanlığı yaptı.

1988 yılında Harp Akademisini kazanan ve Kara Harp Akademisini ve Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini devre ikincisi olarak bitiren Albay ÇİÇEK, 1990-94 yılları arasında Deniz  Kuvvetleri  Komutanlığı Harekat Başkanlığında görev yapmıştır.

Amfibi Deniz Piyade Alayının Tugay olduğu yıl Tugay Harekat ve  Eğitim Şube Müdürlüğüne atanan Albay  ÇİÇEK, 15 ay süre ile Şırnak’ta Özel Amfibi Tabur Komutanlığı ve bir yıl süre ile Foça’da Üçüncü Amfibi  Deniz Piyade Tabur Komutanlığı görevlerini icra etti.

1997 yılında  Arnavutluk İnsani Yardım Harekatında Çok Uluslu Karargahta Plan ve Prensipler Şube’de ve 1997- 99 yılları arasında Gnkur. Bilgi Destek Grup Komutanlığında görev yapan Albay ÇİÇEK, aynı dönemde beş ay süre ile Tiran/ARNAVUTLUK‘ta Altay Tim Komutanı olarak görev yaptı ve 1999-2001 yılları arasında Foça’da Amfibi Deniz Piyade Tugayı Kurmay Başkanlığı görevini icra etti. 

2001 Yılında İskenderun Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığına atanan Kurmay Albay ÇİÇEK;  Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalında Doktora eğitimi yaptı ve  ‘’Örgütlerde Motivasyon ve İş Yaşam Kalitesi: Bir Kamu Kuruluşundaki Yönetici Personelin Motivasyon Seviyelerinin Tespit Edilerek İş Yaşam Kalitesinin Geliştirilmesi Üzerine Bir Araştırma‘’  konusunda  Doktora Tezi hazırladı.

2004 yılında Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığındaki yeni görevine başladı.