Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

En fazla zorlandığım sorudur bu. Çünkü insanın kendisini anlatması ve anlamlandırması hep zor gelmiştir bana. Bana göre standart bir hayatım var. Rehber Öğretmenim ve çocuklarım dediğim altı tane romanım var. Sürdürmekte olduğum ‘Eyvah Çocuğum Kitap Okumuyor’ adlı proje çalışmam ve çocuklar için hazırladığım ‘Bulmacalı Eğitim programı’ Ekim ayında ekranlarda olacak.

Neden Yazarlık?

Yazarlık çünkü benim yaşadığım toplumla bir derdim var. İnsan kalabilmek ve insan olabilmek üzerine bir dert bu. Gün geçtikçe insani değerlerimizi çıkarlarımıza sattık. Sattık diyorum çünkü karşılıksız hiçbir şey yapılmıyoruz artık. Bu eskiden de böyleydi çünkü sistemin kendisi aç ve sistem hiç doymuyor. O doymadıkça da en mahrem alanlarımıza girmekten utanmadı. Oysa bizler komşusu açken hani tok yatamazdık. Şimdi komşularımızdan haberimiz yok. Okumuş her bireyin yaşadığı toplumdan sorumluluğu vardır. Bizler bir cennette yaşamıyoruz var olan bir kirlilik görülmüyorsa göstermek görülüyorsa daha iyisi için kafa yormak zorundayız. Yazmak da benim için bu sorumlulukla gelişti.

Yazarlığa  ilk adımı nasıl attınız?

Dedemin daktilosu benim oyuncağım olmuştu. Daktiloda bir şeylerin yazılabildiğini görmek beni mutlu ediyordu. Çok fazla kitap okuyordum. Benim en büyük şansım kitaplara ulaşmak kolaydı benim için. Okuduğum kitapları zihnimde canlandırmak yeni bir dünya kurmak gibiydi.   Ortaokul yıllarında güzel bulduğum sözleri, unutmak istemediğim kitap alıntılarını daktilomla kağıda geçiriyordum. Zaman geçtikçe kendime ait sözler yazarken buldum kendimi. Yazılarımdan biriyle yarışmaya katıldım. Açıkçası kimsenin bu yazılarla ilgilenmeyeceğini hatta kimsenin okumayacağını düşünüyordum. Tam tersi oldu. Yarışmaya katıldığım yazımla Okul 3. Ve Mersin il 2. Olmuştum. Bana ait olan sözleri daktiloda yazıp duvarıma perdeme asıyordum. Kaybolmamaları için de çaba harcıyordum.  Lise yıllarında duvar gazetesi ve dergi çıkardım arkadaşlarımla. Üniversiteye geldiğimde insanın kendi düşüncelerini ifade etmesi gerektiğini artık anlamıştım. Benim dilim daha çok yazmak oldu. Ben her duygumu yazarak anlatmayı seçtim.

Örnek aldığınız isimler var mı ?

Var tabi Vedat Türkali, Orhan Kemal, Suat Derviş… Benim ilk isimlerim ve örneklerim. Genel anlamıyla Toplumcu-Gerçekçi tüm yazarları okumayı seviyorum. Yaşadığı toplumun acılarına dokunabilenler güzel insanlardır bana göre.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

İyi ve kötü her şeyi tüm detaylarıyla hatırlamak gibi eksi bir özelliğim var. Keşke hatırlamasam ya da hatırlasam bile kötüleri unutsam. Bazen unutmadığım için yazabildiğimi düşünüyorum çünkü ister istemez yaşadıklarımızdan ve gördüklerimizden etkileniyoruz. Besleniyoruz.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Sosyal Medya, Hızlı iletişim ve çok fazla kişiye ulaşmak yönünden etkili. Ama nasıl ve ne için kullandığınız önemli. Sadece sizin nasıl kullandığınız da yetmiyor  toplumu yönlendirebilen önemli bir güç. Örnek veriyorum; Günümüz dizilerine bir bakın entrika, şiddet, fakirin zengin olma hayali, zenginin fakire bir lütufmuş gibi sunduğu sevgi… Biz bunları her akşam evimizin içerisinde çoluğumuz çocuğumuzla izliyoruz. İnsanın aklına ister istemez böyle bir toplum mu yaratılmak isteniyor diye geliyor.  Medya, insanların birebir hayatında onları istediği gibi şekillendirebilir. Her evin baş köşesinde televizyon var. İnsanların çeyizlerinin bir parçası televizyon Neden kitap dolu bir kütüphane değil ?

Yazarlık  çalışmalarınızdan bahseder misiniz ?

2012 yılında Are’la isimli Felsefe ve psikoloji dergisinin kuruluş aşamasında yer aldım ve dergi 5 sayı yayınladı. Hür gazete de 50 ye yakın köşe yazım, Hürriyet.port internet gazetesinde 10 köşe yazısı ve 10 öyküm yayınlandı.  2013 yılında çıkarmış olduğum "Meraklı Pandora" kitabı deneme türündeki ilk kitabım. Aynı yılın aralık ayında çıkardığım "Aşk'zede" romanı; kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesinin, onların okutulmamasının doğuracağı sonuçları, töre adı altında sıkışmış hayatları konu alan toplumsal- gerçekçi ilk romanım. 2014 yılında yazmış olduğum "Kağıttan Mutluluklar" romanı ise; yaşadığımız toplumun bir bütün olduğunu, iki farklı kadın ve iki farklı aileyi işleyerek anlatan, toplumsal ayrışmaların bizleri ilerletmediğini gösteren toplumsal- gerçekçi ikinci romanım ve üçüncü kitabım. 2015 yılında yazdığı “Evlilik Anonim Şirketi” evliliklerde süregelen sorunları anlatmakta. “Sevimli Köpek Maya Tohumlu Kitap” ile doğa sevgisini 7-12 yaş grubuna aşılamayı hedefledim. 2017 yılında çıkan “Aynadaki Sır” romanı medyanın toplum ve insan üzerindeki etkisini anlatmakta.

Aynadaki Sır eserinizi nasıl tarif ediyorsunuz ?

Aynadaki Sır, Psikolojik ve Sosyolojik bir roman benlik savaşının hüküm sürdüğü yapay bir dünyada gerçekliğin neresindeyiz? Biz kendi algımızla mı seçimlerimi yapıyoruz, tercihlerimiz bizim tercihlerimiz mi yoksa bize sunulan bir hayatın piyonları mıyız? Kitap okuyucuya bunu sorgulatıyor.

Türkiye’de kitap dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?  Son dönemde pek çok insanın kitap yazmasını nasıl yorumluyorsunuz ?

Yazmak insanın üretmesi demektir. Fikirlerini başkalarıyla paylaşması ve duygusal anlamda kendisini sorgulaması içsesiyle barışık olması demektir bana göre. Yazmakta bir sıkıntı yok, herkes yazsın ama yazma ticari bir anlam kazanmasın. Para her şeyi kirletir. Kitap temiz kalmalı.

İyi  yazarlığı nasıl tarif edersiniz ?

Ben yaşadığım toplumun sıkıntılarını duymalı ve duyurmalıyım. Çocuklarımızın yaşadığı toplum ve hayat güneşli olmalı. En önemli miras bu. İstediğiniz kadar hanlar hamamlar yatlar katlar bırakın eğer çocuğunuz cinsel istismara uğramış bir yetişkinse hiçbir anlamı kalmayacak.  Ben bunu bildiğim için yazıyorum.

Yazmak sizi zorluyor mu siz yazma ve edebiyatı nasıl anlatıyorsunuz ?

Yazmak hayatımın bir parçası. Okumak gibi. Nasıl dişlerimizi fırçalıyoruz. Böyle bir alışkanlığımız var. Okumak da öyle olmalı herkes için. Bende ek olarak yazmak da var. Çünkü yazmazsam mutsuz oluyorum. Bunu bilinçli yapmıyorum. Kendiliğinden bir bakıyorum yazıyorum. Benim hayatımın bütünü o çünkü mücadelemin aracı yazmak. Duymalı, duyurmalı. Görmeli, göstermeliyim ki mutsuzluk azalsın.

İnsan sizce neden yazar ?

Yazmak için herkesin bir nedeni vardır. İsyan, haykırış, çığlık, aşk, kavga, mücadele…Nedenlerin çok da önemi yok. Önemli olan bu yolda istikrarlı olabilmek.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sinemaya, tiyatroya gitmek, spor yapmak, kitap okumak, yazmak bunlar benim için boş zaman etkinlikleri değil. Olması gereken alışkanlıklar öyle olunca da benim hiç boş zamanım olmuyor. En boş zamanım gece uykum.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Vedat Türkali “Bir gün Tek Başına” Yaşar Kemal “ Ölmez Otu” film ise Hayat Güzeldir, İtalyan yönetmen Roberto Benigni'in yönettiği 1997 yapımı İtalyan filmi

KırmızıTürk- spiker dünyası hakkında neler söylersiniz ?

Takip ediyorum ve başarılı buluyorum. Daha çok kitleye ulaşacağına düşünüyorum

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Kişisel mutluluklara inanmıyorum. Yaşadığım coğrafya ve dünya mutsuzsa, mutsuz insanların sayısı gün geçtikçe çoğalıyor ve haksızlıklar artıyor, kin, nefret, öfke çoğalıyor, çocuklarımız artık özgürce koşamıyorsa kişisel mutluluklar yanılsamadır. Çocuk işçiler çoğalmış, cinsel istismarın yarısı neredeyse çocuklara yönelik olmuş, şiddet evde okulda sokakta çoğalmış ve sınıfsal farklılıklar artmışsa ben kendi durumumdan mutlu olamam. Gelecekte herkes için güvenli bir coğrafya ve dünya istiyorum. Çocuklarımıza gerçek mutlulukları hediye edelim. Gerçek mutluluk kaynağı sevgidir ve çocuklarımızı seviyorsak güvenli bir ortam sağlamak zorundayız

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Okuyun, düşünün, sorgulayın .sadece sizlere sunulmuş olanları değil sunulmamış olanlara da yönelin. Gerçek belki de çok farklıdır

  Kitap Dünyası  

Merhametin Zaferi

Merhametin Zaferi : Molla Sadra’ da Felsefe ve Kutsal Kitap Akademisyen yazar Mohammed Rustom’un ödüllü kitabı   ‘’Merhametin Zaferi – Molla Sadra’ da Felsefe ve Kutsal Kitap’’ , Nefes Yayınevi’ nden çıktı.Kanada Carleton Üniversitesi İslam Araştırmaları bölümünde İslam Felsefesi ve Tasavvuf araştırmaları konularında Doçent olarak görev yapan yazar Mohammed Rustom, Nefes Yayınevi tarafından yayınlanan, “The Triumph of Mercy: Philosophy and Scripture in Mulla Sadra” (SUNY, 2012) – “Merhametin Zaferi – Molla Sadra’ da Felsefe ve Kutsal Kitap” adlı kitabıyla Orta Doğu’nun en prestijli ödülü kabul edilen “21. Iran Book of the Year”- İran’da Yılın En iyi Kitabı Ödülü’nünü kazanmıştır. Bu kitap, meşhur İslâm felsefecisi Molla Sadrâ’nın (ö.1641) düşüncesi ışığında felsefenin, dinî metin yorumunun ve mistisizmin ortak bir noktada kesişmesini inceler. Mohammed Rustom, Molla Sadrâ’nın Kur’an tefsirinin teorik ve pratik boyutlarının titiz bir tanıtımını yaparak Müslümanların günlük hayatında merkezî önem taşıyan Fâtiha sûresi’nin şerhinde kullandığı içe işleyen metafizik üsluba dikkat çekmektedir. Ölümünden on yıl kadar önce yazılan ve tamamlanmış son tefsir çalışması olan Fâtiha Sûresi Tefsîri’nde kutsal metin hakkındaki düşüncesi kristalize olmuş bir Molla Sadrâ ile karşılaşmaktayız. Dolayısıyla onun Fâtiha hakkındaki yorumu, kutsal metin üzerinde yorum yapma girişimlerinin en olgunudur. Söz konusu durum, bu merkezî metin boyunca âşikâr bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Geç dönem İslâm felsefesine dair ilginin bu canlanışı, İslâm’ın önemli ve nesillerdir saygı duyulan âlimlerinin tekrar ön plana çıkarılmasını sağladı. Bunların arasında Molla Sadrâ’nın çalışmalarına haklı olarak epey bir dikkat verildi zira onun görüşleri İslâm felsefesi disiplinini bütün bütün değiştirmiştir.Bu çalışma, Sadrâ’nın tefsir çalışmalarından birinin metinsel ve analitik incelenmesi yoluyla onun düşüncesinde felsefe ve kutsal metnin nasıl birbiriyle etkileşimde bulunduğunu ilk kez bir kitap uzunluğunda sunacak bir çabanın ürünüdür.  Zîra bu kitapta İslâm felsefesi ve teorik tasavvuf geleneği içerisinde doğrudan yer alan çeşitli temel metafizik, kozmolojik, psikolojik, teolojik öğretinin oldukça kapsamlı, bâtınî olarak da uyumlu bir resmini bulmaktayız. Kısaca, Sadrâ’nın Fâtiha Sûresi Tefsîri, Kur’ân’ın giriş sûresi hakkında içe işleyen metafizik bir yorumdan fazlasını sunmaktadır.

Putların Kırılması

BAKARA 4 : Putların KırılmasıCemalnur Sargut’un Bakara serisinin beklenen dördüncü kitabı  ‘’Putların Kırılması’’ Nefes Yayınevi’ nden çıktı.Mutasavvıf yazar Cemalnur Sargut’ un derlediği Bakara 4 : Putların kırılması, Kur’ân-ı Kerim’de yer alan Bakara sûresinin 40 ile 66. ayetlerinin mutasavvıflarca yapılmış şerhlerinin yanı sıra, içinde derin tefekkür izinlerinin de görülebileceği bir iç muhasebe kitabı. Bakara’yı okumak insanın ruhunu yeniler, vücûdunu tamamlar ve insan birçok sorusunun cevabını alır.

Bakara suresi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine’ye hicret etmelerinden sonra inen ilk sûredir. Bakara sûresi için âlimler; Kur’ân’ın zirvesi el-Bakara sûresidir diyorlar. Kur’ân canlı bir cisme benzetilecek olursa Fatiha başı, Yasin kalbi, Bakara gövdesinin en önemli kısmı, diğer sûreler de başka uzuvları, cihazları, kol ve bacakları derecesindedir, demişlerdir.

Bakara Sûresi, Allah’ın kullarına nefsi ve vücûdu terbiye etmenin yollarını öğrettiği çok büyük lütuf olan bir sûredir. Bütün insanlığın ortak sorusu olan “Ben bu nefsi, egoyu nasıl adam edeceğim?” sorusunun cevaplarını Bakara Sûresi’nde bulabiliriz.

Serinin bu bölümünde hakla bâtılı ayırmayı, ibâdetin hakîkatini, sabrın önemini, nefsi terbiye etmedeki yolları, Allah’ın verdiğinden memnun olmayı, acılara ve sıkıntılara katlanmayı öğreten bir sürü reçete var.

Bakara Suresi’ nin 40 ile 66. Ayetlerini kapsayan bu bölüm, putları kırmak ve egomuzu yenmek için neler yapmamız gerektiğini öğreten bir bölüm olarak bizi terbiye ediyor. Cemalnur Sargut’ un sözleriyle “Kitabı okuyanlar nefislerinden yok olup manalarıyla dirilebilme yolunu tefekkür edebilirler,  kitap münafık nefsimizi mümin hale getirmek için, gönlün ve aklın nasıl çalışması gerektiği konusunda bilgi vermektedir. ‘’