Hoş geldiniz İbrahim Bey, nasılsınız?

Teşekkür ederim iyiyim sizi sormalı. Yeni bir yıla girdik. Ülkemizin gündemi malum, hepimiz çok zorlu günlerden geçiyoruz.  Olaylardan dolayı biz de çok üzülüyoruz. Öncelikle şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Böyle bir zamanda benim ilk mesajım; birlik olmak, bütün olmak. Bizler siyaset yapacak insanlar değiliz ama burada toplumsal anlamda verebileceğim ilk mesaj birlik ve beraberliktir. Bu dönemde en çok buna ihtiyacımız var diyebilirim.

Yeni bir proje ile geliyorsunuz, nasıl bir proje bizleri bekliyor?

Şöyle söyleyebilirim, Bizim solistimiz, sanatçımız Cüneyt Acar kendisine ait söz ve bestesi olduğunu söyledi. Ben de kendisine tanıştıktan sonra parçalarından birini aranje etmek istediğimi söyledim. Aynı şekilde o da bu parçalarını benim yapmamı istemiş. Yaptığım işleri takip ediyormuş. Böyle bir tesadüf oluştu. Bu şekilde bir araya geldik. Kendi müzik tarzımla onun bestesinin çok uyumlu olduğunu gördüm. Hemen oturdum aranjemi iki saat içerisinde yaptım o heyecanla, sonra menajerim Gökhan Adalı'ya dinlettim. Gökhan’da sağ olsun şarkının bazı bölümlerinde bana telkinlerde bulundu. Ortaya çok farklı sıra dışı bir sound (ses) çıktı.

“Benim tarzım farklı”

Açıkçası benim amacım klasik, kulağa alışılagelmiş bir tarz değildi. Piyasadakilerin dışında insanları etkileyecek, özel anılarında, özel günlerinde imza bırakabilecek bir sound (ses) hedefledim. Sound (ses) olarak bunu başardığımı düşünüyorum. Gerekli medya çalışması da yapıldıktan sonra güzel tepkilerin meyvelerini fazlasıyla alacağımı düşünüyorum.

Nasıl bir şarkı?

Deep House yaptım aslında altyapısını. 120 metronome bpm dediğimiz hızda. Pop bir parça, cıvıl cıvıl, şıkır şıkır değimi yerindeyse biraz Avrupa, biraz da ülkemize özgü doğu müziğinin, hicaz ezgisini, batı müziğine yorumluyorum. Benim esasında tarzım bu. İsmimde böyle ün buldu. Biraz piyasa tarzını biraz kendi tarzımı karma yapıp ortaya iddialı bir çalışma getiriyoruz. Bunun başlangıcını yaklaşık 15 gün içerisinde gerçekleştireceğiz. 

Yaptığınız şarkılarda yabancı şarkılar çok beğeniliyor. Aslında yabancı şarkı yapıp, popüler olmak oldukça zordur. Siz bunu nasıl başardınız?

Türkiye'de üzülerek söylüyorum sakın yanlış anlaşılmasın amacım itham etmek değil. Sanatçılarımızın birçoğu maalesef parçalarının sözlerini, bestelerini yurt dışındaki parçalardan alıyorlar. Açıkçası bazıları klibine kadar bunu yapıyor. Halbuki bizim insanlarımız zeki, bunu anlıyor ve yorumlarda da belirtiyorlar. Hal böyle olunca bu başarı altında lanse edildiği zaman gerçek emektarların zoruna gidiyor. Hazır bir parçayı inşa etmek zor bir şey değil, 6 aylık vereceğiniz bir eğitimle her insan bunu yapar.  Önemli olan sizin kendi müzikal bilginizle, kendi ruhunuzu bütünleştirerek bir şeyler çıkarmanız olacaktır. Arasındaki farka gelince, Türkçe parçalarda besteler daha yoğun olduğu için şahsım adına konuşmak gerekirse, Türkçe parçaları aranje ederken çok zorlanıyorum. Fakat yabancı parçaları aranje ettiğimde tarzım da oraya yatkın olduğu için, benim için daha kolay oluyor. Misal Türkçe parçayı 15 saatte yapıyorsam, yabancı bir şarkının aranjesini 5 - 6 saatte mix max'ten bitirebiliyorum…

En  büyük hedefim kendi parçalarımdan oluşan kendi tarzımda Avrupa geneli için çıkaracağım bir albüm yapmak... 

Yabancıların istediği nedir?

Yabancılar genelde özgü ve cool sound istiyorlar. Cool etkileyici prowgaser dediğimiz, aslında eskiden çok popüler bir türdü. Şu anda o bp'ye dönmeye başladı. Ve 2014 yılında adm'de dediğimiz elektronik dans müziği vardı. Mesela o şuanda popülerliğini yitirmiş durumda yavaş yavaş arembi’ye döndü piyasa. Şimdi biz DJ ve prodüktörler gündemi sürekli yenilemek zorundayız. Piyasadaki soundları incelemek zorundayız. Yani sürekli sound araştırması içindeyiz. Gerçekten zor bir iş! Dışarıdan eleştiriyorlar “ne yapıyorsunuz ki, bir saat çalıyorsunuz alt tarafı” diye yorumlar gelebiliyor ama bu işler hiç onların söylediği gibi değil…

Hani ülkeler sizi dinliyor?

Tunus, Arnavutluk'ta çok güzel dinleyicilerimiz var. Yurt dışında Bakü’ye gittim. Aynı zamanda sanatçı olarak çalıştığım isimler oldu Spankers, Edivarda, Alexandra Still gibi isimlerle çalışmalarımız oldu. En son Endi Adam ile 2012’de bir çalışma yapmıştık Kendi klip görüntülerini montajlayarak klibi N’tv’ye vermişti. Ama bu ülkemizde haber değeri taşımadığı gerekçesiyle, haber edilemedi. 2016’da da kendisiyle bir çalışma yaptık, “Got Your Back” isimli şarkıya aranje yaptım o da şu anda güzel gidiyor. Dediğim gibi yurt dışında çalıştığım çok önemli isimler var.  En son bir de “People Reader Cold” adında kendi tarzımda bir parça çıkardım Avrupa'da o parça. Şuanda dünya çapında satışta aynı zamanda benim bu proje dışında bir çalışmam daha var. Sevgili Gökhan Adalı ile bunu paylaştım. 20 adet albüm parçam var. Tamamen müzikleri bana ait sadece vokalleri eksik vokal kısmında sıkıntı yaşıyorum. Nasıl değerlendireyim diye düşünüyorum. Türkçe mi vokal olsun, yabancı mı olmalı bizim Türk ezgilerini aranjelerin içine serpiştirip, dünyaya nasıl sunabilirim gibi kafamda çeşitli fikirler var. Bu bağlamda ileriye yönelik ciddi hedeflerim var. 

10 yıldır bu işi yapıyorsunuz ve birçok sevdiğimiz sanatçılarla çalıştınız. Kimdi bunlar?

2012 yılında profesyonel olarak çalışmalara başladım. Sahne anlamında Demet Akalın ile sahnelerim oldu. Prodiksiyon olarak sevgili Pınar Dilişeker, Faruk Ka, Zeynep Dizdar, Selim Gülgören, Ozan gibi birçok isimlerle çalıştım. Aynı zamanda arabeskten çok güçlü sesi olan benimde çok sevdiğim Hatice ile de çalışmamız oldu. Hatta Kral TV’de bir röportaj vermiştik. Şimdilik aklıma gelenler bunlar...

Aranjörler ellerinde bir şarkı varsa bunu no name (isimsiz)ile çıkarıyorlar. Ünlüyle çıkmanın zor olduğu savunuluyor, siz de katılıyor musunuz?

Ben de bu kanaatteyim. Biraz ticari düşünüyorlar esasında haklı olarak. Yeni bir isimle çıktığın zaman bunun menajer tarafı çok daha kolay oluyor. Bir de sanatçıların özel istekleri olabiliyor. Onlarla uğraşmak gerçekten zor. No namelerin tercih edilmesinin en büyük sebebi; yeni tap taze kan. Bende yeni bir isim tercih ederim. Diğer türlü ünlü isimden faydalanıldığı da düşünüle bilinir. “Onun sesi ile kendini duyurdu” denmesi yerine kendi soundum ve çabam ile bir yere geldiğimi göstermem bana daha çok gurur verir. O yüzden no name (isimsiz) ile çıkış yapmak çok mantıklı. 

Soner Sarıkabadayı’nın “Bana Bitanem Deme Bitanem” şarkısını aranje ettiniz ben de dinledim oldukça güzel, hatta yapılan yorumlara baktım elektronikte bir numara olduğunuzu söylüyorlar. Tek sorun o klipte kendi fotoğrafınızı kullanmanız olmuş. Neler söyleyeceksiniz?

Şöyle, telif olaylarıyla ilgili ben de problem yaşıyorum. Youtube bu konuda çok titiz. Sanatçıların klibini kullandım. Başka kliplerden de montajlar da kullandım. Fakat her parçaya klip çekme imkanımız yok. Birde açık söyleyeyim biz müzisyenlerde üşengeçlik oluyor. Böyle durumlarda açıyorum galeriyi elime ne gelirse bakmadan atıyorum. Proje hazır nasıl olsa araya iki slayt ekleyip gönderiyorum. Özellikle ben, ben değil aslında. Yaptığım çalışmaların tamamı incelendiğinde aslında çok fazla yer vermediğim hatta aksine sanatçılara yer verdiğim görülür. Neticede bu benim işim bu benim emeğim kendimi de göstermem gerekiyor, bu da bu işin parçası oldu. 

Şuan projelerde neler var?

Şimdilik, gündemimizdeki olaylardan dolayı Türkiye turnesi performanslarımı durdurdum. Yılbaşında taksimde sahnem vardı, o kötü haberi duyunca gece 2’de sahneden indim, haberi alır almaz. Zaten hepimizin kanı dondu, öyle bir durumda eğlenceyi devam ettirmek çok mantıklı gelmediği gibi çokta saygısızca olurdu. Şimdi de sahne performanslarımızı durdurduk ülke adına refaha dönmeyi bekliyoruz. Allahtan ümit ediyorum tez zamanda huzur içinde, barış içinde bir toplum olursak, bizim de çalışmalarımız hızlanacaktır. Aynı şekilde tüm sektörlerin de dilekleri bu yöndedir diye düşünüyorum. 

Sizi diğer aranjör ve DJ’lerden ayıran fark nedir?

Bunu ben söylediğim zaman çok doğru olmuyor… Açık söyleyeyim yanlış anlaşılmak istemiyorum. 2012 senesinde büyük bir popülerlik yaşadım. Bazı sanatçıların bile göremeyeceği popülerliği yaşadım. Bu beni çok güçlendirdi. Çok ihtiyacım vardı, özellikle manevi anlamda sevgiye ihtiyacım vardı. İnsanlar bana kucak açtılar, benim kalbimi sevdiler. Kişiliğimi sevdiler her şeyden çok. Bunu fark ettim biz bir bütün olmuşuz. Geçmişe baktığımızda 10 senelik müzik kariyerim var. Ve bu süre içerisinde biri çalışmama yorum yapıyor ve diyor ki “Abi seni 2008’den beri takip ediyorum hala aynısın.” Bunu duymak bana inanılmaz özgüven veriyor. Çizgimi bozmamaya gayret ediyorum. Bir de müziksel anlamda kendime has bir tarzım var. Bir işçi mantığının dışında aranje yapma düşüncem hiç olmadı. Bütün ruhumu bedenimi teslim ediyorum parçaya içimden ne gelirse daha çok duygu yüklü bakıyorum. Uykumdan feragat ediyorum sosyal hayatımdan feragat ediyorum ve en ufak sesleri bile element element ayırarak çalışıyorum. Çok titiz yaklaşıyorum diyebilirim. Bunun meyvesi olarak da bir tarz oluşuyor bu tarzda beni farklı bir yere koyuyor. İşin özeti bu yönde…

Sizi çok uğraştıran bir şarkı oldu mu? 

Sevgili Beyza Durmaz'ın “Çakal” adında bir şarkısı vardı. Onu Beyza ile çıkaracaktık. Tam bir ay uğraştım. Bir türlü istediğim olmamıştı. Sonra şarkı Melis Fırat’a gitti. O şarkı benimle çıkacaktı, anlaşmada aksaklık olunca olmadı. O da proje bazlıydı, bir aylık süresi vardı. Süre olayları beni çok rahatsız ediyor. Mesela bu yeni çıkışımız kendi işim, bana müdahale edilmeyince iki günde şarkı çıktı. Bunları biraz müzisyenin ruhuna bırakmak gerekiyor diye düşünüyorum. 

Müzik yaşamına nasıl başladınız?

Aslında hep bir hedefim vardı. Normalde grafik tasarımcısıyım grafik dersleri alıyordum. O dönemlerde bir mağazada part time çalışıp harçlığımı çıkarıyordum. Mağazada çalışırken bir çalışma arkadaşım benim gibi müziğe çok yatkın biriydi, ben de o dönemlerde bir cd çekiyim mağazada çaldırayım zihniyeti vardı. Kendi beğendiğim şarkıları insanlara beğendirme düşüncesi yaşayan biriydim. Hatta metro’da dinlediğim müziğin sesini sonuna kadar açıp, ne dinlediğimi insanlara dinletmeye çalışırdım. Müziğe aşık biriyim. Gece programdan çıktıktan sonra bile eve gidip müzik dinleyen biriyim. Sonra araştırdım ve ilgilendim. 1.5 - 2 sene kendimi geliştirip piyasaya girdim. Çok dua ettim Allah sesimi duydu ben ona inanıyorum. Çünkü bir anda hiç beklemediğim bir kitleyle karşılaştım. İnternet üzerinden fenomenlik oluşturdum ve sonra profesyonel olarak ilerledim. 2014’te müzik stüdyomu açtım. Dördüncü Levent’te yeri olan ….. yer. Mix ve max hizmetleri veriyor ve çalışıyorum. Süreç beni oradan aldı, buraya getirdi. Spontane oldu. Ben sadece İbrahim Çelik ismini tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Bunu kısmen başardım. Amacım herkesin duyması ve kendime özgü tarzımı herkesle birleştirmek. Bu yönde elimden geldiğince çalışıyorum bütün Avrupa’ya ulaşma hedefindeyim.

Nasıl bir çocuktunuz?

Duygusal. Tuttuğunu koparan, kendi doğrularını hayata koyan ve başkalarının sözlerini kabul etmeyen inatçı bir çocuktum.

Aileniz destek oldu mu?

Yok, ailem her zaman karşı çıktı. Anem, “Git bir işe çalış” derdi. “Anne, kız çocuğu değilim ki, kötü yola düşmem” derdim ben de ona. Elbette haklılardı zor bir sektör. Dönem dönem düşüşlerim oldu ve her seferinde hatırlattılar. Bende her çıkış yaptığımda onlara hatırlatıyordum.

Bir ünlüyle geçen ilk aklına gelen hikayeniz nedir desem ne anlatırsınız?

Sevgili Hatice ile çok komik bir anım var aslında. Onu anlatıyım. Kral TV’ye röportaja gidecektik bir şarkıyı birlikte yapacaktık röportaj vereceğiz Suat Sakarya’nın stüdyosuna gidip. Yapımcım vardı, Sultan Öztürk buradan ona da selamlarımı iletmek isterim. Etiler’deyim beni oradan araçla alacaklar bekliyorum. Baktım bir araç yaklaştı ben hemen tanıdım Hatice hanımın aracı bir de hep telefonla görüşmüştük. Ben tanıyınca aracın yanına gittim ve cama tıkladım. “Ne var dedi” ben bozuldum. Dedim “Açar mısınız camı?” “İyi misin yaa” dedi. Orda bir utandım benim çekingen de bir yapım var, kendimi kötü hissettim. Allahım dedim dışardan da yanlış anlaşılıyorum. “Ben dedim İbrahim Çelik!” “Ay canım kusura bakma, tanıyamadım” dedi. Bir saat gönül koydum ona. Gerçekten çok şeker bir insan. Buradan ona da selamlarımı gönderiyorum ilk aklıma gelen hikayem bu oldu. Umarım bana kızmaz. 

Okuyucularımız size nasıl ulaşabilirler?

Facebook, twitter, instagram ağlarımdan ulaşabilirler. Bu hesaplarımı aktif bir şekilde kullanıyorum. Elimden geldiğimce bire bir görüşmeye çalışıyorum. Bu konuda bende çok hassasım, kimseyi üzmek istemiyorum. Bizzat benimle iletişim kurabilirler saygı çerçevesinde olmasını temenni ediyorum. Haddini aşan insanlar oluyor. Bu egodan değil! İnsanız, insan insana saygı duymalı. Ben bir manavda çalışan biri de olabilirim. Manavda çalışanı küçük görmüyorum yanlış anlaşılmasın ona bile yaklaşırken “bir elma verir misin” demeliyiz. Bu çerçeveden gelinirse bende samimi oluyorum. Ben ilhamımı insanlardan ve onların duygularından alıyorum. Bu yüzden elbette ki onlara ihtiyacım var. 

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Öncelikle beni burada misafir ettiğiniz için başta size ve tüm Önce Vatan ailesine çok teşekkür ediyorum. Özellikle Elif Günay'la röportaj yapmak benim için çok keyifli oldu. Herkese sağlık, huzur ve barış içerisinde güzel bir yaşam diliyorum. 

Burada olmanızdan ben de çok mutluyum. Çok teşekkür ederim. Şarkıyı büyük bir heyecanla bekliyor olacağım…

Röportajın gazetemizde yayınlanan sayfasına aşağıdaki görselden ulaşabilirsiniz;

Doğum Tarihi: 05. 12. 1987

Burcu: Yay

En sevdiği huyu: Kararlılık

En sevmediği huyu: Fevri davranmak

En sevdiği renk: Beyaz

En sevdiği çizgi film: Pokemon

En sevdiği söz: Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz

Röportaj: Elif Günay