Gökberk Demirci: Kalbimin ve mantığımın el verdiği sürece oyunculukta çok katı kuralım yoktur...

Röportaj: Murat Fırat


Gökberk seni tanıyalım?
1989 yılında İzmit’te dünya'ya geldim. O zamanları fazla hatırlamıyorum, fakat mutlu bir bebekmişim fotoğraflardan anladığım kadarıyla Aslen Adanalı’yım. Babamın mesleğinden dolayı birçok yer gezdik, gördük ve yaşadık. Benden 6 yıl sonra kardeşim Berkay dünyaya geldi. Pek uslu sayılmazmışım; öyle diyorlar. Ama o evre çok uzun sürmedi. Sanırım çocukken de büyüktüm hep! Hiç değişmediğimi söylerler. 


Sanırım oyunculuk kariyerin çocuk oyunları ve skeçlerle başladı?
Kariyerim sayılmaz ama temeli çocukluk yıllarına dayanıyor. Özel günlerde oynanan oyunlar, anlık girilen karakterler ve başka birisi gibi davranmalar vs, vs (gülüyor). Çocukken fazla enerjiktim. Haliyle öğretmenlerim de bunu bir yarara dönüştürdüler. Hem benim için, hem de kendi sinir sistemleri adına. Birçok konuda en büyük destekçim önce inancım, sonra ailem ve yakın çevrem oldu.


Cengiz Küçükavyaz tiyatrosu ve Aktör-ist’lun kariyerin açısından faydası?
Aslında tiyatro sonradan başladı. Bir gün bir tanıdığımı ziyaret etmek için İzmit'teki platoya gittim ve küçük bir sahne için ricada bulundular, “oynamak ister misin?” diye. Görüşmeye gittiğim kişinin işidir veya şakadır sanıyordum. Nedir, ne değildir anlamadan ve sette buldum kendimi! Kostümler, tekstler, provalar derken kayda geçtik. Öyle insanlarla aynı odada bulundum ki, içlerinden birisi adımı sorsa neydi ya diye düşünebilirdim (Gülüyor). Tam karşımda Türkan Şoray vardı. Heyecanımı tahmin edebiliyorsundur. Bu vesile ile birkaç arkadaşım oldu, iyi insanlardı. Bu işi yapabileceğimi ve eğitim almam gerektiğini söylediler. Hiç hesapta yoktu, sürpriz oldu. Bir arkadaşımın arkadaşının vesilesiyle tiyatroya başlamış oldum.


Bir dönem ring sporları, at binme ve kılıç kullanma gibi çalışmalarınız oldu
Sporla bir bütündük veya spor eşittir ben demekti. Birçok şey yaptım: Cross'la başladım spora, sonrasında basketbol geldi. O zamanki beden öğretmenimiz keşfetti. Çok ilgileniyordu sağ olsun. Hep profesyonel bir takımda oynayabileceğimi ve oynamam gerektiğini söylerdi. O sıra Zonguldak Ereğli'de oturuyorduk, öğretmenim Erdemir Spor’a götürdü beni, hemen lisansım çıktı ve antrenmanlar başladı. Derken ait hissedemedim kendimi. Yani ekstra bir mutluluk katmadı bana. Sonrasında izlediğim birkaç film sayesinde, özellikle rock serisi beni çok heyecanlandırıyordu. Boksa başladım, birçok branşı denedim ve "muay thai" kalıcı oldu hayatımda. Sanki onun için doğmuşum gibi, çok benimsedim ve iyiydim (gülüyor). Hayatım spordan ibaret olmuştu. Hobi olarak kalmadı. Çok güzel dereceler elde ettim. Fakat hobi olarak kalmasını istedim veya farkında olmadan yaptığım bir seçimdi. Daha sonrasında asker'e gittim, geldim ve o dizi sayesinde aldığım birkaç tavsiye ile artık bir oyuncuyum, mesleğimi çok seviyorum ve mutluyum.


İtalyan fotoğrafçı ´´Eduardo Delille`` için modellik yaptınız. Modelliğin zorlukları nedir?
Yine aynı platoda, başka bir projede rastlaştık Eduardo'yla. O sıra söz konusu proje için kılıç kullanma ve at binme dersleri alıyordum. Ben ve aynı projeden bir bayan arkadaşımla çalışmak istedi. Sadece birkaç fotoğraf sanıyordum ama İtalya'nın yerel dergilerinde yayınlandı. Modellik süreci bu şekilde meydana geldi. Pek bir zorluğunu görmedim dürüst olmak gerekirse ama diyalogu ve kamerayı çok sevdim; benim işim hareket. (gülüyor).


Oyunculuk kariyerin?
Bulunduğum her proje, oynadığım her rol bana çok şey kazandırdı. Çalıştığım insanların hepsi harikaydı. Yeri geldi bir ders niteliğinde geçti, yeri geldi daha da bilinçlenmemi sağladı; dâhil olduğum her proje! İyi ki sanat var, iyi ki o insanlar var. Her rolde farklı insanlar tanıdım, farklı hisler ve duygular tecrübe ettim.


´´More than just enemies`` adlı filmde rol almanız, yıldızınızı parlattı?

 ´´Prinz Eugen und das Osmanische Reich`` ilk uzun soluklu ve uluslararası işimdi. Hep, bir dönem projesi istiyordum. Çok güzel ve profesyonel bir ekiple çalıştık. Yeniçeri ağasıydım orada. Bana çok şey kazandırmıştı; sağlam bir karakterdi. Gidişatı bu proje belirledi diyebilirim. Sonrasında hep bir adım ileri atmamı sağlayacak işler geldi.


´´Western`` filmi Avrupa’da 3 ödül aldı ama Türkiye'de yayınlanmadı?
Western izlemeyi çok seviyorum. Mekânlar, kostümler ve atlar ilgimi çekerdi. Hep bir western setinde bulunmak isterken oynamak nasip oldu. Eğlenceli ve heyecanlı bir işti, Django'yi oynadım. Hayalini kurduğum rolün daha ötesindeydi. İlk Türk Djangoyum (gülüyor). Amaç Avrupa ülkelerindeki festivallerdi. İspanya'da en iyi kostüm ödülü aldı ve Western film festivalinde 3'cü oldu. O anki mutluluğumu ve gururumu tarif edemem. Fakat ülkemizde vizyona girmedi. Sonrasında olanla mutlu olmayı öğrendim. 


Yarım kalan projeler?
Elbette yarım kalan ve iptal olan projeler oldu. İlk başrol oynadığım dizi mesela. Polisiye bir diziydi. ´´Toprak Sağlam`` adında bir cinayet masası komiserini oynuyordum. Bu projenin bendeki yeri çok büyüktür. İlk başrolüm olması yetiyor, artıyor bile (gülüyor). Maalesef 4. bölüme hazırlanırken iptal oldu. Çok üzüldüm, fakat öğretti de.


Ters köşe yapıp iddialı rollerde oynar mısın?
Her zaman daha ileriye götürecek projeye varım! Oynarım ve zevk alırım diye düşünüyorum. Kalbimin ve mantığımın el verdiği sürece çok katı kuralım yoktur. Tabi iş dâhilinde. 


Hobilerin?
Oyunculuk dışında sabit kalan sadece spor oldu. Artık ringe çıkmıyorum, fakat fırsat buldukça kum torbaları ile içli-dışlıyız. At biniyorum, geziyorum, bazen şarkı söylüyorum, tabi en çok dinliyorum. Ve hayvanlar, küçük ama en büyük dostlarımız. Onlarla vakit geçiriyorum bol bol.