Kerem Turhan’ın ikinci solo albümü “Uçurtma Uçuran Kız”, temmuz ayında dinleyiciyle buluştu. Albümdeki tüm şarkılar, geleceğe hâlâ umutla bakabilen, pozitif duyguları barındıran, kendi hikayelerini anlatan farklı bir üslupla yazıldı ve yorumlandı. Bizler de Kerem Turhan ile bir araya geldik, şimdi sizlerle...

"Mimarlık ve Müzik "

Uniq İstanbul'un mimarlarından Kerem Turhan şimdi de İkea'nın Rusya'daki projelerinde müzilk, ambians ve hayat dolu yepyeni mekanlar yaratıyor. 

Mimarlık ve Müziği birbirinden farklı görmeyen Kerem Turhanbirinde mekanlarla diğerinde ise seslerle duyulara ve duygulara hitap etmenin arayışı içinde...

Merhaba Kerem Bey nasılsınız?

Çok mutluyum, çok heyecanlıyım. Hediye paketini açmaya çalışan bir çocuğun merakı içindeyim. Sizi sormalı Elif’ciğim.

Teşekkür ederim bende iyiyim. Bir süredir Moskova'daydınız, nasıl oralar?

Soğuk... Ama capcanlı... Her an, herhangi bir yerde bir etkinliğe rastlamak mümkün. Sanatın gerçek başkenti bence... O kültürel derinliği şehrin her köşesinde hissedebiliyorsunuz. İlham veren bir şehir diyebilirim.

Geçtiğimiz aylarda 'Uçurtma Uçuran Kız' adlı yepyeni bir albüm ile dinleyicileriniz ile buluştunuz. Neler hissediyorsunuz, biraz albümden bahsedelim mi?

Dediğim gibi büyük bir mutluluk, heyecan ve merak içindeyim. İlk albümüm "Oğul" o ana kadarki tüm yaşamıma bir helikopter bakışıydı. Yaşamımdaki farklı dönemlerden kesitler veren parçalardan oluşan bir albümdü. "Uçurtma Uçuran Kız" ise özellikle Moskova'da yaşadığım son iki senenin ürünü ve yansımalarını ele alıyor. Dedim ya, insana ilham veren bir şehir Moskova... Mutluluğu da, neşeyi de, heyecanı da, umudu da, özlemi de, özgürlüğü de yaşadığım yer oldu. "Uçurtma Uçuran Kız" da tüm bu duyguları harmanladığım bir albüm... Bu albümün her şarkısının bir hikayesi var... Kimi gerçek kimi hayal mahsulü... Ama hepsi insana dokunan, kalplere dokunan, hisler uyandıran ve her şeyden önemlisi umut veren hikayeler var içerisinde.

Şarkının sözlerinin bir hikayesi, çıkışı var mı? Nasıl bira araya geldi bu sözler?

Hikaye yoksa şarkı da yok benim için. Mutlaka yaşanmış bir hikaye olması da şart değil. Ben etrafında olup bitenlerden çok etkilenen bir insanım. Şahit olduğum bir olaydan, gördüğüm bir resimden veya seyrettiğim bir filmin bir sahnesinden etkilenebilirim. Şarkılarım genelde bunlara verdiğim doğal tepkilerimdir benim. "Uçurtma Uçuran Kız"a gelirsek, önceki yaz bir akşam tek başıma evde tek başıma otururken eşim Esra bana bir fotograf gönderdi. Eşim ve kızım iki aya yakın bir süredir Türkiye'deydi yaz tatili için. Ben tabii Moskova'da kalmıştım ve doğal olarak burnumda tütüyorlardı. Fotografta kızım Lale kumsalda uçurtma uçuruyordu. Karşıdaysa muhteşem bir gün batımı vardı. Bu resmi gördüğüm anda  ne kadar duygulandığımı anlatamam. Özlem var tabii ama sadece bundan ibaret değildi duygularım. Fotoğrafta ilk kez kendi başına uçurtma uçuran bir çocuğun heyecanı, merakı, geleceğe dair arzuları, hedefleri, hayattan beklentileri vardı. Resmi kapattım ve bir köşeye "Gün batımına karşı uçurtma uçuran kız" yazdım. Bu şarkı ve belki de bu albüm böyle doğdu. O yüzden de albümün kapağının ön yüzünde bu fotografı, arka yüzünde de annem ressam Yener Turhan'ın yaptığı illüstrasyonu kullandık.

Uçurtma uçurmanın sizde bir yeri mi var neden 'Uçurtma Uçuran Kız'? 

Uçurtma umuttur Elif. Çocuklar umutlarını uçururlar uçurtmayla. O uçurtmanın yerinde olmayı hayal ederler. Uçurtma gelecektir. Mutluluğun resmidir. Mutluluğun resmi demişken yine bir gün, ailem Moskova'ya döndükten sonra Lale'yle bir kafede kahvaltı ediyorduk. Lale gittiğimiz her yerde kağıt kalem ister ve resim yapar. Çizgisi de çok kuvvetlidir bu arada. Babaannesinden almış yeteneğini. Yine aldı kalemi eline ve bana "Ne resmi yapayım?" diye sordu. Ben de biraz zorlamak amacıyla mutluluğun resmini yapmasını istedim. Tabii hemen meşhur hikayeyi anlattım, Abidin Dino ile Nazım Hikmet'in hikayesini... Çok hoşuna gitti. Önce onu mutlu eden şeylerin resmini yaptı; ailesi, arkadaşları, Sushi. Ona sadece mutluluğun kendisinin neye benzediğine odaklanmasını tavsiye ettim. Biraz durdu ve "Ben bunu bir düşüneyim!" dedi. "Düşün" dedim. Bir kaç gün sonra evde bir resme rastladım. Pembe ve yeşil tonlarının patladığı besbelli mutluluk anlarının insanın içinde yarattığı patlamaları tasvir eden akrilik boyayla yapılmış bir resimdi. Sordum: "Bu mutluluğun resmi mi?" Kızım da, "Evet" dedi. Mutluluğu bir çocuktan daha iyi kim betimleyebilir ki zaten! Şarkıda geçen mutluluğun resmi odur işte.

 “Kızımı hikayelerle uyutuyorum”

Şarkılar kimi zaman bir hikaye taşır. Sizin de bir hikayeci yönünüz var mı?

Hala haftada 2-3 gece kızımı bir hikayeyle uyuturum. Bu hikayeleri çoğunlukla o anda uydururum. Yani evet, hem de ne biçim...

Şarkıya bir klip gelir mi?

Muhtemelen. Arkasında epeyce görsel var zaten şarkının düşünüyorum.

Sizde uçurtma uçurmayı sever misiniz? En son ne zaman uçurtma uçurdunuz?

Kim sevmez... En son bir iki sene önce verdiğimiz bir açık hava konseri sonrası kızımla birlikte uçurmuştuk.

Eğer bir şarkı çokça dinleniyorsa sizce o şarkı nasıl bir şarkıdır?

İnsana dair ortak duyguları yakalamış demektir. Bir şarkının çıktığında büyük patlama yapıp her an her yerde dinlenmesi pek bir anlam taşımaz benim için. Çok dinlenen şarkı uzun yıllar unutulmayan ve yıllarca aynı hislerle dinlenen şarkıdır.

“Beste en büyük mesele”

Günümüzün şarkıcılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yorumculuk anlamında iyi bir neslin geldiğini düşünüyorum. Çok yetenekli sesler var. Bence problem daha çok bestelerdedir. Bu yetenekli seslerin potansiyelini ortaya çıkaracak nitelikli beste çıkmıyor kolay kolay.

Kerem Bey nasıl biridir, nasıl biri olmak ister?

Büyümeye çalışan, her gün yeni bir şey öğrenmek ve tecrübe etmek için yanıp tutuşan, hayata sımsıkı tutunan, insanları çok seven, kötülüğün insanın kendisinden değil içinde bulunduğu durumdan kaynaklandığına inanan, insanların içindeki güzelliği dışarı çıkaracak dürtüleri yaratma gücünü kendinde gören, kendi uçurtmasına sımsıkı sarılmış mutlu biri...

Eğitim hayatınızdan bahsetmek ister misiniz, daha önce ne ile ilgileniyordunuz?

St. Michel Fransız lisesinden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde “mimarlık” okudum. Beni, sanat anlayışımı ve üslubumu, bakış açımı hatta espri anlayışımı oluşturan yerdir, Mimar Sinan Üniversitesi ve özellikle de önündeki rıhtım... Çok güçlü bir etkisi olmuştur üzerimde. O nedenledir ki hem mimarlığı hem de müziği aynı yaklaşımla ve aynı hevesle yapar dururum hala. İki işi birden nasıl idare edebildiğimi sorarlar çoğu zaman. Ben mimarlığı ve müziği iki ayrı iş gibi görmüyorum. Benim için ikisi de insanlar üzerinde ihtiyaç duydukları hisleri yaratma işi... Birinde mekanları kullanırken diğerinde sesleri kullanıyorum sadece. Biri olmasa diğeri topal kalır. O kadar birbirlerini besler ve destekler müzik ve mimarlık.

Küçüklükten beri hayalinizde şarkıcılık var mıydı?

5-6 yaşlarındayken mahallenin maskotu gibiydim. En küçük bendim. Herkesi eğlendirirdim. Meyve kasasının üstüne çıkıp şarkılar söylediğimi çok iyi hatırlıyorum.

“Güzelleştirecek çok şey var”

Eğer hayatı güzelleştirmek sizin elinizde olsaydı önce neyi düzeltirdiniz?

Şarkılarımla hayatı güzelleştirebileceğimi düşünüyorum. Önemli olan bu şarkıların insanlara ulaşmasıdır. Esas zorluğu burada yaşıyoruz. Bu alanda düzeltilecek o kadar çok konu var ki!

Albümüzün lansımanını Uniq İstanbul'da gerçekleştirdiniz. Neler hissettiniz?

Evet Elif. Mimarisini güzel bir ekiple birlikte yaptığımız Uniq İstanbul Tamirhane'de gerçekleştirdik. Benim için çok önemli bir lansıman oldu. Türkiye'nin en değerli caz müzisyenleriyle güzel ve özellikli bir iş yaptık, bunun insanlara ulaşması çok güzel odu. Sevdiğim dostlarım ve müziğime gönül verenler gelmişti. Her birine yürekten ayrı ayrı teşekkür ediyorum Elif’ciğim. Dünyayı müzik ve dans kurtaracak. İnsanlar dans etsin, eğlensin, mutlu olsun istiyorum.

Şarkı nasıl tepkiler alıyor gelen tepkilerden memnun musunuz?

Müthiş tepkiler alıyorum şu ana kadar. Şarkıların hepsini ayrı ayrı çok beğendiklerini söylüyor duyanlar. Ayrıca albümü bir bütün olarak da çok dengeli ve üsluplu buluyorlar. Söz ve müziğin birbirini tamamladığına dair geri dönüşler alıyorum ki bu tam olarak duymak istediğim bir şey. Ama beni en çok sevindiren tepkiler kendimi çok geliştirdiğime dair olanlar... Eğer bir gün kendimi geliştiremediğimi hissedersem çanlar benim için çalıyor demektir.

Şu sıralar neler yapıyorsunuz, yeni planlar var mı önümüzde?

Müzikal anlamda ağırlıklı olarak bu albüme odaklanmış vaziyetteyim. Ama bir yandan da üretmeye devam ediyorum. Sürekli olarak etrafımda olup bitenlerle ilgili izlenimlerimi bir yerlere not ediyorum. Zihnimde sözler, melodiler dönmeye devam ediyor. Bunlardan yepyeni bir şeyler çıkacak elbet.

Müzik hayatınıza nasıl girdi, ve neler yaşadınız bu noktaya gelene kadar?

Kendimi bildim bileli evde müzik vardı. Sadece müzik değil sanatın hemen her dalı vardı. Mimar bir baba ve ressam bir annenin oğlu, piyanist ve heykeltraş bir ablanın kardeşiyim. Eve ilk kez piyano girdiğinde henüz 2-3 yaşlarındaydım. İstanbul Devlet Konservatuarı piyano bölümünde okuyan ablam Elif Turhan'a özenerek başladım müziğe. İlk derslerimi de ondan aldım. İlerleyen yıllarda yine ablamın piyano ve solfej dersleri verdiği Timur Selçuk Çağdaş Müzik Merkezine devam ettim. Özkan Turgay ve Ali Perret'den piyano dersleri aldım, Ablamın solfej, Timur Hoca'nın armoni sınıflarına girdim. Lise ve üniversite yıllarında çeşitli gruplarda çaldım. Stüdyo müzisyenliği yaptım. Ahmet Güvenç'in stüdyosunda hem ses teknisyenliği yaptım hem de albüm, film müziği ve TV programı müziği kayıtlarında çaldım. Teoman, Sibel Tüzün gibi şarkıcıların orkestralarında çaldım. Çeşitli TV programlarının orkestralarında yer aldım. 2012'den itibaren Moskova’ya yerleştiğim 2015 yılına kadar Istanbul Funk Unit grubuyla çeşitli caz sahnelerinde konserler verdik. Tüm bu yıllar boyunca sürekli yazıp çizdim. Çuvalımda birçok beste biriktirdim. İlk albümüm "Oğul"u 2013 senesinde çıkardım. Şimdi de ikinci albümüm "Uçurtma Uçuran Kız"la karşınızdayım.

Şarkı çıktığından beri yaşadığınız ilginç bir olayı benimle paylaşır mısınız?

Eşim Moskova'da yeni tanıştığı bir arkadaşına şarkıyı dinletmeye kalkmış. Arkadaşı birden "Aa, ben bu şarkıyı biliyorum" demiş. İlk duyduğunda "ne kadar değişik bir şarkı, şiir gibi" diye düşünmüş. Bunu duyduğumda çok mutlu oldum çünkü henüz albümü tanıtmaya başlamamıştık bile.

Eğer müzik hayatınızda olmasaydı hangi mesleğe yönelirdiniz?

Nietzsche'nin meşhur sözüyle cevap vereyim. "Müziksiz hayat bir hata olurdu". Yeterince açık ifade edebildim mi? 

İlerideki projelerinde düet yapmak isterseniz bir araya geleceğiniz isim kim olur?

Al Jarreau'yla düet yapmayı ne çok isterdim. Hala kabullenemiyorum ölümünü. Kahramanımdı. Hayatta olanlardan Sting'le düet yapmak için çok şey veririm. Müthiş bir ozandır. Ülkemizden bir kaç isim isterseniz Fatih Erkoç, Sibel Köse ve Jülide Özçelik'i sayabilirim.

En çok dinlediğiniz 5 şarkı desem?

Spain (Al Jarreau versiyonu)

My Favorite Things

Lullaby of Birdland

Shape of My Heart

Bakmıyor Çeşm-i Siyah Feryade

En ütopik hayaliniz nedir?

Caz müziğinin hak ettiği teveccühü görmesi, yeterince ütopik bir hayal olabilir mi!

İleride projelerini yurt dışına yöneltmeyi düşünür müsünüz?

Düşünmez olur muyum? İlk hedef Rusya...

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Dünya bir cendereden geçiyor. Bir şeylerin değişmesi şart ve bu değişimi sağlayabilecek, insanları bir araya getirebilecek bildiğimiz tek enstrüman sanat... Hep söylüyorum, dünyayı müzik ve dans kurtaracak. O yüzden okuyucularımızdan tek dileğim müziğe, dansa, sanata sımsıkı sarılsınlar. Sana da çok teşekkür ederim Elif. Çok güzel bir yoldasın başarıların daim olsun. 

Doğum tarihi: 12 Eylül 1972

Burcu: İflah olmaz bir başak

En sevdiği huyu: Vazgeçmemek

En sevmediği huyu: Aşırı detaycıyım

Uğurlu sayısı: 9

Uğurlu günü: Çarşamba, kızımın doğduğu gün

En sevdiği renk: Mavi

En sevdiği çizgi film: Fineas ve Ferb

En sevdiği söz: Müziksiz hayat hatadır... Nietzsche

Söyleşi: Elif Günay

Fotoğraf: Zeynep Aydın