Uzun süredir takip ettiğim genç bir yetenek var. Milliyet Blog’da yazıyor, güzel röportajlara imza atıyor. Gazetecilik eğitimi almış, işini ciddiyetle yapan bir isim Murat Fırat. Henüz yolun başında ama basamakları çabuk atlayacağını inanıyorum. Siz de tanıyın istedim ve bu kez teybimi mesleğimizin ümit veren bir yeteneğine uzattım. Röportaj başlığını da onun bir cümlesinden seçtim. Çünkü ben de aynısını yaşıyorum. Röportaj yapmak enerji veriyor. 

RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM

Seni tanıyabilir miyiz?

Merhaba Murat Fırat ben. Adana doğumluyum. Çukurova Üniversitesi mezunuyum ve 1 yıldır Milliyet Blog’da 90’lı yılların sanatçıları ve müzik piyasasına yeni giriş yapan müzisyen arkadaşlarla yaptığım röportajları yayınlıyorum. İnsanlarla birebir diyalogları seviyorum. Öğrencilik döneminde bana en uygun mesleğin gazetecilik olduğunu fark ettim. Çünkü insanları dinlemeyi seviyorum, ortak çözüm yolları bulmayı seviyorum ve insanların güvenini çabuk kazanıyorum. Önceden hiçbir yerde açıklamadıkları konuları benimle yaptıkları röportajlarda paylaşıyorlar, mutlu oluyorum. İki düşünüp bir konuşmayı seviyorum. Empati yapmayı seven, hayatın kin tutulmayacak kadar kısa olduğunu biliyorum. Arkadaşlarım arasında “Murat yalan söylemez” diye bilinirim. Güvenilen, sır saklayan birisiyim. Planlı programlı yaşamayı seviyorum. Hatalarımda özür dilemeyi, yapılan iyilikte minnet duymayı biliyorum. Kalbime kötülük tohumu hiç ekmedim, yalan söylemeyi sevmem. Bükmeden, kıvırmadan, düz bir şekilde konuşurum. Çıkarsız biriyim diyebilirim, sözünün eri olanlardan anlayacağın. Tezer Özlü hayranıyım, Nilüfer şarkılarına bayılırım, o Türk pop müziğinin gerçek kraliçesidir. Funda Arar fanıyım ve İclal Aydın şiirlerini beğenirim. 

Blog yazarlığı nedir tam olarak? Neden blog yazarlığı?

Blog yazarlığının tanımını yapmak istemiyorum. Yalnız blog yazarlığında özgür hissediyorum kendimi. Bir kuruma bağlı olduğunuz zaman özgür olmadığımı düşünüyorum. Çünkü gazete haber sitelerinin görüşleri birbirinden farklı. Bir haber sitesine giriş yapıp baktığımızda bütün haberler aynı düşünceyi içeriyor, çünkü farklılığa yer yok, farklı olan da kabul edilmiyor. Çalışmalarımı yayınlayan bazı siteler, “Bu soru veya cevap bizim düşüncelerimize uymuyor, çıkarabilir miyiz” diye izin istiyorlar ama blog yazarlığı öyle değil. Özgün ve doğalım, istediğim soruyu sorabiliyorum. Okuyucularım da sanatçı dostlarım da ortaya çıkan çalışmalardan memnun kalıyorlar. Röportajın başlığından, giriş kısmına, kullanacağım fotoğraflara kadar her şeyi konuşuyoruz. Ortak kararlar alıyoruz ve çalışmalarımız sonrasında irtibatı kesmiyoruz. Gelen tepkilerden anlıyorum ki doğru yoldayım.

Röportaj konuklarını neye göre seçiyorsun?

Röportaj konuklarımı seçerken özel bir düşüncem olmuyor. Samimiyetine inandığım insanlarla ortak çalışmalar yapıyorum. Sevgili Hazal’la röportaj yapmayı çok istiyordum. İlk teklifimde kabul etmişlerdi. 2016 yılında “Şarkıcı Hazal son noktayı koydu” başlığıyla okuyucunun beğenisine sunmuştum, memnun kalmıştık o çalışmadan. 2017 yılının Nisan ayında tekrar röportaj yaptık. Bozuyorum yeminimi, sürgün aşkımız, sevdalım, aşktan bıçak gibi kaliteli şarkılarını dinlediğim bir sanatçıyla röportaj yapmak paha biçilemezdi. Doğum günümde ilk mesaj atıp kutlayan insanlardan birisiydi. Çok mutlu olmuştum. Güzel dostluklar kurduğuma inanıyorum. Konuları belirlemeden önce röportaj yapacağım kişi hakkında 1-2 hafta araştırma yapıyorum, güncel konulara değiniyorum ve kendime has sorular sormaya çalışıyorum. Genellikle röportajlarımda farklı konulara değinmeye çalışıyorum. Aynı soruları sormaktan ben de sıkılırım, böyle bir durumda okuyucuyu düşünemiyorum. Her zaman merak uyandırmak, ilgi çekmeyi başarmak gerekiyor ve bunu yaparken de kaliteyi düşürmemek lazım. Röportajlar arası 15-20 gün gibi bir zaman geçmesini uzun bulmuyorum.

Genelde güncel ve genç sanatçılarla röportaj yapıyorsun gibi. Neden?

Yanlış bilgi! Sadece genç sanatçılarla röportaj yapmıyorum. Reyhan karaca, Zeynep Casalini, Cem Özer, Nur Ertürk, Faruk K, Hakan Peker, Hazal, Cansever gibi sanat dünyasının özel isimleriyle çalışmalarımız oldu. Tabi genç isimlerle röportaj yapmak ayrı keyif. Çünkü fazlasıyla heyecanlanıyorlar, mutlu oluyorlar. Onların bu heyecanına şahitlik yapmak beni daha çok kamçılıyor mesleğim konusunda. Çağlar Alkaç’ı ilk dinlediğimde etkilenmiştim. Röportaj yapmak istemiştim ve Çağlar’ın ilk röportajına imza atmıştım. 2 günde 1500 kişi okumuştu. Milliyet blog’da hala en çok okunanlar arasında yer alıyor. Gurur duyuyorum. Farklı sektörlerden insanlarla da çalışmalarım oluyor. Konservatuar hocası İlker Gültekin’le ses eğitimi üzerine başarılı bir çalışmamız olmuştu.

Röportajların yayınlandıktan sonra ne tür tepkiler allıyorsun?

Röportajlarımın içeriği fazlasıyla geniş ve hiçbir sorum diğerinin tekrarı olmuyor. Okuyucuyu heyecanlandırıyorum. Aldığım tepkilere göre insanlar röportajlarımı okuyunca etkileniyorlar, sevdikleri sanatçılarla ilgili ilk defa duydukları bilgilerle şaşırıyorlar, bundan sonra hangi sanatçıyla röportaj yapacağımı soruyorlar. Gazete ve haber sitelerine Sibel Gökçe röportajımla birlikte kendimi tanıtmıştım ve olumlu tepkiler aldım. Röportajlarımı beğendiklerini, değerlendirmek istediklerini söyleyen site ve gazeteler oldu. Çalışmalarımız devam ediyor. Röportajlarımı yayınlayan, yayınlamayan haber siteleri ve gazetelere çok teşekkür ederim.

Gazetecilikte neyi amaçlıyorsun?

Türkiye’ye ahlaklı gazeteciliği getirmek en büyük hedefim.  Toplumu en çok yönlendiren araçlar televizyon ve gazeteler. İnsanlar TV’den izledikleri ve gazeteden okudukları haberlerden etkileniyorlar. Amacım X şarkıcının sevgilisiyle otelden çıkmasını değil de, albüm lansman günü ziyaret edip, albüm üzerine kısa bir sohbet ettikten sonra çalışmaları hakkında bilgi vermek. Maalesef günümüzde bu tarz çalışma yapan çok az gazeteci var. İnsanların özel hayatları, yaşam tarzları ilgimi çekmiyor, dedikodu nereye kadar? Magazin programlarını kaliteli bulmuyorum. Gazetecilik eğitimi almamış kişileri yorumcu olarak oturtmuşlar o koltuklara, onlar da reyting almak için bağırıyorlar, hakaret ediyorlar, ortaya komik durumlar çıkıyor. Tabi üzücü bir durum. Ne için üzücü? Gazetecilik mesleği için üzücü. Şarkıcılıktan gelen, ablasının torpillisi, ya da basit programlardan çıkmış kişiler ekranlarda gazetecilik yapmaya çalışıyorlar. O arkadaşlara önerim bağırmadan konuşmaya çalışsınlar. İnsanların özel hayatı hakkında yorum yaparken empati yapmayı unutmasınlar. Bir de kendi hayatlarına bakmalılar. Gazetecinin sağa sola bükülmeden, olan neyse onu konuşması ve yazması gerektiğine inanan biriyim.  Eğitim dönemimde üniversite hocalarımızın söylediği bir söz vardı: Para için iş yapmayın, eğer bir haksızlık yapılıyorsa kaleme almaktan korkmayın, birilerinin yönlendirmesiyle veya baskısıyla düşüncelerinizi satmayın ve o kaleminizi kırın. Kendime bir söz veriyorum. Haksızlık yapanın her zaman karşısında olacağım. Amacım halkımıza her zaman doğruları anlatmak olacak. Ayşe Arman, Yavuz Hakan Tok, Kıvanç Terzioğlu ve Gülse Birsel gibi kaliteli gazetecileri takip ediyorum.

Röportaj yapmak isteyip de henüz yapamadığın isimler kimler desem?

Röportaj yapmayı seviyorum. Bir fincan kahvenin gölgesinde, samimiyet ve güven içerisinde yapılmış sohbeti hiçbir şeye değişmem. Bazen çok duygulanıyorum, kahkahalar atıyoruz ama her röportajımda yeni bilgiler öğreniyorum. Röportaj yapmak istediğim çok özel isimler var. Allah nasip ederse Nilüfer, Funda Arar, Memedim Zeynep, Kırac, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Işın Karaca, Cem Adrian, Şebnem Ferah, Umay Umay, Of aman Nalan, Bendeniz, Sertab Erener, Gülşen, Gökhan Türkmen...

Gazeteci olmandaki en büyük etken ne oldu?

Gazetecilik mesleğini yapmayı düşünüyorum çünkü bu mesleğin eğitimini aldım. Kariyerimi röportaj yapmak üzerine kurmak istiyorum. Belirttiğim gibi üniversite dönemimde kendime uygun mesleği bulmaya çalışırken aklımda gazetecilik yoktu. Bölüm hocamız sevgili Berin Hoca’nın sayesinde gazetecilik mesleğini sevdim. Berim hocamın üstümde çok emeği var. Okuyucularımızın huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum ve ellerinden öpüyorum.

En keyif aldığın röportajın hangisi oldu?

Bütün röportajlarımı keyif alarak yaptım. Sanatçı dostlarımın hepsine çok teşekkür ederim. Güzel anılar bıraktılar bende. Sibel Gökçe’nin bir cümlesi beni çok etkilemişti. “Keşfedilmeyi bekleme, sen kapıları çal”. Ocak ayında bunu yapmaya başlamıştım.  Çok faydasını gördüm. Harun Başal ile röportaj sonrasında sohbetimizi çok ilerlettik. Mayıs ayında ikinci röportajımıza imza atmıştık.

Röportaj konusu ya da konuğu bulmaktan zorlandığın oluyor mu?

Röportaj yaparken zorlanmıyorum, mesleğimi seviyorum. Yeni insanlarla tanışmak, hayatlarını araştırmak, halka sunmak, olumlu tepkiler almak mükemmel bir duygu, röportaj yapmak enerji veriyor. Zeynep Casalini röportajımızı 3 ay boyunca beklemiştim. Sonuç olarak 3 gazete, 32 haber sitesinde yayınlandı. Demek ki zahmetli işlerin etkisi medyada fazla oluyormuş (Gülüyor). Hayal kırıklığı yaşadığım da oldu, röportaj teklifimi kabul ettiği halde 4 ay boyunca erteleyip vazgeçtim diyenler de oldu. Sen hazırlıklarını yap röportaj yapalım dedikten sonra hiçbir mesajıma dönüş yapmayanlar da oldu. Ama kızgın değilim, hepsinin canı sağ olsun. En büyük sürpriz Reyhan kara olmuştu. Menajerine ulaştığımda kabul etmeyeceklerini düşünüyordum, 1 hafta sonra dönüş yaptıklarında çok mutlu olmuştum.

Gazetecilik para getirmeyen bir iş. Yine de devam etmeyi düşünüyor musun?

Hayatım boyunca maddi değil de manevi duygulara önem vermişimdir. Para muhabbeti yapmayı hiç sevmem, çalıştığım dönemde patronun maaşı geç ödediği zamanlar olurdu, gidip sormazdım, utanırım bu tarz sohbetlerden, kendisi ne zaman verirse o zaman alırdım. Kendimi pazarlamayı bilmiyorum (Gülüyor). Düşünce özgürlüğünü belli bir ücretle ölçemiyorum.