Merhaba Önce Vatan Gazetesinin Sevgili Okurları.
Mevsimin gündüzleri soğuk, geceleri ise ayaz günlerini yaşarken, bir nebze de olsa ısıtabilmek için sizleri, sıcacık bir sohbet yaptık, bizi okumanıza ve içinizi ısıtmaya talibiz, Avukat Sayın Yalçın Oğuz Beyefendi ile.
Avukat Sayın Yalçın Oğuz Beyefendi’yi yazmak çok kolay değil(miş). Yüreğim tutuldu, kalemimin mürekkebi damlayamadı kağıdıma. Yaşamakta saklıy(mış), yazabilmemin sırrı. Birlikte yaşama şansımı yakalayamasam da, ben de birlikte yaşama şansını yakalayanlardan, güzel anılar biriktirenlerden dinlerim kendisini. Karşılıklı sohbet tadında röportaj yapmanın keyfi ayrı güzel ve kolay(mış), yazmak, yazabilmek kendisini, hakettiği cümleleri kurabilir miyim endişesi korkutuyor beni. Bir hatam olursa yazdıklarım da, engin hoşgörüsüne sığınıyorum.
Avukat Sayın Yalçın Oğuz Beyefendi, Sinop’umuzun yetiştirdiği ender kişilerin başında yerini alan harika karakterin adı.
Doğumuyla anne ve babasının yüreğine evlat sevgisini mühürleyen, arkadaşlarının sevgi yumağı, henüz oyun çocuğu iken, eğitmenini hayretler içinde bırakan, elinde tebeşir, kara tahtanın başında sayıları oyuncak yapan, masal anlatmak yerine okuyan ve yazan minicik ellerin sahibi, eğitim ve öğretim hayatının basamaklarını koşar adımlarla çıkan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanan, önce Avukat, daha sonra Hakim olan, Baro Başkanlığının adaleti, CHP’nin saygıdeğer il başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinden Sinop Milletvekili seçilen, Sinop’un gururu, Sinop’ta SODEP’i kurarak başkanlığını yapan, Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğu sonsuz sevgisinin cevabı yüreğinde saklı, Atatürkçü Düşünce Derneğinin Başkanı, hayata merhaba dediği günden beri, dürüstlük elbisesini üzerinden çıkarmayan, Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletine hıyanet etmeyin diye bas bas bağıran koskoca yürekli, Ülkemizin kapkara günlerinde, haksızlığa uğrayan gençlerimizin, haklarını söke söke alan, kahramanın adı, seksen yıla içinde acı, gözyaşı, mutluluk ve gülümsemenin karıştığı anılar sığdıran ve ısrarla biriktirmeye devam eden, sevdiği güzellerin yakışıklı sevileni, olmazlarsa olmaz dediği çocukları, Sırrı’nın, Hakan’ın, Neslihan’ın, Aslıhan’ın, Gökhan’ın sırtlarını dayadıkları, yıkılmaz dağları babaları, Mert’in, Buket’in, Elif’in, Irmak’ın, mükemmel Atatürkçü dedeleri.
Adını, mesleğini, Atatürk sevgisini, insanların barış içinde yaşaması için verdiği mücadelesini, Çerkez Beyefendi kimliğini bilmeyen yoktur. Bende biliyordum tüm bunları. Bir tesadüf eseri tanıştım ve sohbet davetimi sundum  kendisine. Cevap mı? Şu anda evlerinizde, kucaklarınızda ki Önce Vatan Gazetesinin sayfasındayız. Sevgi dolu, nazik, asil, benim ile sohbetlerine kızım diye başlayan, benden  baba sevgi ve şefkatini esirgemeyen, manevi babam Avukat Sayın Yalçın Oğuz Beyefendi, Bende Bugün. Buyurun lütfen.

Merhaba. Hoşgeldiniz. Kendinizi anlatır mısınız?

Merhaba. Hoş bulduk. Ben rahmetli babamın beyanına göre 1938 ama nüfus kaydına göre 1939 yılında Sinop Merkez ilçe Avdan köyünde doğdum. 3. Sınıfa kadar köyümüzde okudum. 4 ve 5. Sınıflar olmadığı için 4. Sınıfı 1 saat uzaklıktaki Karapınar köyünde 5. Sınıfı ise Kabalı nahiyesinde okudum. Ortaokul 1 ve 2. Sınıfları Sinop’ta, 3. Sınıfı ise Ayancık ortaokulunda. Lise 1, Kabataş erkek lisesinde,lise 2 ve 3. Sınıfları ise Zonguldak M.Çelikel lisesinde okudum.1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk fakültesini bitirdim. Askerliğimi levazım yedek subay olarak Artvin Hopa’da yaptım. Hakimlik stajımdan sonra 1964 yılında Hakim olarak Van Gürpınar’a tayin oldum. 1968 yılı başında Sinop Türkeli Hakimliğine atandım.1969 yılı Eylül ayında istifa ile ayrıldım,Sinop’ta Avukatlığa başladım. Bir dönem Sinop Baro Başkanlığı ve C.H.P. Sinop İl Başkanlığı yaptıktan sonra 1973-1977 yılları arasında C.H.P Sinop Milletvekilliği,1977 de aday olmadım, Sinop’a döndüm. 1983’de Sinop’ta 2 yıl SODEP i kurarak il Başkanlığını yaptım. 1985-1999 yılları arasında İstanbul’da Avukatlık yapıp Sinop’a döndüm. Teşkilatın ısrarı üzerine 2001-2003 yılları arasında C.H.P. Sinop İl Başkanlığı yaptım. 2003 Kurultayında antidemokratik tüzük değişikliklerine karşı çıkarak İl Başkanlığından ayrıldım. 2004 yılından bu yana Atatürkçü Düşünce Derneği Sinop Şube Başkanlığı yürütüyorum. Kendileriyle her zaman gurur duyduğum 3 oğlum ve 2 kızım var.

Hemen şimdi öğrenebileceğiniz bir şey olsa bu ne olurdu?

Güzel bir müzik enstrümanı çalmayı ve ayrıca biraz resim yapabilmeyi isterdim.

Kendi kendine konuşanlar deli mi?

Bence deli değildir. Bu bir sesli düşünmedir. Bazılarına göre motivasyon yoludur.

Hayat felsefeniz nedir?

İnsanları sevmek,hoşgörü,gücümün yettiğince boş durmamak, Atatürkçü ve Atatürkçü Düşünce ve onun devrimlerine ömrümün sonuna kadar sahip çıkmak hayat felsefemdir.

Dünyaya ikinci kez gelme şansınız olsa, nasıl bir hayat yaşamak istersiniz?

Yaşadığım hayattan bir şikayetim yok.

Dünyada istediğiniz her türlü değişikliği yapabilecek kadar gücünüz olsa, sihirli değneğinizi dokunduracağınız 3 şey ne olurdu?

Böyle bir gücüm olsa;

A)Dünyadaki insanlar arasındaki eşitsizliği kaldırırdım.
B)Dünyada barış,
C)Hiç kimsenin açlıktan sürünmediği bir dünya.

Tüm koşullar uygun olsa ve size bir iş kurma şansı verilse, nasıl bir şirketin patroniçesi/patronu olurdunuz?

İstihdam ve üretime yönelik bir alanda çalışanın sömürülmediği bir şirket patronu olmayı isterdim.

Yeteneklerinizi başka bir kişiyle değiştirme şansınız olsa, şu anda yaşayan, yada bir zamanlar yaşamış olan hangi kişinin yeteneklerine sahip olmak isterdiniz?

İsim veremem ama Türk Sanata müziği veya resim yapma yeteneğimin olmasını isterdim.

Çocukluğunuzda sizi en  çok mutlu eden kişiler ve olaylar kimlerdi, ve de nelerdi?

Çocukluğumda beni en mutlu eden kişiler başta anneciğim ve babam olmak üzere aile fertleri.

Sizi dünyanın en mutlu  insanı yapabilecek şey ne olabilir?

Türk ve Dünya haklarının barış içinde, düşmanlığın olmadığı bir dünyada yaşamak isterdim.

Bugüne kadar attığınız en gururlu zafer çığlığı hangi başarınıza ait?

Bütün yokluk ve zorluklara rağmen büyük mücadeleler sonunda 1960 yılında Hukuk fakültesi diplomamı aldığım gün.

Gözlerinizi dolduran en son olay nedir?

Oğlum Sırrı Oğuz’un NASA’nın en yetkili adamlarından biri olup konferans için geçen yıl Malatya Üniversitesinde gençlere verdiği konferans sonrası basın ve sosyal medya da hakkında yazılan övücü sözler bir baba olarak beni duygulandırdı.

Hafızanızda iz bırakmış 3 çocukluk anınız nedir?

A)Daha 5 yaşındayken ilkokula yeni başlamış olan ablama okulun ilk günü akşamı rahmetli babamın ablamla birlikte 29 harfi bir gecede  zorla ezberlettirmeye çalışırken duyduğum sıkıntı. 
B)6 yaşında ablam 2. Sınıfta iken bende onunla beraber kayıt olmadan okula gittim. İkinci gün okuldaki komşumuz olan eğitmenin (öğretmen yoktu) okuma kitabında bir konuyu ikinci sınıftaki öğrencilerine okuturken çoğunun yanlış okumaları sırasındaki bağırmasından benim korktuğumu fark ettiğinde yanıma gelerek saçlarımı okşayıp bu aptallar okuyamıyorlar sen okur musun diye sordu. Benim okuduğumu falan bilmiyordu. Bende kendisine okurum dedim. Eğitmen sahi mi oku bakayım diye bir sayfayı okuttu. Yanlışsız okudum. Başka sayfalardan da okuttu. Ben yine yanlışsız okudum. Bana hesapta yapabilir misin dedi. Bende yaparım deyince karatahtanın önüne sandalyeye oturdu,ayaklarını uzattı,benim boyum tahtaya yetişmediği için beni ayaklarının üzerine çıkarıp bazı matematik işlemleri yaptırdı. Ben hepsini doğru  yapınca bana seni ikinci sınıfa alıyorum diyerek defter ve kalem verdi. Böylece ben iki yılda üçüncü sınıftan çıktım. Bu olayı unutamam.
C)Yıl 1949 5. Sınıfta Kabalı da okuyordum. İsmet paşa Cumhurbaşkanı. Karayoluyla Kastamonu’dan Sinop’a geçiyordu. Biz okul talebeleri olarak karşıladık. Başöğretmenimiz Lütfiye ismindeki bir kız arkadaşımla ikimizi İsmet paşaya çiçek sunma görevi verdi. İsmet paşa geldi. Yanımıza gelince kendisine çiçek verip elini öptük. Paşanın bizi okşayıp sevmesini hiç unutamam.

Bir mucize olsa geçmişinizdeki hangi hatalarınızı düzeltmek istersiniz?

Aklımda kalan ve düzeltmek istediğim bir hatamı hatırlamıyorum.

Aklınıza her geldiğinde sizi gülümseten bir anınızı anlatır mısınız?

1964 yılında Hakimlik stajım bitti. Atanacağımız yerler için kura çekilecekti. Ben gitmedim. Ankara’da bir arkadaşım benim adıma kura çekti. Akşamüzeri rahmetli başkatip Enver Akay ağbeyimle bir haber var mı diye postaneye gittik. Memur telgraf var dedi. Enver abiye sen al dedim.Enver abi telgrafı aldı, baktı Samsun’a dedi. Ben sevinçle zıpladım. Telgrafı elime aldım,onun Samsun’a diye okuduğu Samsun’a değil şansına diyor ve devamında Gürpınar çıktı diye yazıyor. Ben staj yaparken her zaman savcılık kalemine giderdim. Her uğradığımda duvardaki haritaya bakıp parmağımı Gürpınar’ın üstüne koyup ben burayı çekeceğim derdim. Onu hatırlayan Enver abim ulan hep Gürpınar Gürpınar diyeceğine daha iyi bir yer söyleseydin ya diye takılmıştı. O gün ki yanlış okuma sonu havaya zıplayışım devamlı aklıma gelir, gülümserim.

Şimdiye kadar yaptığınız en çılgınca şey nedir?

Hatırlayabildiğim bir çılgınlığım yok.

17-18 yaşlarınıza geri dönme şansınız olsa yine aynı hayatımı yaşardınız, yoksa başka bir hayat mı yaşardınız?

Ben yaşadığım hayattan şikayetçi değilim. O bakımdan aynı hayatı yaşarım.

Kendinizi dünyanın en güçlü insanıymışçasına başarılı ve mağrur hissettiğiniz en son deneyiminiz nedir?

Ben hiçbir zaman dünyanın en güçlü insanıymış gibi kendimi hissetmedim. 1969 yılında Hakimlikten ayrılıp, Sinop C.H.P. il Başkanlığı görevini devraldım. Cumhuriyet Halk partisi 1969 seçimlerinde 4 milletvekili çıkaran Sinop’ta ancak 1 Milletvekilliğini o da aldığı 14.000 oyla 3. Parti durumunda kazanabilmiştir. Ben o zaman 30 yaşımdayım. 4 yıl il başkanı olarak birkaç sefer girmediğim köy kalmadı. 1973 seçimlerinde aday oldum. Ön seçimde 2. Sıraya düştüm ve o seçimlerde Milletvekili sayısı da 3 e indi. Ben 2. Sıraya düşünce hiç kimse benim 2. Sırada Milletvekili çıkabileceğimi kabul etmedi. Ben seçimi kazanacağımı ısrarla söyleyerek seçim çalışmasına başladım. Seçimlerde her gittiğim yerde 4 yıl müddetle yapmış olduğum çalışmanın faydasını gördüm ve seçim sonunda Cumhuriyet Halk partisi 29.000 oy alarak kendinden sonra gelen adalet partisini 12/1 oy geçerek 2. Sıradan Milletvekilliğini kazandım. Ankara’ ya gittiğimde başta sayın Ecevit olmak üzere bu başarıyı kutladılar. Beni Meclis Adalet komisyonu başkanlığına seçtiler. Bu bir başarı idi. Bu başarıyla her zaman gurur duyarım.

Şu anda kişi olmanızda payı olduğunu düşündüğünüz kişiler kimler?

Şuan ki kişiliğimin oluşmasında en büyük etken rahmet babamdır. Sonra sırası ile okula ilk başladığımda ki eğitmenim rahmetli Yusuf Gündoğdu. 5.sınıfta 3 ay öğretmenliğimi yapan Nezahat Hanım. Bir de ortaokulda 2 yıl matematik öğretmenliğimi yapan rahmetli Kazım Koca’dır.Hukuk fakültesinde de rahmetli hocam büyük hukukçu ceza hukuk prof. Faruk Eren benim kişiliğimde etkili olmuşlardır. Allah hepsine rahmet eylesin. 

Çocukken ne olmak ve kim olmak isterdiniz?

Ben çocukken pilot olmak isterdim ama şu adam olayım diye bir düşüncem olmamıştır.

Gerçekleştirmeyi istediğiniz en büyük hayaliniz nedir? Ve gerçekleşti mi hayaliniz?

Benim hayalim her zaman fakir fukara yanında olarak onların sıkıntılarına ortak olup, giderebilmek, çocuklarımı insanlığa faydalı olacak şekilde yetiştirebilmektir. Birincisinde yapmaya çalışsan da bir başarım olmadı ama ikinci hayalim gerçekleşti 5 çocuğum da istediğim şekilde yetişti. Kendilerine her şeyden önce ülkenin geleceğini düşünmelerini öğrettiğimi zannediyorum.

TV Proğramcısı olsaydınız, nasıl bir proğram yapmak isterdiniz?
Televizyon programcısı olsam halkı özellikle bayanlarımızı uyutan evlilik programları, uyduruk dizilerden ziyade halkımızı ülke sorunlarına yöneltecek sosyal içerikli programlara ağırlık verirdim.  Mesela o siyah beyaz televizyonlarda rahmetli İsmail Cem zamanındaki televizyon programlarını arıyorum. Tabi insanları eğlence ve sanat değeri olan filmlerden de mahrum etmezdim.

Karşınızdaki kişiyi tanımak için hangi davranışına bakarsınız?

İnsan insanı kısa zamanda tanımak bence pek mümkün değildir. Ama yine de konuşma, tavır ve hareketleri az çok karşısındakine bir fikir verebilir.

Birine ya da bir olaya sinirlendiğinde tepkin ne olur?

Sinirlendiğimde çok aşırı tepki vermeden ama karşımdakinin bunu anlayabileceği sert olmayan bir tepkim olur.

Kendinizde neleri değiştirmek istersiniz?
Değiştirebileceğim bir huyumu hatırlamıyorum.

Motive olmak için başvurduğunuz ilk yöntemler nelerdir?

Benim motive olmak için özel bir yöntemim yoktur. Ben bunu başarmalıyım azmi seni o işe motive etmek için yeterlidir.

Bu yıl hayatının sona ereceğini bilseniz, neyi daha farklı yaparsınız?

Aklımdan çok şeyler geçiyordu. Söylemekte istemiyorum.

Akıl hocasına ihtiyaç duysanız, bu kim olurdu?

Ben akıl hocasından ziyade herhangi bir konuda danışabileceğim kişi düşünürüm. Danışacağım bir kişi sıkıntı duyduğum konuya vakıf bir kimse olur. Yine de danışırım, fikir alırım ama sonunda kararımı kendim veririm.

Ölü ya da yaşayan biriyle tanışabilecek olsanız, bu kim olurdu? Ve ne sorardınız ona?

Tanışmak istediğim tek kişi Atatürk’tür. Kendisini görsem bugüne kadar öngörülerinin hiçbirinde yanılmamış, 90-95 sene önceden Türkiye’nin bu hale gelebileceğini nasıl bilebildiğini öğrenmek isterdim.

Başardığınız en zor şey neydi?

Başarabildiğim en zor şey zamanın olumsuzluklarına rağmen bütün zorlukları yenerek bir üniversiteyi bitirebilmemdir.

Kendi paranız ile aldığınız ilk şey neydi?

Levazım yedek subay asteğmen olarak Hopa’ya tayin edildikten sonra ilk maaşım ile annem, babam ve ablama küçük bir koli ile gönderdiğim küçük bazı şeyler.

En son elini tuttuğun kişi kim?

Vallahi günde 20-30 kişinin elini tutuyor, kucaklaşıyoruz bilemem ki.

Çekingen mi, yoksa atılgan mısın?

Çekingen de değilim, fazla atılgan da değilim. Atacağım her adım için tedbirliyimdir.

Ne tür insanlar seni etkiler?

Neşeli, çalışkan ve yalnız kendinden bahsetmeyen, etrafıyla barışık insanlardan hoşlanırım.

Tesadüflere ve mucizelere inanır mısın? Neden?

Tesadüf ve mucizelere pek fazla inanmam.

Güven problemi yaşar mısın?

Bazen acaba bu işin altından kalkabilir miyim diye güvensizlik yaşadığım bazı insanlara da güvenmeli miyim diye tereddüt ettiklerim vardır.

Uzay boşluğuna çıkmak mı, okyanusun dibine inmek mi? Neden?

Vallahi uzaya çıkmayı isterim. Okyanusun dibinde bir şey olsa kaybolurum. Uzaya çıkarsam oğlum NASA’ da belki beni kurtarır.( Şaka)

Geçmişten birini özlüyor musun? Özlüyorsan ne sıklıkla?

Annemi çok özlüyorum. Hergün özlemini hissederim. Annem 10 sene kanserli olarak yaşadı. Milletvekili olunca Ankara’ya yanıma aldım. Bir somyamız vardı. Annem onun üzerinde köşede otururdu. Ben saçlarımın karıştırılmasını çok severim. Meclisten gelince ekseriye annemin oturduğu somyaya uzanırdım, başımı da dizlerine koyardım. Benim sevdiğimi bildiği için saçlarımı usul usul karıştırmaya başlardı. Ben o arada uykuya dalarım. Bir müddet sonra uyandığımda annemin daha hala saçlarımı karıştırdığını başımı okşadığını görürdüm. Ah anne sevgisi. Onların hakkı ödenemez. Ben şimdi de televizyonun karşısında bir üçlü koltuk var, bir yastık alıp uzanırım. O anda anneciğim gözümün önüne gelir. O hasta halinde öh demeden uzun uzun beni dizine yatırıp okşamalarını düşünürüm. Nurlar içinde yatsın güzel annem.

En son kimin önünde ağladın ve nedeni neydi?

Ben yüreği çok yufka bir insanım. Aslında herkesin duyacağı bir şekilde ağlayamam. Ama sevinçli bir olay veya çok üzücü bir olayla, ızdırap çekenleri gördüğümde göz yaşımı tutamam. 

Gecemi, gündüz mü? Neden?

Ben aydınlıkları severim. Onun için gündüz.

Aşk her şeyi affeder mi?

Bence aşk hiçbir şeyi kökten halletmez ve aşk sonunda aşık olanların ızdırabı ile biter.

Ne zaman konuşmanız gerektiği halde sessiz kaldınız?

Ben konuşmam gerektiği halde veya böyle düşündüğüm bir durumda sessiz kalamam. Eğer sessiz kalırsam vicdanen rahatsız olurum.

İnsanların sizin hayatınızdan çıkardıkları en büyük ders ne olabilir?

İnsanların her yaşta ve her ortamda aman ben bunu yapamam veya yaptıklarım yeter artık diyerek kendilerini bir köşeye çekmeyip yaşadığı ve gücü yettiği müddetçe mücadeleye devam etmesi gerektiği.

Hangi konuda kendinizin en büyük düşmanısınız?

Üzerime aldığım bir göreve kendimi çok kaptırmamdır.Önemli bir dava alırım, gece uykudan uyanırım o dava aklıma gelir. Hele bir de sabah duruşması varsa uzun müddet o davaya dalarım. Acaba öyle mi yapsam böyle mi yapsamın hesaplarını yaparım. O gece uykum darmadağın olur, bu da beni etkiliyor.

İçinizdeki ses son zamanlarda ne diyor?

İçimden bir ses Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti yerine tek kişiye dayanan diktatörlük evresinde olanların, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu berbat düzenin ömrünün çok kısa kaldığını söylüyor.

Gitmesine izin vermeniz gereken neleri hayatınızda tutuyorsunuz?

Bu hususta bir seçim yapamıyorum.

Uçurumdan tam atlamak üzereydiniz, durdunuz aklınıza ne geldi?

Hiçbir zaman böyle bir durumu aklımdan dahi geçirmeyeceğim için ne durdurur onu da düşünmem. Hiçbir zaman böyle bir durumu aklımdan dahi geçirmeyeceğim için ne durdurur onu da düşünmem.

Gözyaşının yıkayamadığı şeyler nelerdir?

Bence gözyaşı hiçbir şeyi temizlemez. Hele yaralanan kalpleri hiç etkilemez. Ancak gözyaşı bir an için acılar karşısında ferahlamayı sağlayabilir. 

Bir dalga olsan ilk nereye vururdun?

Ah kızım öyle bir dalga olsam ilk önce hangi önemli yeri vuracağımı biliyorum ama söylersem birilerinin hışmına uğrarız. Çünkü ondan çok şeyler çıkarırlar.

Cehennemin çıkışında yazması muhtemel sözler nelerdir?

Benim düşünceme göre cehenneme giren o cehennemden bir daha çıkamaz ama giriş kapısında herhalde dindar görünüp kul hakkını yiyenler, dini kendi çıkarları için kullananlar, fakir halkı ezenler, sömürenler, küçücük çocukları cinsel taciz edenler, cennet anaların ayakları altındadır deyip kadınları taciz eden, onları şiddete maruz bırakanların cehenneme giriş yeridir yazar diyorum.

Yolda gidiyorsunuz köşeyi döndünüz ve karşınıza siz çıktınız ne yapardınız?

Öyle bir durumla karşılaşsam önce buralarda bir ayna mı var diye bakarım ama şaşkına döner acaba benim bilmediğim bir ikizim daha mı var diye düşünürüm önce herhalde.

Arkadaşlarının senin için genel düşüncesi nedir?

Arkadaşlarım beni devamlı gülümseyen, düşündüğünden taviz vermeyen ve çok hareketli bir kişi olarak düşünürler.

Hayatınızda olmazsa olmaz dedikleriniz?

Hayatta olmazsa olmazım çocuklarımdır.

Sizi geleceğe dair en çok ne endişelendiriyor?

Beni en çok düşündüren dünyanın tabi bunun bir parçası olan özellikle ülkemizin karanlığa, kaosa gidişi endişelendiriyor. Dünyanın yeni bir dünya savaşına doğru gidebileceği endişelendiriyor. Tabi bu endişem çocuklarımın, torunlarımın ve tüm dünya çocuklarının nasıl bir yaşamda olacakları endişelendiriyor.

Hatalarımızdan ders çıkarıyorsak neden hata yapmaktan korkuyoruz?

Hatalardan ders almadan önce hata yapmamaya çalışıyoruz. Çünkü ders alır bir daha o hatayı yapmazsın ama o yaptığınız ilk hatanın yapacağı tahribatları telafi etmek zordur.

Dünyaya nasıl bir iz bırakmak istiyorsunuz?

Peşimden topluma faydalı ve iyi bir insandır demelerini isterim.

Günlük hayatımızı telaşla yaşarken neleri gözümüzden kaçırıyoruz?

Sağlığıma dikkat etmeyi.

Kendi hayatınızdan çıkardığınız en büyük ders ne?

İnsanın başarılı olabilmesi için azimli olması, bunu ben yapamam diye çekingen olmaması gerektiğini anladım.

İleriye dönük planlar yapanlardan mısınız, yoksa anı yaşamak daha mı önemli?

Elbette günlük yaşamakta önemli ama ilerisini düşünerek ona göre planlar yapmak mecburiyetindeyiz. Ben devamlı ilerisi için planlama yaparım. 

Ruhunuzu besleyen şeyler var mı, neler?

Ruhumu besleyen en önemli olay neşelenmek ve özellikle Türk müziğinin her türlüsünü içime sindirerek dinlemek.

Hayatta neyin peşinden koşuyorsunuz?

Herhangi bir şeyin peşin koşmuyorum. Normal hayatımı yaşıyorum.

Neleri asla yapmam dersin?

Hırsızlık, dolandırıcılık, kimsenin ırzına, namusuna tesaddi ve ahlaka aykırı her türlü davranış.

Korkularınız nelerdir?

En büyük korkum yılan görmektir.

Yaşayamadığın için pişmanlık duyduğun ne var?

Benim en büyük emelim doktor olmaktı. Liseyi bitirince de tıp fakültesine girmek için Ankara’ya gittim orada beni vazgeçirdiler. Doktor olamamaktan pişmanım.

Hangi hataları kabul edersiniz, hangileri etmezsiniz?

Bir dikkatsizlik veya tedbirsizlik sonu meydana gelmiş olan bir hatayı affedebilirim. Ama kasten yapılan hataları kesinlikle affetmem.

Beyaz yalanlar söyler misin, neler söylersin?

Beyaz yalanları üzereler söylerim. Mesela birini doktora götürdüm. Hastanın muayenesinde kötü bir hastalık kondu. Doktor bana söyledi ben hastama daima hiçbir şeyin yokmuş iyiymişsin diye yalan söylerim. Bence bu doğrudur.

Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız?

Ölüm dışında her şeyi.

Şu an ruhunun olmak istediği yer neresi?

Olduğum yerden memnunum.

Yakın bir arkadaşın kanunsuz bir iş yapsa polisi arar mısın?

Arkadaşımı polise gitmeye razı etmeye çalışırım. Razı edebilirsem polise götürürüm. Razı edemezsem polise bildiririm.

Özünüzden kaybetmek istemediğiniz ne var?

Vallahi bir ayırım yapamam. Herhalde özümden hiçbir şey kaybetmek istemem.

Hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz?

Bunun belirli bir usulü yoktur. Bence o günün şartlarına göre bu dalgalı durumun atlatılması yollarını bulurum. En önemlisi aslında sabırlı olmaktır.

Sizce yaşamayı en değerli kılan şey ne?

Aileme, topluma ve ülkeme faydalı olabilecek bir şeyler yapabilmek.

Mesleğinizi seçmenizde ki en önemli neden neydi?

Bu mesleği isteğimle seçmedim. Ben hukuku tesadüfen seçtim. Önce hakimliğe başladım, hakimliği seviyordum ama benim ailem nedeniyle Sinop’ta oturmam icap ediyordu onun için istifa edip avukat olarak Sinop’ta çalışmaya başladım. Tabi peşine politika geldi.

Ne zaman, hangi olayla çaresizim dediniz?

Ben çaresizliğimi ölümlerle anladım. Rahmetli annemin, babamın, iki eşimin ölümlerinde ne kadar çaresiz kaldığımı anlıyorum. Hele ilk eşimin 24 yaşında kanser sancıları ile ağrıdan inim inim inlemesi ve önlenemeyen sancıların karşısında ne kadar çaresiz olduğumu çok iyi anladım.

Mesleğinizin artı ve eksileri var mı? Varsa neler?

Avukatlık hak aramada yargının en önemli bir parçasıdır. Bu olumlu yanıdır ama bugün Türkiye’de maalesef hakim, savcı ve avukat sacayağı adaletin eşit unsurları olduğunun kabul edilmemesi savunmaya yeterince değer verilmemesi mesleğin eksisidir.

Psikolojik olarak etkilendiğiniz davalar oldu mu? Olduysa anlatır mısınız?

Size hakimliğim sırasında başımdan geçen bir olayı anlatmak isterim. Van’ın Gürpınar ilçesindeyim, bu ilçenin yüzölçümü Bolu ilinin genişliği kadar. Toprak bir adliye binası var. Keşfe gitmek için araba bulamazsın. Van ‘dan gelen bir pikap var yakın yerlere hep at üzerinde gidersin. Burada köylere toprak komisyonları girmiş, vatandaşın elindeki birkaç dönüm yerlerinde hazine adına tapu yapıyor. Gürpınar’ın en uzak köyü (paçan köyü) nde vatandaşlar arazileri hakkında tescil davası açmışlar. Bende yeni gittim. Benden önceki hakim bu köyde bir vatandaşın dokuz parça tarla için açtığı tescil davasına bir yaz gitmiş. Üç parçasının keşfini yapmış ötekileri yapmadan ben ava gidiyorum deyip gitmiş. İkinci defa götürmüşler, üç parçasını daha yapmış, ava gidiyorum diye tamamlamadan gitmiş bu köye gitmek için önce pikapla 1-1,5 saat gideceksin. Sonra da inip atlara bineceksin. Yarım saatte öyle gidip köye varacaksınız. Bir keşfe gitmenin masrafı bir arazi değeri kadar. O arada köydeki bütün vatandaşlar tescil davası açmış. Toplam 180 parça. Ama vatandaşlar bakmış hakim iki defa keşfe gelip ancak altı parça keşfini yapınca biz bunun altından kalkamayız diye keşiften vazgeçmişler. O sırada ben göreve başladım. Kasım ayına geldik, havalar iyice soğumuş, mahkemede köylülere keşfe gideceğim dedim. Hakim bey biz bu keşfin altından kalkamayız dediler. Ben merak etmemelerini söyledim. Keşif kararı verdim o köye üç gün üst üste keşfe gittim. At üstünde 180 parça tarlanın başına gidip, hudutları tespit edip ölçtürdüm. Üçüncü gün akşam saatlerinde tutanaklar tuttuk, ben ve mahkeme heyeti pikabın yanına gitmek üzere atlara bindik. Tam bu sırada keşfini yaptığım 70 yaşlarında üstü başı perişan bir vatandaşın (ismi Serhenk Ocakcı) birden atın özengesindeki ayaklarıma kapanıp öpmeye başladı. Ben hemen ne yapıyorsun diye hemen attan aşağı indim, neden yaptın bunu dedim. Bana sen üç günden beri bizim bu kadar tarlamızın at üstünde keşfini yaptın. Onun için ayağını öpmek istedim dedi. Burada bütün köy halkı erkekler, kadınlar ve çocuklar toplanmıştı. Ben kendisine bu benim görevimdir. Ben bu görevi yapmak için devlet bana maaş veriyor deyince vatandaş senden önceki hakimin görev değimliydi, altı parçayı iki günde yaptı deyince onun beni ilgilendirmeyeceğini sizin göreviniz ben bu keşif görevini yaparken temsil ettiğim makama gereken saygıya göstermekti, siz bunu fazlasıyla yaptınız. Şimdi seninle benim aramda hiçbir fark yok, sen vatandaş Serhenk , ben vatandaş Yalçın. Sakına görevini yapan hiç kimsenin eline ayağını öpmeyin. Hele şu ayak öpme işini kesin düşünmeyin. Şu anda benim keşfim bittiğine göre ikimiz eşit iki vatandaşız dedim. Sonra orada bulunanlara bizim anneannelerimize göre büyükler mi küçüklerin elini öper, yoksa küçükler mi büyüklerin elini öper diye sordum. Köylüler küçükler büyüklerin ellerini öper deyince ben Serhenk dayı sen benim babamdan büyüksün, ver elini ben senin elini öpeyim dedim. Estağfurullah beyim diyerek çekindi.Ben kendisini kucakladım elini öptüm. Bu durumu gören bütün köylülerin hüngür hüngür ağladıklarına şahit oldum. Bu manzara beni çok duygulandırdı. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Allaha ısmarladık deyip ata bindim benimle birlikte 40-50 kişi daha atlara binip beni ve heyeti pikapın yanına götürdüler. Biz pikaba binip uzaklaşmaya başlayınca arabanın yanında bir km den fazla at koşturarak bizi takip ettiler. Bu olay benim psikolojik olarak çok etkiledi ve bunu hiçbir zaman unutmam.

Sizce adalet ve hak nedir?

Şuanda Türkiye’de olmayan iki kavram.

Vicdanen rahatsız olduğunuz bir davanız oldu mu? Olduysa neydi?

Avukatlığım da en fazla rahatsız eden bir dava var. Bu konuyu hiç unutamam. Sinop’un Türkeli ilçesinde Kuşçular köyü diye bir köy var. Eskiden bu köyde kan davası çoktu. Bir adam öldürülse eşine en aşağı iki taraftan üç dört kişi daha öldürülürdü. Bu köyde Ahmet Özdemir ile Sabri Özdemir adında iki kardeş vardı. Bunlar birbirleri ile geçinemezler. Bir gün Ahmet Özdemir’in büyük oğlu Türkeli’nin içinde bir bakkal dükkanı işletmekte olan amcası Sabri’nin oğlunu hiç yok yere silahla öldürdü. Katil bir zaman teslim olmadı, kaçak yaşadı. Bir zaman sonra Sabri Özdemir’in iki kızı Türkeli adliyesinin önünde karakoldan çıkan amcaları Ahmet Özdemir’i kardeşlerinin intikamını almak için bir çok kurşun sıkarak öldürdüler. Bunun üzerine Ahmet Özdemir’in ailesi iki tarafın evleri çok yakın olması nedeniyle evlerinde kalamayacaklarını görerek evlerini terk edip gittiler. Köyde bu ailenin evleri ve tarlasını Ahmet Özdemir’in bu köye yarım saat mesafedeki sarmaşık köyünde yaşayan damadı Tevfik Özdemir’in, Ahmet’in ev ve bahçelerini korumaya başladı. Fakat Sabri’nin ailesi Tevfik’in buraya gelmesini pek istemiyorlardı. Birgün Ahmet Özdemir’in daha önce başka bir suçtan kaçak olan oğlu gizlice evlerine geliyor. Evde ocak yakıyor, duman çıkınca amcası Sabri Özdemir bu eve mavzerle ateş etmeye başlıyor. Ahmet’in oğlu sürünerek ahıra iniyor ve ahırın temenk denilen deliğinden karşı tarafa ateş edip evlerine ateş etmekte olan amcası Sabri’ye ateş ederek onu öldürüyor ve kaçıyor. O köyün çok muzur kör Cemil lakabı ile anılan Cemil Şahin adında muhtarı var Sabri’yi yaralı halde minübüsü ile Türkeli’ye götürürken jandarmalar karşılıyor, yaralıya kim vurdu diye sorduklarında yaralı vuranı bilmiyorum diyor. Muhtar da bilmediğini söylüyor, Sabri orada ölüyor. Daha sonra muhtar ben yaralının yanına gittiğimde kendisine sordum bana beni Ahmet’in damadı Tevfik Şahin vurdu diye ifade veriyor. Ayrıca bir de uydurma bir şahin ayarlıyorlar o da ben evlerin alt tarafında geçiyordum, Ahmet’in evinin camından Tevfik Şahin’i ateş ederken gördüm diyor. Bunun üzerine jandarma Tevfik Şahin’i yakalayıp götürdü. Türkeli savcılığınca idam talebiyle Sinop Ağır Ceza mahkemesine dava açıldı. Mahkemesine ben girdim. Olay günü olay saatlerinde Tevfik Şahin’in sarmaşık köyündeki komşularına Çatalzeytin’den kalabalık gelin alma geliyor. Tevfik Şahin komşusuna misafirlerini ağırlamakta yardım ediyor. İki saatten fazla gelin almaya gelenler orada kalıyorlar. Tevfik hep yanlarında. Oradan bir an ayrılıp gitmesi de mümkün değil. Zira adam, adam vurulan yer ile Tevfik Şahin’in hizmet ettiği yer arası gidip gelme en aşağı 1 saat sürer. Biz mahkemede gelin almaya gelenlerden 10-15 kişiyi tanık olarak dinlettik. Hepsi Tevfik Şahin’in o saatlerde yanlarında kendilerine hizmet ettiğini söylediler. Keşif yaptırdık. Karşı tarafın şahidinin camdan ateş edeni görmesinin çok zor olduğunu tespitine rağmen Sinop Ağır Ceza mahkemesi ben beraat eder diye düşünürken Tevfik Şahin’e müebbet ağır hapis cezası verdi. Yargıtay’a gittik, Yargıtay 1.Ceza Dairesi da kararı onadı. Adam haberi olmadığı bir öldürme olayından müebbet ceza aldı. Uzun seneler sonra hapisten çıktı. Bu benim meslek hayatımın beni en rahatsız eden davasıydı.

Hayatta ne olmasa her şey çok daha güzel olurdu?

Hayatta savaşlar, haksızlıklar, yoksulluklar, olmasa her şey güzel olurdu.

Son olarak soruları nasıl buldunuz?

Sorularınızı cevaplamakta zorlandım. Bu tip geleceğini tahmin etmemiştim. Sorularınızı cevapladım, sınıfı geçtim mi bilemem ama ellerine sağlık yine de sorularınızı çok enteresan buldum.

Röportaj: Sacide Z. Saraç