Röportaj: Funda Akosman Erman

Necmi Dayday Bey sizinle GS’li Ağabeyler Ablalar Grubu’nun GS Derneği’nde beraberiz bugün. Çok aydınlatıcı ve verimli bir sunum yaptınız, siz çok donanımlı bir insansınız zaten. İlk önce sizi tanımak istiyorum kısaca

Galatasaray Lisesi mezunuyum. Yüksek eğitimime, Robert Koleji Yüksek Okulu fizik bölümünde başladım. 1968 mezunuyum. 1969’da, Teknik Üniversite Nükleer Enerji Enstitüsü’nde, nükleer enerji uzmanlığı konusunda yüksek lisans diplomasını aldım. Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nde (ÇNAEM) aynı yıl kurulan Nükleer Mühendislik Bölümünde (NMB) tecrübeli araştırmacı olarak göreve başladım. 1962’de faaliyete geçen ÇNAEM’de olması gereken fakat kurulmamış olan NMB, 1969’da Merkez Müdürü Prof. Dr. Ahmed Y. Özemre tarafından kuruldu. Türkiyenin ilk nükleer mühendisi olan hocamız da Galatasaraylıdır. ÇNEAM’de 10 yıl görev yaptım. Bu sürede yurtiçi, yurtdışı bilimsel ve teknolojik etkinliklere katıldım. 1971-1974 arasında, Fransa’da da, Ulusal Nükleer Bilimler ve Teknoloji Enstitüsü’nde ikinci bir mastır yaptım. Paris Üniversitesi Orsay Bilim - Fen Fakültesi’nden “Yüksek Şeref Derecesi” ile doktoramı da aldım.

1978 yılında, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansından (UAEA) gelen iş teklifi üzerine Temmuz 1978’de UAEA’da göreve başladım. 20 yıl hizmetten sonra, eşimin ağır hastalığı sebebiyle, istifa ederek ayrıldım. Yurda döndükten sonra, uzun bir süre, gelen iş tekliflerini burada da kabul etmedim. Eşimle ilgileniyordum çünkü. Yalnızca,  Galatasaray Üniversitesi’nin teklifini kabul ederek, 2003- 2008 yılları arasında yardımcı Doç. Dr. olarak görev yaptım. Bu arada, başta nükleer olmak üzere, çeşitli konularda da, konferanslar, seminerler hazırladım, makaleler yazdım, görsel medyada konuşmalar yaptım. 

İşin mutfağındansınız siz hocam

Övünmek gibi olmasın ama, Nükleer alanda, uluslararası tanınırlığı olan bir uzman olduğumu söyleyebilirim. UAEA’daki görevim süresinde ve daha sonrada, pek çok ülkeden yakın çalışma arkadaşlarım oldu. Nükleer Müfettiş olarak görev yaptığım yaklaşık 50 ülkeden uzman arkadaşlarım da oldu. Elli kadar ülkede, her tür nükleer tesiste, yüzlerce denetim misyonunda yer aldım ve denetim ekibi yöneticiliği yaptım. Birçok Avrupa ülkesinin nükleer kurumlarında “Nükleer Denetim Değerlendirmeleri” konusunda  verdim, konferanslar. Bu çalışmalarım bana, 2005 yılında BM ve UAEA’ya verilen Nobel Barış Ödülü paydaşlarından biri olma onurunu sağladı.

Peki hak edilen değer görüldü mü sizce?

Görüldüğü pek söylenemez. Nükleer konularda, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi olarak, Bakanlar ve yüksek bürokratlarla görüşüp toplantılar yaptık, çok çeşitli girişimlerde bulunduk. Nükleer enerjinin ve teknolojinin yurdumuza en yararlı olacak şekilde alınması için büyük çabalar harcadık. Biz bu işleri yaparken maddi menfaat gütmedik. Ne şahsen, ne de TASAM olarak. Fakat garip bir durum var; biz (bu “biz” sözcüğü, başta uzmanlarımız olmak üzere, yıllarca çalışmış, katkılarda bulunmuş kişiler yanında nükleere gönül vermiş aydınlarımızı kapsayar) bir şeyler yapmaya çalışırken herhalde maddi beklentimiz olmadığından “bu adamlar para falan istemiyor, demek ki bu işler kolay” diye düşünüyorlardı. Türkiye’nin yetiştirdiği, önceki ihaleleri hazırlamış, değerlendirme raporları hazırlamış en tecrübeli uzmanlardan yararlanma yoluna gidilmedi.

Bu olumsuz durum üzerine 2014 yılında,  bu uzmanlarımızla görüşüp, ”bedava malın değeri yok” düsturunun doğruluğuna inanarak, bir şirket kurmamızın şart olduğuna karar verdik. NUTEK A.Ş. firmasını kurduk. 

İleri bilim ve teknoloji projelerinde, konularının en ileri uzmanlarını bir araya getirip, uyumlu bir organizasyon yapamazsanız, o iş asla olmaz, en iyimser görüşle çok gecikir. AKKUYU Nükleer Santralının hayata geçirilmesinde olan gecikmeler gibi...

Ülkemizde nükleer çalışmalar ne durumda ve neden gelişemiyor?

Çünkü her seferinde olan şudur. Çalışmalar az sayıda uzman tarafından hazırlanır. Kritiklere açık olmaz bu çalışmalar. 2010 yılında Ruslarla Nükleer    Antlaşma imzalanınca, 33 Türk uzman (Yur içi ve dışı) ayrıntılı birbir rapor hazırladık. Yapılan işlerin yanlış olduğu, bunların sonunda Türkiye’ye yararı bir nükleer teknoloji transferinin yapılamayacağını, hatta elektrik üretiminin de uluslararası piyasanın çok üzerinde olacağını. Maalesef, aynen söylediğimiz gibi oldu. 

Bu raporu, zamanın başbakanına, Meclis başkanına, tüm partilere vb... neredeyse gitmediği yer kalmadı. Uluslararası kuruluşlardaki Türk uzmanlar, mühendisler, nükleer diplomaside tecrübeli 2 büyükelçi dahil 33 kişinin imzası var raporda.Çok daha fazla kişi de kişi imzalamak istiyordu, Resmi görevlerde oldukları için dahil etmedik. Sonuçtan hayal kırıklığına varan bir şaşkınlığa uğradık. Hiçbir makamdan, kuruluştan ‘raporunuzu aldık teşekkür ederiz’ gibi bir not bile gelmedi!! Yaptığımız basın toplantısı da, basın da çok az yer aldı. Gelişmiş bir ülkede böyle bir rapor ortaya konmuş olsa, yer yerinden oynar.  Ama bizde çıt çıkmadı. Bu çok üzücü bir durumdu.

Neye bağlıyorsunuz bunu? Neden bu duyarsızlık? 

Haberlerle kamu ve kamuoyu nükleer hakkında bilgisizliğe mahkum ediliyor. Dış mihraklar, bu işleri hiçbir zaman tek başına yapmaz. 

Örnek vereyim: 1962’de ÇNAEM, peşinden Ankara’da ANAEM kuruldu. O yıllarda, Teknik Üniversite Nükleer Enerji Enstitüsü, ODTÜ’de Makine - Nükleer Bölümü, İzmir’de Nükleer Enerji Enstitüsü  vardı. Hacettep’de Nükleer Mühendislik Bölümü halen var. 1990’nın sonlarında, ODTÜ’de “bizim gündemimizde Nükleer yoktur” denilerek bölüm kapatıldı. Bu inanılmaz karar, bir şekilde, her gelen yönetimce de aynı şekilde devam ettiriliyor. Bir kişinin “nükleer uzman” olarak eğitilmesi, bu işin mutfağında çalışması ve başarılı olması için en az 10 sene gerektirir. Nükleer projeler yüksek kaliteli ve çok sayıda uzman gerektirir ve bu uzmanların yetiştirilmesi gerekir. İki büyük nükleer santral projemiz varken nükleer uzman yetiştirme eğitimleri artırılmalı.  

Aslında altyapı zenginliğimiz var ama kullanamıyor muyuz?

25 yıl önce alt yapımız oldukça kuvvetliydi. Ama, şimdi asıl patron Ruslar: Onlar, doğal olarak kendilleri için Türk öğrencileri eğitiyorlar. Akkuyu’da isthdam edecekler.  

Nükleer uzmanlarımızı  kendimiz eğitemez miyiz hocam?

Tabii eğitiriz. Bu eğitimleri biz yapabiliriz. Gerçekçi olursak; sayımız az. Bu eğitimler 10 -15 eğitimciyle olmaz. Büyük bir ekip gerekir. Biz, dünyada bu işlerle ilgili olan Türkler olduğu kadar yabancıların olduğunu ve ülkemizde çalışmak istediklerini biliyoruz. Bunu, daha önce sözünü ettiğim görüşmelerde. Toplantılarda ve konferans vb. belki  yüzlerce defa şunu söyledim: Herhangi bir ülke nükleer enerji progamı kararı alındığı anda, alacağını düşündüğü reaktörlerin toplam maliyetin % 10’unu bu gibi işler için ayırması lazım. Tüm sistemin hazırlanması için gerekiyor bu miktar. Reaktörü kim yaparsa yapsın, tüm kontroller Türkiye tarafından yapılmak durumunda.  Bu uluslararası bir şarttır. Bunlar yok ise başarılı olunamaz. 

Devletin bu konuda destek olması gerekmiyor mu? 

Evet. Devlet destek olmalı bu konulardan uzak durmamalı.

Milli olarak, her aşamasını kendimiz yapmalıyız, biz üretmeliyiz 

Evet. Mesela bir kaza oldu diyelim. Sonuç ne? Reaktörü işleten Rus şirketine açılacak zarar- ziyan davası sonunda alacağınız azami miktar 600 milyon Avro olacaktır. Ama, Türkiye’ye, diğer ülkelere ve halkına vlmiş olan zarar ziyan milyarlarca Avroyu bulursa, üzerini Türk Hükümeti öder!

Petrol konusunda ne diyebilirsiniz?

Petrol, doğal gaz, kömür vb. fosil kaynaklar ile nükleer arasındaki bir ’ilişki’den bahsedeyim size. 1000 megawatlık nükleer  elektrik santralinin ürettiği elektriği, başka yakıtla üretmek isterseniz ki petrol, kömür, ne olursa olsun, işletme durumuna göre yılda,1 milyon ile 1.5 milyon ton yakıttan tasarruf edersiniz. Fransızlar 85 milyon ton tasarruf ediyor. Biz ise 60 yıldır geciktirerek zarar ediyoruz. Büyük cari açık veriyoruz.

Biz devamlı para harcamak durumunda mıyız?

Evet. Çevreciler,  “Çevre çevre” diyorlar. Milyonlarca ton fosil yakıt kullanıyoruz, kömür hariç onlardan söz yok. Ama nükleere gelince; Nükleerden korkuyorsun, Tamam da, o zaman neden nükleer silahlara ses çıkarmıyorsunuz? Niye gösteri yapmıyorsunuz ve konuşmuyorsunuz? En tehlikeli olanları konuşmuyorsunuz?

Bu “nükleerden korku” olayı çok erken başlatıldı Türkiyemizde. Yıl 1975 veya 76. TAEK başkanı olan, Rahmetli, Prof. Nejat Aybars hocam Ankara’dan  aradı “Necmi yarın Ankara’ya, Ankara’dan da Mersin’ gideceğiz” dedi. “Neden” dedim, “Orada nükleer karşıtı gösteriler varmış” dedi. Bir lisenin fizik hocası milleti ayaklandırmış, “erkekliği öldürür” diye laflar etmiş! “İstemezük. Nükleer erkekliğimizi öldürecek” diye bağırtıyor kalabalığı.

Bir çok ‘ilerici aydın’da bu istemezük söylemine destek veriyor. Böyle birşey yok... Bu ne bilimdir, ne de akılcı bir tutumdur.  Hele Atatürk gibi düşünmek hiç değildir. Sen ne için istemediğini bile bilmiyorsun. Ortaya birşey koyduğun geçerli bir kaç savın bile yok. Salt anti propaganda.. Sözde Atatürkçüler. Atatürkçü olmak bu değildir. Bir şeyi neden istediğini veya neden istemediğini, ayrıntılı uzmanca bilgiye dayanarak, açıklamak zorundasın. Zira,

Bizlere bilimsel verilerle, araştırmalarla bir zarar olmadığını hatta barışçıl olduğunu anlatıyorsunuz siz.

En son  bugün yaptığım, sizin de dinlediğiniz sunumda “barış ve refah için atomun nasıl yararlı olabileceğini nalattım. Bu gibi sunumları yıllar boyunca yaptım.

Haklısınız. Sohbetiniz ve anlattıklarınız için çok teşekkür ederim size.

Dr. Necmi Dayday kimdir;

İstanbul Robert Koleji Yüksek Okulu Fizik Bölümü’nden 1968 yılında BSc. diplomasını,1969 yılında İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü’nden Nükleer Uzmanlık Yüksek Lisansı’nı, birincilikle, aldı. Aynı yıl Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde (ÇNAEM) kurulan Nükleer Mühendislik Bölümü’nde tecrübeli araştırmacı olarak göreve başladı.

1970’de Fransız Atom Enerjisi Komiserliği (CEA) burslusu olarak gittiği Saclay Nükleer Araştırma Merkezi’nde, Fransız Nükleer Bilimler ve Teknolojiler Milli Enstitüsü’nde ikinci bir yüksek lisans yaptı. 1971’de, “Reaktör Fiziği İleri Etüdler Diploması”nı ‘Şeref ’ derecesi ile aldı. 1971- 1973 döneminde Saclay ve Fontenay-aux-Roses Nükleer Araştırma Merkezlerinde, CEA ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) burslusu olarak, doktora çalışmalarını yürüttü. Paris-Sud Üniversitesi Orsay Fen Fakültesi’nden, ”Yüksek Şeref Derecesi” ile Ekim 1973’de Reaktör Fiziği Doktoru ünvanını aldı.

1974- 1978 yıllarında, ÇNAEM TR-2 Araştırma Reaktörü Tasarım ve Yapım Ünitesi Reaktör Fiziği Birimi Şefi olarak, projelendirme çalışmaları yaptı, yönetti ve Reaktör İhale Komitesi’nde yer aldı. 1975- 1978 arasında Başbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu Nükleer Güvenlik Komitesi üyesi olarak “Nükleer Reaktör Yer Seçimi” çalışmalarına katıldığı gibi, TAEK bünyesinde kurulan çeşitli komisyonlarda da görev yaptı Aynı yıllarda İTÜ-NEE’nde nükleer fizik, 1977-1978’de Hava Harb Okulu’nda modern fizik dersleri verdi.

UAEA’dan gelen iş teklifi üzerine, TAEK’nın ve Dışişleri Bakanlığ’nın onayı ile, 1978’den 1982’ye kadar Ajans’ın Nükleer Araştırmalar ve İzotoplar Departmanında tecrübeli araştırıcı, 1982’den 1998’e kadar da Safeguards (Nükleer Güvenlik Denetimleri) Departmanı’nın çeşitli bölümlerinde,”Uzman Nükleer Müfettiş” ve “Denetim Etkinliği Değerlendirme Şefi” görevlerinde bulundu. 1984 -1996 yılları arasında UAEA kıdemli safeguards analisti olarak çalıştı. Aynı zamanda, UAEA’nın SIR (Safeguards Implementation Report) raporunun Reaktör Tipi Tesisler bölümünü hazırladı.

Pek çok ülkede, çeşitli nükleer tesislerde, yüzlerce denetim misyonunda yer aldı ve denetim ekibi yöneticiliği yaptı. Birçok Avrupa ülkesinin nükleer kurumlarında “Nükleer Denetim Değerlendirmeleri” konusunda konferanslar verdi ve seminerler yaptı. Bu çalışmalarından dolayı, 2005 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na verilen Nobel Barış Ödülü paydaşlarından oldu.

Çeşitli ülkelerin, ulusal ve uluslararası araştırma merkezlerinde, nükleer konulardaki uzmanlık eğitimlerine katıldı ve çalışmalar yaptı. 1998 yılında emekliliğini isteyerek yurda döndü,

2004- 2008 arasında, Galatasaray Üniversitesi Mühendislik ve Teknoloji Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak fizik, mekanik, termodinamik ve elektrik dersleri verdi. Mayıs 2008’de Galatasaray Üniversitesi’nden emekli oldu.

21 Temmuz 2014 tarihinde kuruluşu tamamlanan, NUTEK Enerji Danışmanlık Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanıdır.

Nükleer konularda çok sayıda bilimsel tebliği, makalesi ve bir de, 1971 yılında İTÜ-Nükleer Enerji Enstitüsü tarafından yayınlanan, Reaktör Teorisi Problemleri adlı kitabı bulunmaktadır. Nükleer teknoloji konusunda, yurt içinde ve dışında çok sayıda konferans vermiş, televizyon ve radyoda söyleşilerde bulunmuş, gazete ve dergilerde makaleleri çıkmıştır.

Çok iyi derecede İngilizce, Fransızca ve orta derecede Almanca bilmektedir.

Evli olup, iki çocuk babasıdır.